erozyonla mücadele [email protected] 18.12.2012
Bu Salı Erozyon ve Zararları üzerinde duracağız. Sonuçlarını değerlendireceğiz. Önce Erozyon nedir? tanımlayalım. EROZYON: Verimli toprakların yağmur ve rüzgârla, aşınması ve taşınmasıdır.
Bilimsel verilere göre yılda 1.400 Milyon ton toprağımız denizlere, göllere ve barajlara akıyor. Üstelik 1cm.lik bir toprağın oluşması için 200 ila 1000 yıl gibi bir süre geçmesi gerektiği göz önüne alınırsa bizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü, daha iyi ortaya çıkıyor. Erozyon ülkemizin sadece belirli bir bölümünü tehdit etmiyor, her yanı ayrı ayrı tehdit altında, Türkiye hızla çölleşiyor.
Yeşil örtünün tahribiyle korunmasız kalan toprakların elimizden çıkıp gitmesiyle tarım arazilerinde verim düşmekte, meralar kullanılamaz hale gelmektedir. Tarımsal, Hayvansal üretim sürekli düşmektedir. Türkiye kendi kendini besleyebilen ülke konumundan çoktan çıkmıştır. Doğduğu büyüdüğü yerde karnını doyuramayan insanlarımız için büyük şehirlere göç etmekten başka çare kalmamaktadır. Göçlerde hiç şüphesiz ekonomide çok ağır yükler ve sıkıntılar yaratmaktadır.
Kaybettiğimiz toprakların barajları doldurması ve ömürlerini kısaltmasının milli ekonomimizde yarattığı zararlarında boyutları çok büyüktür. 2000’li yıllarda suyun petrol kadar, belki daha önemli bir meta olacağı şimdiden kesinleşmiştir. Bitki örtüsü ve toprak olmadan kar ve yağmur sularımızın boşa akıp gitmesi önlenerek rezervlere indirilmesi, depolanması ve su kaynaklarının düzenli ve sürekli beslenmesi mümkün değildir.
Bitki örtüsünün ortadan kalkması erozyona başlıca sebep teşkil ederken, toprak kaymaları, sel ve çığ felaketlerine ve korkunç zararlara yol açmaktadır. Toprağın kaybıyla bir daha yerine koyamadığımız orman varlığımızın milli ekonomideki yerini değerlendirmek için, bir ağacın ömrü boyunca ürettiği fonksiyonel değerler toplamının, odun değerinin 2000 katı olduğunu dikkate almak yeter.
Meraların kaybolması ise hayvancılıktan ülkemizin kazanabileceği büyük gelir ve istihdamdan mahrum olmamıza sebep olmaktadır. Yeşil örtü ve toprağın elden gitmesi ile jeolojik dengeler ve iklimin bozulmasının, doğal varlıkların kaybolmasının yarattığı ekonomik zararların vahim neticeleri ortadadır.
Erozyona çareler neler olabilir? Gerçekleştirilmesi gereken uygulamalar uzun ve zor gibi görünse de davranış alışkanlığı haline gelmesi, geniş kitlelerce uygulanması ve takibi için çok yönlü bir eğitim şart görünmektedir.
Bu konuda başta gelen, uyulması gereken ve yerine gereken önerilerde şunlardır:
1- Tarım dışı, her boş kullanılmayan araziler süratle yeşile kavuşturulmalı, ağaçlandırılmalı.
2- Meraların ıslahı gerçekleştirilmeli, yorulan mera olmaktan çıkan alanlar derhal özenle tekrar mera hüviyetine kavuşturulmalı.
3- Eğimi fazla olan araziler, yamaçlar taraçalandırılmalı.
4- Yine eğimli tarlalarda tarım yapılırken toprak enine sürülmeli.
5- Akarsu yatakları basamaklandırılmalı, böylece akarsuların zararlı akış hızı kesilmeli.
6- Harman sonu tarlalarda anızlar yakılmamalı, hayvan otlatılmamalı.
7- Akarsu boyları eskiden olduğu gibi yeni ilavelerle ağaçlandırılmalı.
8- Akarsu yataklarından kum-çakıl alınmamalı.
9- Orman özelliğini kaybeden arazilerde ağaçlandırma yapılmalı.
Toprağı için canını veren Türk insanı bir milli mücadele içinde olduğuna inanırsa, yapamayacağı fedakârlık yoktur. Gelin ülkemizi açlığa, sefalete, susuzluğa ve göçe mahkum etmeyelim. Unutmayalım ki EROZYON vatanımızın mücadele edilmesi gereken düşmanlarındandır.
Bilimsel verilere göre yılda 1.400 Milyon ton toprağımız denizlere, göllere ve barajlara akıyor. Üstelik 1cm.lik bir toprağın oluşması için 200 ila 1000 yıl gibi bir süre geçmesi gerektiği göz önüne alınırsa bizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü, daha iyi ortaya çıkıyor. Erozyon ülkemizin sadece belirli bir bölümünü tehdit etmiyor, her yanı ayrı ayrı tehdit altında, Türkiye hızla çölleşiyor.
Yeşil örtünün tahribiyle korunmasız kalan toprakların elimizden çıkıp gitmesiyle tarım arazilerinde verim düşmekte, meralar kullanılamaz hale gelmektedir. Tarımsal, Hayvansal üretim sürekli düşmektedir. Türkiye kendi kendini besleyebilen ülke konumundan çoktan çıkmıştır. Doğduğu büyüdüğü yerde karnını doyuramayan insanlarımız için büyük şehirlere göç etmekten başka çare kalmamaktadır. Göçlerde hiç şüphesiz ekonomide çok ağır yükler ve sıkıntılar yaratmaktadır.
Kaybettiğimiz toprakların barajları doldurması ve ömürlerini kısaltmasının milli ekonomimizde yarattığı zararlarında boyutları çok büyüktür. 2000’li yıllarda suyun petrol kadar, belki daha önemli bir meta olacağı şimdiden kesinleşmiştir. Bitki örtüsü ve toprak olmadan kar ve yağmur sularımızın boşa akıp gitmesi önlenerek rezervlere indirilmesi, depolanması ve su kaynaklarının düzenli ve sürekli beslenmesi mümkün değildir.
Bitki örtüsünün ortadan kalkması erozyona başlıca sebep teşkil ederken, toprak kaymaları, sel ve çığ felaketlerine ve korkunç zararlara yol açmaktadır. Toprağın kaybıyla bir daha yerine koyamadığımız orman varlığımızın milli ekonomideki yerini değerlendirmek için, bir ağacın ömrü boyunca ürettiği fonksiyonel değerler toplamının, odun değerinin 2000 katı olduğunu dikkate almak yeter.
Meraların kaybolması ise hayvancılıktan ülkemizin kazanabileceği büyük gelir ve istihdamdan mahrum olmamıza sebep olmaktadır. Yeşil örtü ve toprağın elden gitmesi ile jeolojik dengeler ve iklimin bozulmasının, doğal varlıkların kaybolmasının yarattığı ekonomik zararların vahim neticeleri ortadadır.
Erozyona çareler neler olabilir? Gerçekleştirilmesi gereken uygulamalar uzun ve zor gibi görünse de davranış alışkanlığı haline gelmesi, geniş kitlelerce uygulanması ve takibi için çok yönlü bir eğitim şart görünmektedir.
Bu konuda başta gelen, uyulması gereken ve yerine gereken önerilerde şunlardır:
1- Tarım dışı, her boş kullanılmayan araziler süratle yeşile kavuşturulmalı, ağaçlandırılmalı.
2- Meraların ıslahı gerçekleştirilmeli, yorulan mera olmaktan çıkan alanlar derhal özenle tekrar mera hüviyetine kavuşturulmalı.
3- Eğimi fazla olan araziler, yamaçlar taraçalandırılmalı.
4- Yine eğimli tarlalarda tarım yapılırken toprak enine sürülmeli.
5- Akarsu yatakları basamaklandırılmalı, böylece akarsuların zararlı akış hızı kesilmeli.
6- Harman sonu tarlalarda anızlar yakılmamalı, hayvan otlatılmamalı.
7- Akarsu boyları eskiden olduğu gibi yeni ilavelerle ağaçlandırılmalı.
8- Akarsu yataklarından kum-çakıl alınmamalı.
9- Orman özelliğini kaybeden arazilerde ağaçlandırma yapılmalı.
Toprağı için canını veren Türk insanı bir milli mücadele içinde olduğuna inanırsa, yapamayacağı fedakârlık yoktur. Gelin ülkemizi açlığa, sefalete, susuzluğa ve göçe mahkum etmeyelim. Unutmayalım ki EROZYON vatanımızın mücadele edilmesi gereken düşmanlarındandır.