TARİH TÜRKÇE KONUŞUR
Mavi göğün, Yağız yerden Ayrıldığı andan beri İkisinin arasında Oğuz Ata’nın soyuna “Türk” dendiği günden beri. Çıplağı giydiren, Açı doyuran Devlet kuran hanların Kağanların, dilidir. Eğilmek bilmeyen başlar konuşur. Okunur izidir soyumun Uzar gider sonsuza Orhun vadisinde taşlar konuşur. Kamlar, şamanlar, ozanlar Eski yeni tüm zamanlar, Destanlar Türkçe konuşur. Dedem Korkut kopuzundan Karacoğlan sazına Ezgiler yol olur Teller konuşur. Hoca Yesevî’den Koca Yunus’a Sözü hak söyleyen diller konuşur. Hayâl aleminin ufuk çizgisi Onun ulaştığı yerlerden geçer. Sevdalar onunla çağlar. Kaç bin yıldır duygular Türkçe güler, Türkçe ağlar. Rüyamızın duamızın dilidir Alınlar secdede serinler Tanrıya açılınca eller Unutulur bütün diller Gönüller Türkçe konuşur. Renkler solar, Sesler susar Her şey döner aslına. Azlar, yok olur çoklukta. Çoklar, çoğalır birlikte. Bir olan, Tekçe konuşur. Hangi dille yazılırsa yazılsın Tarih her devirde Türkçe konuşur. |
EY TÜRK UYAN
Sen, işgal altında bile Böyle onursuz değildin. Hayat doluydun, Dimdiktin, ayaktaydın Sultanahmet’de. Düşman seyrediyordu kubbeleri Top namlularından, O gün bile sokaklarda Bu kadar cesur değildi ihanet. Çünkü, Ey uyuyan millet! Sen, Hiçbir devrinde tarihinin Bu kadar ruhsuz değildin. O gün, ordaydı onlar Kimlikleri ellerinde Ömürlerinde ilk kez, Oldukları gibi göründüler İnadımıza. Yanlarında mütareke basını, Emirlerinde Ali Kemaller. Kirletirken gök kubbemizi sesleri İşgal altında bile İstanbul Bize bu kadar uzak değildi. Çünkü, Ey uyuyan millet! Hiçbir devrinde tarihinin, Kutsalların Bu kadar sahipsiz değildi. Ey Türk uyan! Bu gaflet uykusundan Bir kere Kemâl Bey ol inadına Dr. Reşit Bey ol ya da Talat Paşa. Millî şehitlerinin Manevî huzurunda; “ Titre, kendine dön!” Yeniden doğuşu yaşa. Tanrının verdiği yüce adını Haykır! Tufanlar ürksün sesinden. Çünkü, Tarihinin hiçbir devrinde Sen, Türk olduğunu haykırmaya Bu kadar mecbur değildin. |