kaybolan mesleklerimiz:MESCİLİK [email protected] 01/06/2011
Yüzyıllar öncesine dayanan dericilik mesleği ve deri üretimi Gerede’de temel malzemesi deriye dayanan yemenicilik, mescilik, saraçlık, topçuluk, ayakkabıcılık gibi çok köklü ve uzun yıllar hayat bulan mesleklerin doğmasına vesile olmuştur.
Bu defa konumuzu Mescilik olarak belirledim. Mes, mes vermekten geliyor. Mes etmek olarak da söylenebilir. Zira abdest alındıktan sonra ayak bileğinin üzerine kadar olan kısmı kapatan deriden yapılmış giysilere ıslak el ile aşağıdan yukarıya iz bırakmak sünnettendir. Kışların çok soğuk, sert ve uzun geçtiği Gerede’de suların da çok soğuk olması beş vakit abdest alınmasını zorlaştırıyordu. Gerede’de üretilen deriden Yemenicilerimiz ve Ayakkabıcılarımız, Peygamberimizin bu sünnetine binaen mes vermek için mesi üretmişlerdir. Mescilik mesleğini ortaya çıkarmışlardır. Bu açıdan bakıldığında bu meslek çok yüce, çok ulvi, çok kıymetli. Mensupları, bu mesleği aşk ile uzun yıllar devam ettirdikleri ve günümüze kadar gelmesini sağladıkları için çok saygın. Dillere destan isimler mesleklerini öyle icra ederlerdi ki yaptıkları ve sattıkları mesler onların yakından uzağa markası idi. Bugün bile bazı isimler hâlâ dillerden düşmüyor, yaptıkları mesler ile hâlâ yaşamaktalar, mekânları cennet olsun. Sağ olanlara ise sağlık sıhhat dilerim.
Gerede’de 20 – 30 lu yıllarda deriden yemeni dikilirmiş. O kadar çok ve seri dikilirmiş ki bu işle uğraşanlar bir araya gelmiş, sırt sırta vermiş, çarşı olmuş, Yemeniciler arastası adını almış. 30 lu yıllar mescilik gelişmeye başlamış, 50 - 60 arası zirve olmuş. Yemeniciler, mesci olmuş, arasta genişlemiş, bir zaman gelmiş dericiler sadece mescilere deri üretir olmuş. 60 -70 li yıllar meste yeni çeşit ve modeller yaratılmış. İki yanı lastikli her tarafı deri mes, Bir yanı fermuarlı her tarafı deri mes, iki yanı lastikli tabanı kösele mes, bir yanı fermuarlı tabanı kösele mes, gelin çeyizi için özel üretilen gacırdaklı kösele mes.
Yakın çevre öncelikle Gerede merkez ve köyleri, komşu ilçeler Çerkeş, Eskipazar, Eflâni, Mengen, Yeniçağa, Dörtdivan, Mudurnu, Göynük, Beypazarı, yoğun taleple Gerede Mesini olmazsa olmaz çok önemli giyecek haline getirmişler. Perakende bizzat mes almak için gelenler, ilgili köy ve ilçelerden toptan almaya gelenler, ilgili ilçelere mesini satmaya gidenler, müthiş bir pazarlama rüzgarı yaratmışlar. Talep yoğun olunca üreten artmış, hatta mesciler arası iş bölümü doğmuş, saya kesimcileri, saya dikimcileri, frezeciler gibi ara elemanlar sadece sorumlu oldukları işi kendi hesaplarına yapmışlar ve bu işten para kazanmışlar. Hatta yine mesciler kendi aralarında kurdukları kooperatif aracılığı ile deri başta olmak üzere çok gerekli ve çok harcanan malzmenin tümünü çok hesaplı alabiliyorlardı. Sonuçta bu durum üretilen mese tüm arastada aynı malzeme aynı deri ve aynı işçilik ile kalite birliği getiriyordu. Bu durum yakından uzağa Gerede Mesini meşhur etmişti.
İlerlemiş yaşına rağmen hâlâ tezgâhının başında hayata meslek aşkıyla tutunan Ömer DURU mescilerin son temsilcisi, mescilerin arastasında son birkaç dükkândan birini de o ayakta tutuyor adeta. “Hayatımı, ekmeğimi, enerjimi mesleğime borçluyum, benden mes isteyen oldukça ve tezgahıma gelecek kadar sağlığım oldukça sürdüreceğim. Sipariş alarak çalışıyorum. Bakalım nereye kadar.”
Kimler geldi, kimler geçti. Mesleğin son temsilcilerinden biride Seyit Ali YILDIZ, artık çalışmıyor. Görüşmek için buluştuğumuzda “Artık eskisi gibi sağlığım izin vermiyor. Eskisi gibi sipariş gelmiyor. Gelse de kafama göre malzeme bulamıyorum. Yemenicilik nasıl bitti ise mescilik de bitecek. Bu iş artık bizi doyurmuyor.”
İşte bir meslek çınarı daha. Sadık USLU bu gerçek fotoğrafı başka bir yerde çekemezsiniz. İpliği, makineyi, deriyi, hâlâ severek bakan bir yüz ifadesi, gerçekte onun hayatından ne kadar memnun olduğunun aynası. Mesleğe ne zaman başladığını bilmiyor ama yaşı 80 nin üzerinde. Meslekte kaç yıldır çalıştığını siz tahmin edin. Zamanında para da kazanmış ama onun için para kazanmak önemli değil artık. Onun için önemli olan sevdiği meşguliyet ile zamanı unutmak.
Önceleri uzun yıllar, bir usta bir çift mesi bir günde tamamen elinde dikerdi. Daha sonra bazı işler makineler ile yardımcı ara elemanlar vasıtası ile yapılsa da mesin olmazsa olmazı tabanının oturtulması kalıba çakılması, tel çiviler, ağaç çiviler, el ile çift iğne, çift dikiş ve mumlanmış iple dikildiği için Mesin hiçbir zaman makinelerde seri üretimi mümkün olmadı.
Her şey zamana bağlı değişime uğruyor. Gerede’de 1930 – 1960 lı doğumlu nesillerin mesi ve mesciliği çok yakından bildiği ve tanık olduğu aşikârdır. Bu nesil mes giydi, mescilerle tanışıyor ve onlarla pek çok alışverişte bulundu. İşte bu nesil, hafızasında taşıdığı hayata dair bu zengin birikimi geleceğe taşımak anlamında Gerede’ye ait kültür değerlerimizin dünden bugüne ana parçalarıdan olan mes ve mesciliğin unutulmaması için anlatmalı, yazmalı, nostaljik de olsa yaşatılması için bir formül bulunmalı. Kurulması gereken şehir müzesinde mümtaz bir bölüm mes ve mescilik için ayrılmalı. Aynıyla sergilenme imkânı yaratılmalı. Bize başkalık kazandıran zengin değerlerimizin yaşatılması dileklerimle.
Bu defa konumuzu Mescilik olarak belirledim. Mes, mes vermekten geliyor. Mes etmek olarak da söylenebilir. Zira abdest alındıktan sonra ayak bileğinin üzerine kadar olan kısmı kapatan deriden yapılmış giysilere ıslak el ile aşağıdan yukarıya iz bırakmak sünnettendir. Kışların çok soğuk, sert ve uzun geçtiği Gerede’de suların da çok soğuk olması beş vakit abdest alınmasını zorlaştırıyordu. Gerede’de üretilen deriden Yemenicilerimiz ve Ayakkabıcılarımız, Peygamberimizin bu sünnetine binaen mes vermek için mesi üretmişlerdir. Mescilik mesleğini ortaya çıkarmışlardır. Bu açıdan bakıldığında bu meslek çok yüce, çok ulvi, çok kıymetli. Mensupları, bu mesleği aşk ile uzun yıllar devam ettirdikleri ve günümüze kadar gelmesini sağladıkları için çok saygın. Dillere destan isimler mesleklerini öyle icra ederlerdi ki yaptıkları ve sattıkları mesler onların yakından uzağa markası idi. Bugün bile bazı isimler hâlâ dillerden düşmüyor, yaptıkları mesler ile hâlâ yaşamaktalar, mekânları cennet olsun. Sağ olanlara ise sağlık sıhhat dilerim.
Gerede’de 20 – 30 lu yıllarda deriden yemeni dikilirmiş. O kadar çok ve seri dikilirmiş ki bu işle uğraşanlar bir araya gelmiş, sırt sırta vermiş, çarşı olmuş, Yemeniciler arastası adını almış. 30 lu yıllar mescilik gelişmeye başlamış, 50 - 60 arası zirve olmuş. Yemeniciler, mesci olmuş, arasta genişlemiş, bir zaman gelmiş dericiler sadece mescilere deri üretir olmuş. 60 -70 li yıllar meste yeni çeşit ve modeller yaratılmış. İki yanı lastikli her tarafı deri mes, Bir yanı fermuarlı her tarafı deri mes, iki yanı lastikli tabanı kösele mes, bir yanı fermuarlı tabanı kösele mes, gelin çeyizi için özel üretilen gacırdaklı kösele mes.
Yakın çevre öncelikle Gerede merkez ve köyleri, komşu ilçeler Çerkeş, Eskipazar, Eflâni, Mengen, Yeniçağa, Dörtdivan, Mudurnu, Göynük, Beypazarı, yoğun taleple Gerede Mesini olmazsa olmaz çok önemli giyecek haline getirmişler. Perakende bizzat mes almak için gelenler, ilgili köy ve ilçelerden toptan almaya gelenler, ilgili ilçelere mesini satmaya gidenler, müthiş bir pazarlama rüzgarı yaratmışlar. Talep yoğun olunca üreten artmış, hatta mesciler arası iş bölümü doğmuş, saya kesimcileri, saya dikimcileri, frezeciler gibi ara elemanlar sadece sorumlu oldukları işi kendi hesaplarına yapmışlar ve bu işten para kazanmışlar. Hatta yine mesciler kendi aralarında kurdukları kooperatif aracılığı ile deri başta olmak üzere çok gerekli ve çok harcanan malzmenin tümünü çok hesaplı alabiliyorlardı. Sonuçta bu durum üretilen mese tüm arastada aynı malzeme aynı deri ve aynı işçilik ile kalite birliği getiriyordu. Bu durum yakından uzağa Gerede Mesini meşhur etmişti.
İlerlemiş yaşına rağmen hâlâ tezgâhının başında hayata meslek aşkıyla tutunan Ömer DURU mescilerin son temsilcisi, mescilerin arastasında son birkaç dükkândan birini de o ayakta tutuyor adeta. “Hayatımı, ekmeğimi, enerjimi mesleğime borçluyum, benden mes isteyen oldukça ve tezgahıma gelecek kadar sağlığım oldukça sürdüreceğim. Sipariş alarak çalışıyorum. Bakalım nereye kadar.”
Kimler geldi, kimler geçti. Mesleğin son temsilcilerinden biride Seyit Ali YILDIZ, artık çalışmıyor. Görüşmek için buluştuğumuzda “Artık eskisi gibi sağlığım izin vermiyor. Eskisi gibi sipariş gelmiyor. Gelse de kafama göre malzeme bulamıyorum. Yemenicilik nasıl bitti ise mescilik de bitecek. Bu iş artık bizi doyurmuyor.”
İşte bir meslek çınarı daha. Sadık USLU bu gerçek fotoğrafı başka bir yerde çekemezsiniz. İpliği, makineyi, deriyi, hâlâ severek bakan bir yüz ifadesi, gerçekte onun hayatından ne kadar memnun olduğunun aynası. Mesleğe ne zaman başladığını bilmiyor ama yaşı 80 nin üzerinde. Meslekte kaç yıldır çalıştığını siz tahmin edin. Zamanında para da kazanmış ama onun için para kazanmak önemli değil artık. Onun için önemli olan sevdiği meşguliyet ile zamanı unutmak.
Önceleri uzun yıllar, bir usta bir çift mesi bir günde tamamen elinde dikerdi. Daha sonra bazı işler makineler ile yardımcı ara elemanlar vasıtası ile yapılsa da mesin olmazsa olmazı tabanının oturtulması kalıba çakılması, tel çiviler, ağaç çiviler, el ile çift iğne, çift dikiş ve mumlanmış iple dikildiği için Mesin hiçbir zaman makinelerde seri üretimi mümkün olmadı.
Her şey zamana bağlı değişime uğruyor. Gerede’de 1930 – 1960 lı doğumlu nesillerin mesi ve mesciliği çok yakından bildiği ve tanık olduğu aşikârdır. Bu nesil mes giydi, mescilerle tanışıyor ve onlarla pek çok alışverişte bulundu. İşte bu nesil, hafızasında taşıdığı hayata dair bu zengin birikimi geleceğe taşımak anlamında Gerede’ye ait kültür değerlerimizin dünden bugüne ana parçalarıdan olan mes ve mesciliğin unutulmaması için anlatmalı, yazmalı, nostaljik de olsa yaşatılması için bir formül bulunmalı. Kurulması gereken şehir müzesinde mümtaz bir bölüm mes ve mescilik için ayrılmalı. Aynıyla sergilenme imkânı yaratılmalı. Bize başkalık kazandıran zengin değerlerimizin yaşatılması dileklerimle.