komşuluk ilişkileri [email protected] 08/12/2015
Bugünkü sohbetimizi “Komşuluk ilişkileri” üzerine yapacağız. Sohbetten muradımız unuttuğumuz veya bildiğimiz halde uygulayamadığımız komşuluk ilişkilerine dikkat çekmek.
Varlığına inandığımız, yaşayan hâlâ canlı duygularımızın varlığını hatırlatmak, tazelemek belki de...
O sıcak, o tatlı, o yaşanası, o sevgi dolu komşuluk ilişkilerini değişen mahalle ortamından, şimdi evlerin üst üste olduğu apartman ortamına taşımanın sıkıntılarını yaşıyoruz.
İnsanlar aynı, ama duygular ve hisler de aynı demek isterdim. Komşular, komşuluklar zamana ve mekâna uydu galiba eskiden evler yan yana idi. Sırt sırta vermiş insanlar gibi birbirine destek olan insanlar gibi komşuluklar da sıcak ve dostluk üzerine kurulmuştu. Apartman ortamında evler üst üste şimdi. Birbirinin sırtına binmiş, ezen hor gören, beton misali insanlar gibi komşuluklarda istemesek de soğuk şimdi.
Teknolojinin sağladığı imkanlarla aya ulaşabilen insanlar, üst kattaki komşusuna ulaşamamakta, üst katta matem yaşanırken, alt katta dans yapılabilmektedir. İşte bu, inandığımız değerlere boş veren, dudak büküp geçen, çiğneyen insanlar olduğuna, olacağına inanmıyorum, inanamıyorum, bizim dünyamız bu değildi ve hala bu değil.
Bizim dünyamız sevginin, vefanın, dostluğun, yardımlaşmanın, kardeşliğin hakim olduğu bir dünyadır. “Komşu koşunun külüne muhtaçtır.” derdi atalarımız. Alacakları evden önce komşuyu düşünür, arar soruştururlardı. Çünkü komşuluk bağları samimi anlamda ifadesini bulmuştu. Yiyip içtikleri ayrı gitmezdi aralarında. Onlarla paylaşılırdı en güzel ve samimi sohbet ortamları. Dertler, sevinçler hep beraber paylaşılırdı. Sıkıntı ve keder, bu samimi atmosferde bir bir kayboluverirdi.
Bahçeli, müstakil, mütevazi evlerden apartmanlara geçerken değişen yalnızca ev ve eşyalar değildi elbette. Değişen ve belki biraz da kaybolan komşuluk ilişkileriydi. Değerlerimiz atasözlerinde kendini gösterdiği için bir konuda ne kadar çok atasözü varsa o husus, o denli önemlidir, diyebiliriz. “Ev alma, komşu al.” “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Gibi atasözleri zihinlerimizde halen canlılığını korusa da, yaşantıda komşuluk şimdilerde artık nostalji olmuştur. İçtimai ve kültürel münasebetler açısından komşulukta ilerleme değil, gerileme kaydettiğimiz açıktır.
Ortalama nüfusa sahip bir köyde tüm hanelerin halkı birbirini tanırken; orta halli bir apartmanda on-onbeş daireden ibaret olan ailelerdeki insanlar, komşuluk ilişkileri geliştirmek bir yana çoğu zaman birbirlerini bile tanımamaktadır. Oysa komşu yoldaştır, sırdaştır, arkadaştır. Bazen anne-baba ve kardeşten daha yakındır. Sıkıntılı zamanlarımızda yanı başımızdadır.
Bizde " Ev alma komşu al." derler. Komşular sıkıntılı anlarda imdada yetişecek en yakın kimselerdir. Komşular arası ilişkiler düzgün olursa huzur ve güven ortamı oluşur. Komşu komşunun her yönden sigortası olur. Komşular içli dışlı oldukları için birbirlerinin her halinden haberdar olurlar. İlk başvurulacak kimseler komşulardır. İlişkiler iyi olmazsa komşuluk çekilmez olur. Zira her an birlikte olan insanların düşmanca yaşamaları, hayatı cehenneme çevirir. Kötü komşu hakkında Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "- Vallahi iman etmemiştir. Vallahi iman etmemiştir. Vallahi iman etmemiştir." Orada bulunan Ashabı- Kiram sordular: " Ya Resulallah, bu iman etmeyen kimdir?" Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdiler: " Kötülüğünden, komşusunun emin olmadığı insan." Komşulara eziyet etmemek asıl olduğu gibi ikramda bulunmak da insani ve vicdanı bir görevdir.
Komşusuna sıkıntı verecek hareketlerden kaçınmalıdır. Camdan aşağı halı silkelemek, balkon yıkamak, radyo-televizyon gibi elektronik aletlerin sesini fazla açmak, Apartmanda gürültü yapmak, vs. örnekler çoğaltılabilir. Olumsuzlukları yaratanlar komşularını üzerler ve kendilerinden uzaklaştırır. Değerlerini sıfırlatır. Çocukların birbirlerine tavrı komşuluk ilişkilerinde önemli bir derstir. Büyükler öfkelerini ve kinlerini uzun süre taşırlarsa da çocuklar iki dakika sonra tekrar kaynaşır, olan biteni unutur. Konuyu büyüklerin büyüttüğü kalır.
Komşuluk hakkı deyince acaba nelere uyulması gerekir? Sorusunun cevabını "Ya Resullallah, komşunun komşudaki hakkı nedir?" diye sorulan soruya Resullallah'ın verdiği cevapta bulabiliriz. Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki: " - Senden borç isterse borç vermen. - Yardım dileyince yardım etmen. - Muhtaç olunca ihtiyacını görmen. - Hastalanınca ziyaret etmen. - Ölünce cenazesine katılman. - Hayra kavuşunca tebrik etmen. - Fakirleşince yardım etmen. - Musibete uğrayınca taziyede bulunman. - Güleryüz göstermen. - Karşılaşınca selam vermen. - Pişen yemeğinden komşu payı göndermen."
Türkiye'de köy, kasaba ve kentlerde geleneğe bağlı toplum kesimlerinde iyi komşuluğa önem verilir. Komşuya saygılı olmaya, komşularla uyum içinde birlikte yaşayıp gerektirdiği hallerde birbirine yardım etmeye ve dayanışma içinde bulunmaya özen gösterilir. Birbirine inanan ve güvenen komşuların arasında insan kendisini güvende hisseder. İyi komşular insanın hayatını kolaylaştırır. Bu bizim en önemli ayrıcalıklarımızdan biridir.
Varlığına inandığımız, yaşayan hâlâ canlı duygularımızın varlığını hatırlatmak, tazelemek belki de...
O sıcak, o tatlı, o yaşanası, o sevgi dolu komşuluk ilişkilerini değişen mahalle ortamından, şimdi evlerin üst üste olduğu apartman ortamına taşımanın sıkıntılarını yaşıyoruz.
İnsanlar aynı, ama duygular ve hisler de aynı demek isterdim. Komşular, komşuluklar zamana ve mekâna uydu galiba eskiden evler yan yana idi. Sırt sırta vermiş insanlar gibi birbirine destek olan insanlar gibi komşuluklar da sıcak ve dostluk üzerine kurulmuştu. Apartman ortamında evler üst üste şimdi. Birbirinin sırtına binmiş, ezen hor gören, beton misali insanlar gibi komşuluklarda istemesek de soğuk şimdi.
Teknolojinin sağladığı imkanlarla aya ulaşabilen insanlar, üst kattaki komşusuna ulaşamamakta, üst katta matem yaşanırken, alt katta dans yapılabilmektedir. İşte bu, inandığımız değerlere boş veren, dudak büküp geçen, çiğneyen insanlar olduğuna, olacağına inanmıyorum, inanamıyorum, bizim dünyamız bu değildi ve hala bu değil.
Bizim dünyamız sevginin, vefanın, dostluğun, yardımlaşmanın, kardeşliğin hakim olduğu bir dünyadır. “Komşu koşunun külüne muhtaçtır.” derdi atalarımız. Alacakları evden önce komşuyu düşünür, arar soruştururlardı. Çünkü komşuluk bağları samimi anlamda ifadesini bulmuştu. Yiyip içtikleri ayrı gitmezdi aralarında. Onlarla paylaşılırdı en güzel ve samimi sohbet ortamları. Dertler, sevinçler hep beraber paylaşılırdı. Sıkıntı ve keder, bu samimi atmosferde bir bir kayboluverirdi.
Bahçeli, müstakil, mütevazi evlerden apartmanlara geçerken değişen yalnızca ev ve eşyalar değildi elbette. Değişen ve belki biraz da kaybolan komşuluk ilişkileriydi. Değerlerimiz atasözlerinde kendini gösterdiği için bir konuda ne kadar çok atasözü varsa o husus, o denli önemlidir, diyebiliriz. “Ev alma, komşu al.” “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Gibi atasözleri zihinlerimizde halen canlılığını korusa da, yaşantıda komşuluk şimdilerde artık nostalji olmuştur. İçtimai ve kültürel münasebetler açısından komşulukta ilerleme değil, gerileme kaydettiğimiz açıktır.
Ortalama nüfusa sahip bir köyde tüm hanelerin halkı birbirini tanırken; orta halli bir apartmanda on-onbeş daireden ibaret olan ailelerdeki insanlar, komşuluk ilişkileri geliştirmek bir yana çoğu zaman birbirlerini bile tanımamaktadır. Oysa komşu yoldaştır, sırdaştır, arkadaştır. Bazen anne-baba ve kardeşten daha yakındır. Sıkıntılı zamanlarımızda yanı başımızdadır.
Bizde " Ev alma komşu al." derler. Komşular sıkıntılı anlarda imdada yetişecek en yakın kimselerdir. Komşular arası ilişkiler düzgün olursa huzur ve güven ortamı oluşur. Komşu komşunun her yönden sigortası olur. Komşular içli dışlı oldukları için birbirlerinin her halinden haberdar olurlar. İlk başvurulacak kimseler komşulardır. İlişkiler iyi olmazsa komşuluk çekilmez olur. Zira her an birlikte olan insanların düşmanca yaşamaları, hayatı cehenneme çevirir. Kötü komşu hakkında Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "- Vallahi iman etmemiştir. Vallahi iman etmemiştir. Vallahi iman etmemiştir." Orada bulunan Ashabı- Kiram sordular: " Ya Resulallah, bu iman etmeyen kimdir?" Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdiler: " Kötülüğünden, komşusunun emin olmadığı insan." Komşulara eziyet etmemek asıl olduğu gibi ikramda bulunmak da insani ve vicdanı bir görevdir.
Komşusuna sıkıntı verecek hareketlerden kaçınmalıdır. Camdan aşağı halı silkelemek, balkon yıkamak, radyo-televizyon gibi elektronik aletlerin sesini fazla açmak, Apartmanda gürültü yapmak, vs. örnekler çoğaltılabilir. Olumsuzlukları yaratanlar komşularını üzerler ve kendilerinden uzaklaştırır. Değerlerini sıfırlatır. Çocukların birbirlerine tavrı komşuluk ilişkilerinde önemli bir derstir. Büyükler öfkelerini ve kinlerini uzun süre taşırlarsa da çocuklar iki dakika sonra tekrar kaynaşır, olan biteni unutur. Konuyu büyüklerin büyüttüğü kalır.
Komşuluk hakkı deyince acaba nelere uyulması gerekir? Sorusunun cevabını "Ya Resullallah, komşunun komşudaki hakkı nedir?" diye sorulan soruya Resullallah'ın verdiği cevapta bulabiliriz. Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki: " - Senden borç isterse borç vermen. - Yardım dileyince yardım etmen. - Muhtaç olunca ihtiyacını görmen. - Hastalanınca ziyaret etmen. - Ölünce cenazesine katılman. - Hayra kavuşunca tebrik etmen. - Fakirleşince yardım etmen. - Musibete uğrayınca taziyede bulunman. - Güleryüz göstermen. - Karşılaşınca selam vermen. - Pişen yemeğinden komşu payı göndermen."
Türkiye'de köy, kasaba ve kentlerde geleneğe bağlı toplum kesimlerinde iyi komşuluğa önem verilir. Komşuya saygılı olmaya, komşularla uyum içinde birlikte yaşayıp gerektirdiği hallerde birbirine yardım etmeye ve dayanışma içinde bulunmaya özen gösterilir. Birbirine inanan ve güvenen komşuların arasında insan kendisini güvende hisseder. İyi komşular insanın hayatını kolaylaştırır. Bu bizim en önemli ayrıcalıklarımızdan biridir.