"neden hedef Türkiye" [email protected] 04/11/2014
Türkiye haritasını, Dünya
haritasındaki yerine oturtarak, Jeopolitik konumunu göz önünde tutarak,
Türkiye’nin dünya gündeminde sürekli niçin durduğunu, Türkiye üzerine oynanan
oyunların sebeplerini daha kolay bulmak mümkün olur.
Türkiye üzerinde kesif hale gelen oyunların, düşmanlıkların
tarihin derinliklerine uzanan iki temel başlığı vardır. Bunlar: 1) Dünya güç
dengesini ellerinde tutan ülkelerin müstemlekeci zihniyetlerinin hala devam ede
geldiği, emperyalizm amaçlı eşkıya kanunu uygulayarak, menfaatlerinin
birleştiği oranda güçlülerin haklı olduğu düzeni devam ettirmek istemeleridir. 2) Türkiye'nin güçlenerek,
sözü geçen ülke haline gelip, tarihten gelen misyonunu alacağı endişesi
taşımalarıdır.
Milli Mücadele yılları, öz vatanımız işgal altında, Kuvay-ı Milliye Hareketi Milletimizin tümünü kucaklama, Kuvay-ı Milliye Ruhu olma yolunda. Vefâkar, cefâkar, çileli Anadolu insanı, acılar, yıllar süren savaşlardan yılmış, bezmiştir. Halkı, birliğe, kurtuluş için son bir gayrete, Kuvay-ı Milliye Hareketine katılmaya davet eden, aydınlatan Milli Şair ve Yazarlarımızdan biri de Mehmet Akif’tir.
“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.”
diyen Mehmet Akif , 1920’ nin buhranlı günlerinde halkı birliğe, kurtuluş için mücadeleye, Kuvay-ı Milliye Hareketine katılmaya çağırmaktadır. İşte 25 Kasım 1920 Kastamonu Nasrullah Camii’nde cemaate bu niyetle hitap eder. Başından geçen bir hatırasını örnek olarak anlatır.
“ Size bir vâka anlatayım. Mısır’da iken bir gün dolaşmaya çıktım. O sırada Mısır İngilizlerin elinde. Aklı başında bir Mısırlıya sordum.
“ – Şaşırıyorum.15 Milyonluk koskoca Mısır’da çok az İngiliz askeri var. Nasıl oluyor da bu kadarcık askerle Mısır’a sahip çıkabiliyorlar.” Mısırlı, şöyle dedi. “ – Ben de bunu bir İngilize sordum. Günün birinde Osmanlı 40-50 Bin kişilik bir orduyu Mısır’a yollarsa ne yaparsınız?” dedim. İngiliz: “ – Hiçbir şey yapamayız. Yalnız şunu iyi biliniz ki biz İngilizler, hiçbir zaman Osmanlıların, Mısır’a kırk bin kişi değil, kırk kişi dahi gönderemeyecek şekilde yakalarını paçalarını toparlamalarına meydan bırakmayız. Memleketlerin bitmez tükenmez meseleler çıkarırız. Onlar, birbirleriyle uğraşmaktan, göz açamazlar ki bir kere olsun Mısır’a dönüp bakmaya vakit bulabilsinler.
Mehmet Akif, bu hatırasından sonra devam ederek cemaate şöyle der: “ – Ey Cemaati Müslimin ! Gözünüz açınız. İbret alınız. Bizim hani senelerden beri kanımızı iliğimizi kurutan dahili meseleler yok mu, Havran meselesi, Yemen meselesi, Arnavutluk meselesi, Şam meselesi, Kürdistan meselesi … Bunların hepsi düşman parmağı ile çıkarılmış meselelerdir. Artık kime hizmet ettiğimizi, kimin hesabına birbirimizin gırtlağına sarıldığımızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için aklımızı başımıza toplayalım. Çünkü, böyle düşman hesabına çalışarak elimizde kalan şu bir avuç toprağı da verecek olursak, çekip gitmek için arka tarafta bir karış yerimiz yoktur. Şimdiye kadar düşmana kaptırdığımız koca koca memleketlerin halkı hicret edecek yer bulabilmişlerdi. Neuzübillah biz öyle bir akibete mahkum olursak, başımızı sokacak bir delik bulamayız.”
İşte Mehmet Akif, dünden bugüne ulaşan sözleri, tespitleri, nasihatleri ve işte dün yaşadıklarımız, bugün yaşadıklarımız, ders almadığımız tarihin tekerrüründen ibaret.
Tarih Milletlerin hafızasıdır. Dün başımıza gelenleri unutursak, bugün başımıza gelenlerin sebebini çözemeyiz, reçete üretemeyiz. Bugün başımıza gelen, önümüze çıkan olayları incelediğimizde görürüz ki dün başımıza gelen olayların senaryolarının yeni şekilleridir. Gelişen olaylar karşısında çözüm üretebilmek, problemleri çözmek için hafızamızı yoklamak, tarihimizi incelemek zorundayız. O zaman görürüz ki problemlerin çözümü karşısında şaşırıp kalmamanın yolu tarihimizin satırları arasındadır.
Ecdadımız dün 1920’ lerin buhranlı günlerini nasıl birlik ve beraberlikle aşmış, Türk Milletini tarihten silmek ve Türk Vatanını paylaşmak isteyen aç gözlü müstevlileri ters yüz edip nasıl tepelemişse, Sevr paçavrasını önümüze koyanlara nasıl Lozan’ı imzalatmışsa, Türk adını kurduğu devlete nasıl ad olarak vermiş, Türkiye Cumhuriyeti demişse, bugün de o ecdadın torunları, değişmeyen müstevlilere, değişmeyen oyunlarına karşı, aynı şekilde birlik ve beraberlik şuuru ile karşı koymak, mücadele etmek mecburiyetindedir.
Batının zulüm düzenine, eşkıya kanununa, her türlü emperyalizm amaçlı faaliyetine karşı, onları korkutan özelliklerimizi öne çıkararak, her türlü bölücü faaliyete zemin hazırlayan küçük sebepleri ortadan kaldırarak, bizi birlik ve baraberliğe ulaştıracak büyük sebepleri ortaya koyarak mücadele etmeliyiz.
Milli Mücadele yılları, öz vatanımız işgal altında, Kuvay-ı Milliye Hareketi Milletimizin tümünü kucaklama, Kuvay-ı Milliye Ruhu olma yolunda. Vefâkar, cefâkar, çileli Anadolu insanı, acılar, yıllar süren savaşlardan yılmış, bezmiştir. Halkı, birliğe, kurtuluş için son bir gayrete, Kuvay-ı Milliye Hareketine katılmaya davet eden, aydınlatan Milli Şair ve Yazarlarımızdan biri de Mehmet Akif’tir.
“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.”
diyen Mehmet Akif , 1920’ nin buhranlı günlerinde halkı birliğe, kurtuluş için mücadeleye, Kuvay-ı Milliye Hareketine katılmaya çağırmaktadır. İşte 25 Kasım 1920 Kastamonu Nasrullah Camii’nde cemaate bu niyetle hitap eder. Başından geçen bir hatırasını örnek olarak anlatır.
“ Size bir vâka anlatayım. Mısır’da iken bir gün dolaşmaya çıktım. O sırada Mısır İngilizlerin elinde. Aklı başında bir Mısırlıya sordum.
“ – Şaşırıyorum.15 Milyonluk koskoca Mısır’da çok az İngiliz askeri var. Nasıl oluyor da bu kadarcık askerle Mısır’a sahip çıkabiliyorlar.” Mısırlı, şöyle dedi. “ – Ben de bunu bir İngilize sordum. Günün birinde Osmanlı 40-50 Bin kişilik bir orduyu Mısır’a yollarsa ne yaparsınız?” dedim. İngiliz: “ – Hiçbir şey yapamayız. Yalnız şunu iyi biliniz ki biz İngilizler, hiçbir zaman Osmanlıların, Mısır’a kırk bin kişi değil, kırk kişi dahi gönderemeyecek şekilde yakalarını paçalarını toparlamalarına meydan bırakmayız. Memleketlerin bitmez tükenmez meseleler çıkarırız. Onlar, birbirleriyle uğraşmaktan, göz açamazlar ki bir kere olsun Mısır’a dönüp bakmaya vakit bulabilsinler.
Mehmet Akif, bu hatırasından sonra devam ederek cemaate şöyle der: “ – Ey Cemaati Müslimin ! Gözünüz açınız. İbret alınız. Bizim hani senelerden beri kanımızı iliğimizi kurutan dahili meseleler yok mu, Havran meselesi, Yemen meselesi, Arnavutluk meselesi, Şam meselesi, Kürdistan meselesi … Bunların hepsi düşman parmağı ile çıkarılmış meselelerdir. Artık kime hizmet ettiğimizi, kimin hesabına birbirimizin gırtlağına sarıldığımızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için aklımızı başımıza toplayalım. Çünkü, böyle düşman hesabına çalışarak elimizde kalan şu bir avuç toprağı da verecek olursak, çekip gitmek için arka tarafta bir karış yerimiz yoktur. Şimdiye kadar düşmana kaptırdığımız koca koca memleketlerin halkı hicret edecek yer bulabilmişlerdi. Neuzübillah biz öyle bir akibete mahkum olursak, başımızı sokacak bir delik bulamayız.”
İşte Mehmet Akif, dünden bugüne ulaşan sözleri, tespitleri, nasihatleri ve işte dün yaşadıklarımız, bugün yaşadıklarımız, ders almadığımız tarihin tekerrüründen ibaret.
Tarih Milletlerin hafızasıdır. Dün başımıza gelenleri unutursak, bugün başımıza gelenlerin sebebini çözemeyiz, reçete üretemeyiz. Bugün başımıza gelen, önümüze çıkan olayları incelediğimizde görürüz ki dün başımıza gelen olayların senaryolarının yeni şekilleridir. Gelişen olaylar karşısında çözüm üretebilmek, problemleri çözmek için hafızamızı yoklamak, tarihimizi incelemek zorundayız. O zaman görürüz ki problemlerin çözümü karşısında şaşırıp kalmamanın yolu tarihimizin satırları arasındadır.
Ecdadımız dün 1920’ lerin buhranlı günlerini nasıl birlik ve beraberlikle aşmış, Türk Milletini tarihten silmek ve Türk Vatanını paylaşmak isteyen aç gözlü müstevlileri ters yüz edip nasıl tepelemişse, Sevr paçavrasını önümüze koyanlara nasıl Lozan’ı imzalatmışsa, Türk adını kurduğu devlete nasıl ad olarak vermiş, Türkiye Cumhuriyeti demişse, bugün de o ecdadın torunları, değişmeyen müstevlilere, değişmeyen oyunlarına karşı, aynı şekilde birlik ve beraberlik şuuru ile karşı koymak, mücadele etmek mecburiyetindedir.
Batının zulüm düzenine, eşkıya kanununa, her türlü emperyalizm amaçlı faaliyetine karşı, onları korkutan özelliklerimizi öne çıkararak, her türlü bölücü faaliyete zemin hazırlayan küçük sebepleri ortadan kaldırarak, bizi birlik ve baraberliğe ulaştıracak büyük sebepleri ortaya koyarak mücadele etmeliyiz.