kaybolan mesleklerimiz:DEMİRCİLİK [email protected] 01/06/2002
Gerede’de demircilik, Gerede’nin kuruluşu ile yaşıttır. Kuruluşu kadar eskidir. Tarihi ipek yolunun Gerede’den geçmesi, Gerede’yi önemli ticaret ve üretim merkezi yapmıştır. Yıllar, yüzyıllar boyu Gerede’de demircilik mesleği de bu sebeple öne çıkmıştır. Dünün önemli mesleklerinden olan demircilik mesleği, seri üretim yapan fabrika ürünleri karşısında gerilese de, azalsa da, el emeği göz nuru ürünlerinin kıymeti ve kalitesi yine tartışılmaz.
Demircilik mesleğinin Gerede’deki çınarlarından Balıkçı lâkaplı Durmuş Ali ERÇİMEN, sanayi sitesindeki dükkanında körüklü ocağını, hâlâ büyük bir aşkla yakarken, mesleği ile ilgili şunları söyledi: “Çocukluğumu yaşayamadan 12 yaşımda girdiğim mesleğimi 50 yıldır sürdürüyorum. 50 yıl önce şehir içinde iki arasta halinde 50 demirci dükkanında yüzlerce kişi bu işi yapardı. Çok ekmeğini yedim. Çoluk çocuğumu bu meslekten büyüttüm. Allah ömür ve kuvvet verdiği sürece de sürdüreceğim. Ormanlar yok olmadığı, çiftçilik ölmediği sürece, bizim mesleğimiz de sürecektir, inşallah. Çünkü orman emvalini işlemek için gereken soyma bıçağı, kanca, kazma, zincir, manivela, balta, kerpeten, çekiç, keser, siyil, çapa gibi malzemeyi; yine çiftçilik için gereken saban, pulluk, zincir, satır, nal, mıh, arabaların demir aksamını, tamamen biz demirciler elimizde üretmekteyiz. Medeniyet demirle kuruldu, demirle sürecek. Demir olduğu sürece demircilik de sürecektir ”.
Demircilik mesleğinin Gerede’deki diğer çınarlarından Şabanların Hacı Ahmet TOPRAK Dede ise yaptığımız sohbette şunları söyledi. “Biz küçük iken, çırak iken, Esnaflığın usulü, kaidesi vardı. Esnaf başkanı azaya ‘Esnafı sabahçı kahvesine topla’ dediği zaman; Esnaf sabahçı kahvesine toplanırdı. Mesela, Ahmet Efendinin yanındaki çırak ondan ayrılmış bir hafta sonra Hüseyin Efendinin yanında çalışıyor. Esnaf başkanı niçin bizim haberimiz ve onayımız olmadan bu iş böyle oldu. Dükkanını iki gün kapatıyorum der. kapıyı mühürlerdi. Böyle bir terbiye, böyle bir ahlâk, böyle bir edep vardı. Mazisi Osmanlı’ya giden, hatta daha öncesine giden bir geçmişi olduğu için Demircilik Gerede’de yüksek bir meslek kültürüne sahipti. Her sene yazın esnaf Cumartesi’den hazırlık yapar, bir sığır alınır, bir iki çuval pirinç alınır, yeteri kadar helva, şeker, vesaire alınır, artık ne gerekirse alınır, çıkılır Pazar günü Esentepe’ye. Sabahleyin yemekler pişer, aporlerler çamlara takılır, kur’anlar okunur, öğleyin ezanlar okunur, namazlar toplu kılınır, mevlitler okunur, sonra yemekler verilir, şeker dağıtılır. Sıra gelir çıraklara destur vermeye. Ustalar bir sıra dizüstü otururlar, destur verilecek çıraklarda yanlarına dizüstü oturup sıralanırlar. Çıraklar önce ustalarının sonra orada bulunanlarının ellerini öperler, ustalarda çıraklarına haklarını helal ederek sırtlarını sıvazlarlar. Böylece bu destur merasimi akşama kadar sürer. Akşam artık herkes evine giderdi. Bu merasim tüm Gerede’nin huzurunda olur ve merasime bütün Gerede ahalisi teşrif ederdi. Benim gençliğimde 50 den fazla dükkan vardı. Tanıdığım, bildiğim namlı demirciler, Halit Ağa, Üç tane Haydar Usta, Bercenli, İki tane Arif Ağa, Nazif Ağa, Hacı Zabit, İki Bekir’lerden, İki Şaban’lardan, Hacı Kamil, İki Kazancılardan, Yine bir Kazancılardan, İki Şekerlerden, Kekeme İsmail hatırımda olanlarıdır.”
Sohbetimize güzel bir çay ile devam ediyoruz. Maşallah Hacı Ahmet Dede fazla soru sormaya gerek duyulmayan hoş sohbet, dinleyeni bulursa sohbete dalıveren tatlılıkta bir büyüğümüz. Onun bu güzel sohbetine aslında her meslek mensubunun ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Evet Hacı Ahmet Dede ile devam ediyoruz.
“Sabahleyin ‘Bismillâhirrahmanirrâhim’ diyerek dükkanımı açarım. Dükkana selâm veririm. ‘Selâmünaleyküm’ derim. Sonra da ‘aleykümselâm’ derim. Örsün başına varır, üç ihlas, bir fatiha okurum. Çeketimi çıkarır, önlüğümü giyerim.Çalışmaya başlarım. Bu zanaat pirli zanaat, dualı zanaat çok esirger bizi. Bazen bir kızgın demir sıçrar, kulağının kenarından öteye gider ama sana değmez. Alın teri var, kol gücü var, yapılan işte hile yok, doğruluk var, dürüstlük var. 53 yıldır, bu böyle. Bana diyorlar ki artık çalışma, neye ihtiyacın var? Niye çalışmayayım ki ? İlk günün zevki, heyecanı ve hevesi ile çalışıyorum. 72 yaşımdayım ama hala çalışıyorum, üretiyorum. Küçücük bir demir parçasını dahi zayi etmiyorum. Ekmek kırığını nasıl zayi etmiyorsak, demir kırığı da ekmek kırığı gibidir, zayi edilmez. Onu oradan alıyorum, ondan bir malzeme yapıyorum, onu ben değerlendiriyorum. Çünkü ekmek paramız, işte o küçük demir parçasında saklı. Zamanında o demiri bulupta araba tekeri çivisi yapamıyorduk. Şu bolluğa bak. Kimse kıymetini bilmiyor. Biz ‘israf haramdır’ diye diye öğütlene öğütlene yetiştirildik. Şimdi de biz hem örnek olacağız, hem yetiştireceğiz. İşte onu için hâlâ çalışıyorum.”
Gerede’de Demirciliğin bu kadar gelişmiş olması ulaşım yollarının kesişme noktasında bulunması ve motorlu ulaşım araçlarından önce at arabası, öküz arabası gibi ulaşım araçlarının bütün aksamının bu iş kolunda üretilmesi, orman ürünlerinin işlenmesinde kullanılan araç ve aletlerinin ve yine çiftçiliğin gerektirdiği bütün araç ve aletlerinin yine bu iş kolunda üretilmesi ile ilgilidir. Zaman içinde bu iş kolunda üretilen ürünler önemini yitirip yürürlükten kalktı. Ya da yerini daha gelişmiş yeni ürünlere bıraktı. Ama yine demirci ürünlerine bir yerde bir zaman geliyor yine ihtiyaç duyuluyor.
Bir zamanların sanayicis i konumundaki sıcak demircilik mesleği günümüzde birkaç temsilcisi ile devam ettiriliyor. İşte Hacı Ahmet Dede, Hacı Abdullah, Şekerlerin Hacı İsmail, Balıkçı Durmuş hâlâ yanan ocaklarının başında dükkanındalar. Ancak bu son temsilciler el verememekten, mesleklerini devam ettirecek çırak bulamamaktan şikayetçiler. Hepsine Allah uzun ömürler, güç kuvvet, sıhhat versin. Bugün yanan ocakları yarınlarda da yanar inşallah. Ne diyelim zaman gösterecek. Zaman her şeyin ilacı.
Demircilik mesleğinin Gerede’deki çınarlarından Balıkçı lâkaplı Durmuş Ali ERÇİMEN, sanayi sitesindeki dükkanında körüklü ocağını, hâlâ büyük bir aşkla yakarken, mesleği ile ilgili şunları söyledi: “Çocukluğumu yaşayamadan 12 yaşımda girdiğim mesleğimi 50 yıldır sürdürüyorum. 50 yıl önce şehir içinde iki arasta halinde 50 demirci dükkanında yüzlerce kişi bu işi yapardı. Çok ekmeğini yedim. Çoluk çocuğumu bu meslekten büyüttüm. Allah ömür ve kuvvet verdiği sürece de sürdüreceğim. Ormanlar yok olmadığı, çiftçilik ölmediği sürece, bizim mesleğimiz de sürecektir, inşallah. Çünkü orman emvalini işlemek için gereken soyma bıçağı, kanca, kazma, zincir, manivela, balta, kerpeten, çekiç, keser, siyil, çapa gibi malzemeyi; yine çiftçilik için gereken saban, pulluk, zincir, satır, nal, mıh, arabaların demir aksamını, tamamen biz demirciler elimizde üretmekteyiz. Medeniyet demirle kuruldu, demirle sürecek. Demir olduğu sürece demircilik de sürecektir ”.
Demircilik mesleğinin Gerede’deki diğer çınarlarından Şabanların Hacı Ahmet TOPRAK Dede ise yaptığımız sohbette şunları söyledi. “Biz küçük iken, çırak iken, Esnaflığın usulü, kaidesi vardı. Esnaf başkanı azaya ‘Esnafı sabahçı kahvesine topla’ dediği zaman; Esnaf sabahçı kahvesine toplanırdı. Mesela, Ahmet Efendinin yanındaki çırak ondan ayrılmış bir hafta sonra Hüseyin Efendinin yanında çalışıyor. Esnaf başkanı niçin bizim haberimiz ve onayımız olmadan bu iş böyle oldu. Dükkanını iki gün kapatıyorum der. kapıyı mühürlerdi. Böyle bir terbiye, böyle bir ahlâk, böyle bir edep vardı. Mazisi Osmanlı’ya giden, hatta daha öncesine giden bir geçmişi olduğu için Demircilik Gerede’de yüksek bir meslek kültürüne sahipti. Her sene yazın esnaf Cumartesi’den hazırlık yapar, bir sığır alınır, bir iki çuval pirinç alınır, yeteri kadar helva, şeker, vesaire alınır, artık ne gerekirse alınır, çıkılır Pazar günü Esentepe’ye. Sabahleyin yemekler pişer, aporlerler çamlara takılır, kur’anlar okunur, öğleyin ezanlar okunur, namazlar toplu kılınır, mevlitler okunur, sonra yemekler verilir, şeker dağıtılır. Sıra gelir çıraklara destur vermeye. Ustalar bir sıra dizüstü otururlar, destur verilecek çıraklarda yanlarına dizüstü oturup sıralanırlar. Çıraklar önce ustalarının sonra orada bulunanlarının ellerini öperler, ustalarda çıraklarına haklarını helal ederek sırtlarını sıvazlarlar. Böylece bu destur merasimi akşama kadar sürer. Akşam artık herkes evine giderdi. Bu merasim tüm Gerede’nin huzurunda olur ve merasime bütün Gerede ahalisi teşrif ederdi. Benim gençliğimde 50 den fazla dükkan vardı. Tanıdığım, bildiğim namlı demirciler, Halit Ağa, Üç tane Haydar Usta, Bercenli, İki tane Arif Ağa, Nazif Ağa, Hacı Zabit, İki Bekir’lerden, İki Şaban’lardan, Hacı Kamil, İki Kazancılardan, Yine bir Kazancılardan, İki Şekerlerden, Kekeme İsmail hatırımda olanlarıdır.”
Sohbetimize güzel bir çay ile devam ediyoruz. Maşallah Hacı Ahmet Dede fazla soru sormaya gerek duyulmayan hoş sohbet, dinleyeni bulursa sohbete dalıveren tatlılıkta bir büyüğümüz. Onun bu güzel sohbetine aslında her meslek mensubunun ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Evet Hacı Ahmet Dede ile devam ediyoruz.
“Sabahleyin ‘Bismillâhirrahmanirrâhim’ diyerek dükkanımı açarım. Dükkana selâm veririm. ‘Selâmünaleyküm’ derim. Sonra da ‘aleykümselâm’ derim. Örsün başına varır, üç ihlas, bir fatiha okurum. Çeketimi çıkarır, önlüğümü giyerim.Çalışmaya başlarım. Bu zanaat pirli zanaat, dualı zanaat çok esirger bizi. Bazen bir kızgın demir sıçrar, kulağının kenarından öteye gider ama sana değmez. Alın teri var, kol gücü var, yapılan işte hile yok, doğruluk var, dürüstlük var. 53 yıldır, bu böyle. Bana diyorlar ki artık çalışma, neye ihtiyacın var? Niye çalışmayayım ki ? İlk günün zevki, heyecanı ve hevesi ile çalışıyorum. 72 yaşımdayım ama hala çalışıyorum, üretiyorum. Küçücük bir demir parçasını dahi zayi etmiyorum. Ekmek kırığını nasıl zayi etmiyorsak, demir kırığı da ekmek kırığı gibidir, zayi edilmez. Onu oradan alıyorum, ondan bir malzeme yapıyorum, onu ben değerlendiriyorum. Çünkü ekmek paramız, işte o küçük demir parçasında saklı. Zamanında o demiri bulupta araba tekeri çivisi yapamıyorduk. Şu bolluğa bak. Kimse kıymetini bilmiyor. Biz ‘israf haramdır’ diye diye öğütlene öğütlene yetiştirildik. Şimdi de biz hem örnek olacağız, hem yetiştireceğiz. İşte onu için hâlâ çalışıyorum.”
Gerede’de Demirciliğin bu kadar gelişmiş olması ulaşım yollarının kesişme noktasında bulunması ve motorlu ulaşım araçlarından önce at arabası, öküz arabası gibi ulaşım araçlarının bütün aksamının bu iş kolunda üretilmesi, orman ürünlerinin işlenmesinde kullanılan araç ve aletlerinin ve yine çiftçiliğin gerektirdiği bütün araç ve aletlerinin yine bu iş kolunda üretilmesi ile ilgilidir. Zaman içinde bu iş kolunda üretilen ürünler önemini yitirip yürürlükten kalktı. Ya da yerini daha gelişmiş yeni ürünlere bıraktı. Ama yine demirci ürünlerine bir yerde bir zaman geliyor yine ihtiyaç duyuluyor.
Bir zamanların sanayicis i konumundaki sıcak demircilik mesleği günümüzde birkaç temsilcisi ile devam ettiriliyor. İşte Hacı Ahmet Dede, Hacı Abdullah, Şekerlerin Hacı İsmail, Balıkçı Durmuş hâlâ yanan ocaklarının başında dükkanındalar. Ancak bu son temsilciler el verememekten, mesleklerini devam ettirecek çırak bulamamaktan şikayetçiler. Hepsine Allah uzun ömürler, güç kuvvet, sıhhat versin. Bugün yanan ocakları yarınlarda da yanar inşallah. Ne diyelim zaman gösterecek. Zaman her şeyin ilacı.