zafer ayı ağustos [email protected] 20/08/2019
Tarihi, şeref ve şanla, kahramanlık ve zaferlerle dolu necip milletimizin anılmaya ve kutlanmaya değer sayısız gün ve ayların içinde bir ay vardır ki bu ay, kahramanlıkların destanlaştığı, bizi biz yapan zaferlerimizin ayı Ağustos’tur. Her ayın bağrına çeşit çeşit zaferler yazmış bulunan, fakat Ağustos ayında bunun şahikasına ulaşmış olan Türk Milleti, bunlarla haklı olarak övünür. Ağustos ayı gelirken kahraman millet olmanın şerefini yad etmek, o günlerin hatırasını, heyecanını tekrar yaşamak, hakkımız ve görevimizdir.
Ağustos ayı müstesna, Ağustos ayı bambaşka, Ağustos ayı zaferlerin ayı, Ağustos ayı her gününe bir, yetmedi iki zafer sığdırdığımız aydır. Ama bunlar arasında ikisi vardır ki, ötekilerden daha derin manâlar ifade etmektedir. I. Yurt kazandıran Zafer-Malazgirt Meydan Muharebesi, II. Yurt kurtaran Zafer –Başkomutanlık Meydan Muharebesi’dir.
26.Ağustos.1071 Cuma sabahı ebedi Türk Yurdunu müjdeleyen, Türkiye Tarihini başlatan gün ışıkları Anadolu ufuklarında süzüldü. O gün, bütün cami minberlerinde okunan hutbelerde Alparslan’ın zaferi için dualar edildi. Dünya tarihinin dönüm noktasını oluşturan Malazgirt Meydan Muharebesi ve kazanılan emsalsiz zafer sadece Bizans’ı değil, Avrupa’yı bile dehşet içinde bıraktı.
Bizans’ın, Türklere karşı çıkardığı en kuvvetli ordusunun, Malazgirt Ovasında imhası, Doğu Anadolu sınırları boyunca yığılan Türkmen kütleleri karşısındaki Bizans savunma seddini yıktı. Türkler gün oldu arslan yavruları oldular, gün oldu gece gündüz kartal gibi uçtular ve Anadolu’ya hakim olup Akdeniz’e çıktılar. Fetihlerle Anadolu’yu Türk Milletinin şuuruna ve kalbine yerleştirdiler .
Bizans’a Malazgirt’ten sonra ikinci büyük darbe Miryokefalon Meydan Muharebesi ile vuruldu. Bizans, Malazgirt’ten beri yüzyıl müddetle beslediği -Anadolu’yu geri almak- ümidini tamamen kaybetti. Hıristiyan dünyasında o zamana kadar -Türklerin işgali altındaki memleket- nazarıyla bakılan Anadolu’nun hakiki Türk Yurdu olduğu bu zafer sonunda artık kabul edildi.
Tarih boyunca, Türkler tarafından kazanılan yüzlerce meydan muharebesinden bugün elde ne kaldığı düşünülürse Malazgirt’in değeri daha iyi anlaşılacaktır. Sultan Alparslan Atamız’ın bugünlere uzanan “Size öyle bir ülke aldım ki, kadrini, kıymetini bilirseniz, sonsuza kadar, Türk Vatanı kalacaktır” sözleri Türk Milletinin gönlüne -Devlet-i Ebed Müddet- düşüncesi olarak perçinlendi. İşte bu şuur, işte bu ideal, işte bu mirastır ki, Türk Milletinin tarih içinde akıp giden nesilleri, bu uğurda zamanı geldiğinde çekinmeden oluk oluk akıttığı mübarek kanlarıyla, Malazgirt’ten Büyük Taaruza, 10 asır ve Büyük Taaruz’dan günümüze Anadolu topraklarının Türk Vatanı olduğunu tespit ettirmiştir.
26.Ağustos.1922 Bir tesadüf müdür ki, I.Dünya Savaşından sonra Türk Vatanını paylaşma tasarılarına ve işgallere karşı -dur diyen- Gazi Mustafa Kemâl Paşa’nın başlattığı mücadelede -Büyük Taaruz- Malazgirt ile aynı tarihe rastlar. Hürriyet söz konusu olunca savaş, Türk’ün hayat felsefesi olur. Bunu bilen bilir, bilmeyen tecrübe ile öğrenir. Türk Milleti, Vatanını, bağımsızlığını, mukaddes değerlerini koruyacağını, Türk’ün esir edilemeyeceğini, Anadolu’nun sonsuza kadar Türk Vatanı kalacağını Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile bir defa daha dünyaya duyurdu.“Allah, Türk Milletini ve Ordusunu koruyacaktır ”diyen Başkomutan M.Kemâl Paşa -Düşmanı vatanın harim-i ismetinde boğmak için- bizzat ordunun başında idi. Vatan ve Vatan sevgisinin kutsallığı Müslüman Türk Milletince en mübarek seviyeye yükseltildiği tarihen tasdik edilmiş bir gerçektir. Öylesine ispat edilmiştir ki, her karış toprak kanla yoğrulmuş, harim-i ismete namahrem elinin değmemesi için milyonlarca can feda edilmiş, ırmaklar gibi kan akıtılmıştır.
26.Ağustos’ta Büyük Taaruz’la başlayan çarpışmalar ve temizlik harekatı 30.Ağutos’a kadar sürdü. 30.Ağustos’ta Türk Orduları, düşmanı Dumlupınar’da çevirdi. 30.Ağustos Sabahı, Başkomutan M.Kemâl Paşa’nın emri ile imha hareketi başladı. Sabah namazıyla başlayan top ve mitralyöz atışlarından sonra Türk Ordusu süngüsünü taktı. “Allah, Allah” nidalarıyla düşman üzerine yürüdü. Artık Malazgirt oradadır, Kosova orada, Mercidabık, Ridaniye, Mohaç, Preveze, Kudüs orada, selâma gelmişlerdir. Ordu, setlerini parçalamış, bir sağnak seli gibi atılır ovaya...Yiğit Mehmetler yanlarına bakarlar...Ama gördükleri simalar, manga arkadaşları ve Osman Gazi’dir, Fatih’tir, Kanuni’dir, Gazi Osman Paşa’dır. Bir zafere böyle koşuldu ve “Büyük Yunanistan” hayalleri ile yanan Yunan, Ege’de boğuldu, hayalleri ile beraber ebediyen.
30.Ağustos, Türk’ün son ve büyük zaferinin 90. Yıldönümü. 26.Ağustos sabahı başlayan Başkomutanlık Meydan Muharebesinin zaferle sonuçlandığı gün. Yunan Orduları ve onların arkasındaki Haçlı zihniyetinin, Malazgirt’le Anadolu’ya kavuşan Türk’ü ebedi yurdundan sökemeyeceğini anladığı tarihi dönüm noktası.
30.Ağustos, Cihan Harbinden yenik sayılarak çıkmış, orduları terhis edilmiş, silâhlarına el konulmuş devletini kaybetmiş Müslüman Türk’ün yeniden şahlanması, Vatanına ve namusuna göz diken Batı’nın temsilcisi Yunan palikaryasını bütün idealleri ile birlikte denize dökmesinin yıldönümü.
30.Ağustos, Türk Milletinin, askeri, topu, tüfeği, aşı, iaeşesi, desteği, kendisinden çok çok fazla olan Yunan’ı, İngilizlerin altı ayda aşılamaz, dediği mevzilerin arkasından söküp attığı, İstiklâl azmi ve büyük imanıyla önüne katıp yok ettiği büyük Türk Zaferinin 90. Yıl dönümü.
30.Ağustos, İslâmın son ordusunun, en büyük zaferini kazandığı, Müslüman Türk’ün Dünya durdukça imanıyla, imzasıyla, silâhıyla, süngüsüyle, Kocatepe’ye kazıdığı gün.
Ağustos, aylar içinde müstesna bir ay. İmtihanlar, zaferler, şerefler, şanlar, ayı. Muhasebe ve hesap yapma ayı. Başkomutanlık Meydan Muharebesinin 90.yılını gururla anarken, aslında asıl Malazgirt’tir anılması gereken, çünkü Malazgirt kazanıldı ki 941 yıl önce, sonra kutlanmaya layık zaferler peşinden geldi. Zaferleri kutlamak, varlığımızın devamı için elzem, barış içinde yaşamak için elzem, hafızamızı yoklamak için elzem, dün başımıza gelenlerin yarında gelebileceğinin muhasebesi için elzem, atalarımızın rahmet ümidi ile emanetinin şuurlu bekçilerine daha iyi anlatabilmek için elzem.
Ağustos, belki de sadece Türk Milletine ait yiğitlikler, mertlikler, kahramanlıklar ayı. Ama en çok da, varlığımızın dünya durdukça devamı için gerekli reçetenin gizli olduğu ay. Önemli olan reçeteyi ortaya doğru çıkarabilmek.
Bir güzel Ağustosu uğurlarken, Zafer kutlamaya layık olmak gerek, Alparslan Gazi’nin 26.Ağustos’taki Malazgirt’inden, Gazi Mustafa Kemâl’in 30.Ağustos Dumlupınar’ına kadar olup bitenleri, hatta günümüze kadar olup bitenleri, sebeplerini ve sonuçlarını araştırmak gerek, işte o zaman görülecektir ki; Bayraklar, kanlandıkça bayrak oluyor, toprak kanla sulandıkça vatan oluyor, uğruna ölecekler oldukça vatana sahip olunuyor. Şuurlu olmak gerek, kararlı olmak gerek, inançlı olmak gerek.
Bir güzel Ağustosu uğurlarken, Zafere ortak olmak için, Malazgirt’ten Dumlupınar’a ve günümüze kadar geçen 10 asır boyunca Anadolu topraklarını Türk Vatanı olarak kalmasını sağlayan kahraman ecdadımızı, aziz şehitlerimizi şükranla, minnetle ve rahmetle anmak, fatihalar, fatihalar hediye etmek gerek. Sonrada Cenab-ı Hak’tan, ülkemizin birlik ve dirliğinin devamını niyaz etmeliyiz.
Bir güzel Ağustosu uğurlarken, sahibi olduğumuz zenginliklerin kıymetini bilerek ve gereği gibi değerlendirerek ecdadımıza layık yaşamayı ve cümlenize bu zenginlikleri yaşatma ve devretme zevki dilerim.
Ağustos ayı müstesna, Ağustos ayı bambaşka, Ağustos ayı zaferlerin ayı, Ağustos ayı her gününe bir, yetmedi iki zafer sığdırdığımız aydır. Ama bunlar arasında ikisi vardır ki, ötekilerden daha derin manâlar ifade etmektedir. I. Yurt kazandıran Zafer-Malazgirt Meydan Muharebesi, II. Yurt kurtaran Zafer –Başkomutanlık Meydan Muharebesi’dir.
26.Ağustos.1071 Cuma sabahı ebedi Türk Yurdunu müjdeleyen, Türkiye Tarihini başlatan gün ışıkları Anadolu ufuklarında süzüldü. O gün, bütün cami minberlerinde okunan hutbelerde Alparslan’ın zaferi için dualar edildi. Dünya tarihinin dönüm noktasını oluşturan Malazgirt Meydan Muharebesi ve kazanılan emsalsiz zafer sadece Bizans’ı değil, Avrupa’yı bile dehşet içinde bıraktı.
Bizans’ın, Türklere karşı çıkardığı en kuvvetli ordusunun, Malazgirt Ovasında imhası, Doğu Anadolu sınırları boyunca yığılan Türkmen kütleleri karşısındaki Bizans savunma seddini yıktı. Türkler gün oldu arslan yavruları oldular, gün oldu gece gündüz kartal gibi uçtular ve Anadolu’ya hakim olup Akdeniz’e çıktılar. Fetihlerle Anadolu’yu Türk Milletinin şuuruna ve kalbine yerleştirdiler .
Bizans’a Malazgirt’ten sonra ikinci büyük darbe Miryokefalon Meydan Muharebesi ile vuruldu. Bizans, Malazgirt’ten beri yüzyıl müddetle beslediği -Anadolu’yu geri almak- ümidini tamamen kaybetti. Hıristiyan dünyasında o zamana kadar -Türklerin işgali altındaki memleket- nazarıyla bakılan Anadolu’nun hakiki Türk Yurdu olduğu bu zafer sonunda artık kabul edildi.
Tarih boyunca, Türkler tarafından kazanılan yüzlerce meydan muharebesinden bugün elde ne kaldığı düşünülürse Malazgirt’in değeri daha iyi anlaşılacaktır. Sultan Alparslan Atamız’ın bugünlere uzanan “Size öyle bir ülke aldım ki, kadrini, kıymetini bilirseniz, sonsuza kadar, Türk Vatanı kalacaktır” sözleri Türk Milletinin gönlüne -Devlet-i Ebed Müddet- düşüncesi olarak perçinlendi. İşte bu şuur, işte bu ideal, işte bu mirastır ki, Türk Milletinin tarih içinde akıp giden nesilleri, bu uğurda zamanı geldiğinde çekinmeden oluk oluk akıttığı mübarek kanlarıyla, Malazgirt’ten Büyük Taaruza, 10 asır ve Büyük Taaruz’dan günümüze Anadolu topraklarının Türk Vatanı olduğunu tespit ettirmiştir.
26.Ağustos.1922 Bir tesadüf müdür ki, I.Dünya Savaşından sonra Türk Vatanını paylaşma tasarılarına ve işgallere karşı -dur diyen- Gazi Mustafa Kemâl Paşa’nın başlattığı mücadelede -Büyük Taaruz- Malazgirt ile aynı tarihe rastlar. Hürriyet söz konusu olunca savaş, Türk’ün hayat felsefesi olur. Bunu bilen bilir, bilmeyen tecrübe ile öğrenir. Türk Milleti, Vatanını, bağımsızlığını, mukaddes değerlerini koruyacağını, Türk’ün esir edilemeyeceğini, Anadolu’nun sonsuza kadar Türk Vatanı kalacağını Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile bir defa daha dünyaya duyurdu.“Allah, Türk Milletini ve Ordusunu koruyacaktır ”diyen Başkomutan M.Kemâl Paşa -Düşmanı vatanın harim-i ismetinde boğmak için- bizzat ordunun başında idi. Vatan ve Vatan sevgisinin kutsallığı Müslüman Türk Milletince en mübarek seviyeye yükseltildiği tarihen tasdik edilmiş bir gerçektir. Öylesine ispat edilmiştir ki, her karış toprak kanla yoğrulmuş, harim-i ismete namahrem elinin değmemesi için milyonlarca can feda edilmiş, ırmaklar gibi kan akıtılmıştır.
26.Ağustos’ta Büyük Taaruz’la başlayan çarpışmalar ve temizlik harekatı 30.Ağutos’a kadar sürdü. 30.Ağustos’ta Türk Orduları, düşmanı Dumlupınar’da çevirdi. 30.Ağustos Sabahı, Başkomutan M.Kemâl Paşa’nın emri ile imha hareketi başladı. Sabah namazıyla başlayan top ve mitralyöz atışlarından sonra Türk Ordusu süngüsünü taktı. “Allah, Allah” nidalarıyla düşman üzerine yürüdü. Artık Malazgirt oradadır, Kosova orada, Mercidabık, Ridaniye, Mohaç, Preveze, Kudüs orada, selâma gelmişlerdir. Ordu, setlerini parçalamış, bir sağnak seli gibi atılır ovaya...Yiğit Mehmetler yanlarına bakarlar...Ama gördükleri simalar, manga arkadaşları ve Osman Gazi’dir, Fatih’tir, Kanuni’dir, Gazi Osman Paşa’dır. Bir zafere böyle koşuldu ve “Büyük Yunanistan” hayalleri ile yanan Yunan, Ege’de boğuldu, hayalleri ile beraber ebediyen.
30.Ağustos, Türk’ün son ve büyük zaferinin 90. Yıldönümü. 26.Ağustos sabahı başlayan Başkomutanlık Meydan Muharebesinin zaferle sonuçlandığı gün. Yunan Orduları ve onların arkasındaki Haçlı zihniyetinin, Malazgirt’le Anadolu’ya kavuşan Türk’ü ebedi yurdundan sökemeyeceğini anladığı tarihi dönüm noktası.
30.Ağustos, Cihan Harbinden yenik sayılarak çıkmış, orduları terhis edilmiş, silâhlarına el konulmuş devletini kaybetmiş Müslüman Türk’ün yeniden şahlanması, Vatanına ve namusuna göz diken Batı’nın temsilcisi Yunan palikaryasını bütün idealleri ile birlikte denize dökmesinin yıldönümü.
30.Ağustos, Türk Milletinin, askeri, topu, tüfeği, aşı, iaeşesi, desteği, kendisinden çok çok fazla olan Yunan’ı, İngilizlerin altı ayda aşılamaz, dediği mevzilerin arkasından söküp attığı, İstiklâl azmi ve büyük imanıyla önüne katıp yok ettiği büyük Türk Zaferinin 90. Yıl dönümü.
30.Ağustos, İslâmın son ordusunun, en büyük zaferini kazandığı, Müslüman Türk’ün Dünya durdukça imanıyla, imzasıyla, silâhıyla, süngüsüyle, Kocatepe’ye kazıdığı gün.
Ağustos, aylar içinde müstesna bir ay. İmtihanlar, zaferler, şerefler, şanlar, ayı. Muhasebe ve hesap yapma ayı. Başkomutanlık Meydan Muharebesinin 90.yılını gururla anarken, aslında asıl Malazgirt’tir anılması gereken, çünkü Malazgirt kazanıldı ki 941 yıl önce, sonra kutlanmaya layık zaferler peşinden geldi. Zaferleri kutlamak, varlığımızın devamı için elzem, barış içinde yaşamak için elzem, hafızamızı yoklamak için elzem, dün başımıza gelenlerin yarında gelebileceğinin muhasebesi için elzem, atalarımızın rahmet ümidi ile emanetinin şuurlu bekçilerine daha iyi anlatabilmek için elzem.
Ağustos, belki de sadece Türk Milletine ait yiğitlikler, mertlikler, kahramanlıklar ayı. Ama en çok da, varlığımızın dünya durdukça devamı için gerekli reçetenin gizli olduğu ay. Önemli olan reçeteyi ortaya doğru çıkarabilmek.
Bir güzel Ağustosu uğurlarken, Zafer kutlamaya layık olmak gerek, Alparslan Gazi’nin 26.Ağustos’taki Malazgirt’inden, Gazi Mustafa Kemâl’in 30.Ağustos Dumlupınar’ına kadar olup bitenleri, hatta günümüze kadar olup bitenleri, sebeplerini ve sonuçlarını araştırmak gerek, işte o zaman görülecektir ki; Bayraklar, kanlandıkça bayrak oluyor, toprak kanla sulandıkça vatan oluyor, uğruna ölecekler oldukça vatana sahip olunuyor. Şuurlu olmak gerek, kararlı olmak gerek, inançlı olmak gerek.
Bir güzel Ağustosu uğurlarken, Zafere ortak olmak için, Malazgirt’ten Dumlupınar’a ve günümüze kadar geçen 10 asır boyunca Anadolu topraklarını Türk Vatanı olarak kalmasını sağlayan kahraman ecdadımızı, aziz şehitlerimizi şükranla, minnetle ve rahmetle anmak, fatihalar, fatihalar hediye etmek gerek. Sonrada Cenab-ı Hak’tan, ülkemizin birlik ve dirliğinin devamını niyaz etmeliyiz.
Bir güzel Ağustosu uğurlarken, sahibi olduğumuz zenginliklerin kıymetini bilerek ve gereği gibi değerlendirerek ecdadımıza layık yaşamayı ve cümlenize bu zenginlikleri yaşatma ve devretme zevki dilerim.