erozyon [email protected] 26/11/2013
Bu Salı Erozyon ve Zararları üzerinde duracağız. Sonuçlarını değerlendireceğiz. Önce Erozyon nedir? tanımlayalım. EROZYON: Verimli toprakların yağmur ve rüzgârla, aşınması ve taşınmasıdır.
Bilimsel verilere göre yılda 1 Milyar 400 Milyon ton toprağımız denizlere, göllere ve barajlara akıyor. Üstelik 1cm.lik bir toprağın oluşması için 200 ila 1000 yıl gibi bir süre geçmesi gerektiği göz önüne alınırsa bizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü, daha iyi ortaya çıkıyor. Erozyon ülkemizin her yanı ayrı ayrı tehdit altında, Türkiye hızla çölleşiyor.
Yeşil örtünün tahribiyle korunmasız kalan toprakların elimizden çıkıp gitmesiyle tarım arazilerinde verim düşmekte, meralar kullanılamaz hale gelmektedir. Tarımsal, Hayvansal üretim sürekli düşmektedir. Türkiye kendi kendini besleyebilen ülke konumundan çoktan çıkmıştır. Doğduğu büyüdüğü yerde karnını doyuramayan insanlarımız için büyük şehirlere göç etmekten başka çare kalmamaktadır. Göçler de hiç şüphesiz ekonomide çok ağır yükler ve sıkıntılar yaratmaktadır.
Kaybettiğimiz toprakların barajları doldurması ve ömürlerini kısaltmasının milli ekonomimizde yarattığı zararlarında boyutları çok büyüktür. 2000’li yıllarda suyun petrol kadar, belki daha önemli bir meta olacağı şimdiden kesinleşmiştir. Bitki örtüsü ve toprak olmadan kar ve yağmur sularımızın boşa akıp gitmesi önlenerek rezervlere indirilmesi, depolanması ve su kaynaklarının düzenli ve sürekli beslenmesi mümkün değildir.
Bitki örtüsünün ortadan kalkması erozyona başlıca sebep teşkil ederken, toprak kaymaları, sel ve çığ felaketlerine ve korkunç zararlara yol açmaktadır. Toprağın kaybıyla bir daha yerine koyamadığımız orman varlığımızın milli ekonomideki yerini değerlendirmek için, bir ağacın ömrü boyunca ürettiği fonksiyonel değerler toplamının, odun değerinin 2000 katı olduğunu dikkate almak yeter.
Meraların kaybolması ise hayvancılıktan ülkemizin kazanabileceği büyük gelir ve istihdamdan mahrum olmamıza sebep olmaktadır. Yeşil örtü ve toprağın elden gitmesi ile ekolojik dengeler ve iklimin bozulmasının, doğal varlıkların kaybolmasının yarattığı ekonomik zararların vahim neticeleri ortadadır.
Erozyona çareler neler olabilir? Gerçekleştirilmesi gereken uygulamalar uzun ve zor gibi görünse de davranış alışkanlığı haline gelmesi, geniş kitlelerce uygulanması ve takibi için çok yönlü bir eğitim şart görünmektedir.
Görülüyor ki, akılcı ve etkin çözümler getirmediğimiz takdirde, doğal kaynaklarımız hızla tükenecek ve çölleşme yaygınlaşacak.
Erozyonla mücadele gerçekten de milli bir görev olmalı, en azından bir başlangıç olarak, herkesin yakasında "yeşil yaprak" ve gönlünde "yeşil Türkiye" özlemi olmalı.
Türkiye'nin önünde yığınla sorun var. İşsizlik, pahalılık, terör, eğitim, vs. Ama biri var ki, sıralama yaparken unuttuğumuz, "erozyon" aslında hepsinden önemli, çünkü bizden bugünü değil, geleceğimizi alıyor. Türkiye, erozyon yüzünden toprağını kaybediyor. "Bir çakıl taşını bile vermeyiz" edebiyatı hepimizin gururunu kabartıyor, ama bırakın çakıl taşını her yıl Kıbrıs adası kadar toprak kaybediyoruz. Erozyona karşı kıllar yılı boş verdiğimiz için yağan her yağmur damlasıyla binlerce metreküp toprağımız denizlere akıp gidiyor. Kızılırmak adını nerden aldı dersiniz, kırmızı aktığı için. Tepelerini kel bıraktığımız dağlardan kopardığı topraklar yüzünden kırmızı. Sakarya neden boz bulanık akar yıllardır, erozyon yüzünden. Hani şu Fırat, deli dolu Fırat, neden boz bulanık akar, barajlara gelince berraklaşır. İşte ağaçsız bıraktığımız dağlardan kopardığı toprakları dolduruyor barajlarımıza. Avrupa ve Amerika'da 500 yıl olan bir barajın ömrü, bizde 50 yıl. Sebebi erozyon. Toprak çoraklaşıyor, verimsizleşiyor. Çok değil, kısa bir süre sonra ekip biçecek toprağımız kalmayacak. Hatta TEMA VAKFI Kurucusu Hayrettin KARACA'nın söylediği gibi "yatacak toprak bile bulamayacağız."
Tema vakfı:12 Ekim 1992 tarihinde Hayrettin KARACA tarafından kuruldu. süre içinde örgütlenerek 233 gönüllü temsilcilik ve yurtiçinde 32000 yurt dışında 1100 gönüllü üyesi ile Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü konumunda, TEMA, TBMM'de 200, Avrupa parlamentosunda 3 üyeye sahiptir.
Tema Vakfı: Bütün ilgili resmi ve gönüllü kuruluşları ve basını erozyon tehlikesinin varlığını ve dehşetini kamuoyunun bilincine yansıtmaya, bilinçli kamuoyu baskısı ve desteği ile bu tehlikeye karşı bir devlet politikasının oluşturulmasına yardımcı olmaya, milli bir hareketi başlatmaya ve bu sorumluluğu genç kuşaklara mal etmeye davet ediyor.
Toprağı için canını veren Türk insanı bir milli mücadele içinde olduğuna inanırsa, yapamayacağı fedakarlık yoktur. Gelin ülkemizi açlığa, sefalete, susuzluğa ve göçe mahkum etmeyelim. Unutmayalım ki erozyonda vatanımızın mücadele edilmesi gereken düşmanlarındandır.
Vazifeniz olmayan işlere karışın "Türkiye çöl olmasın"
Toprağı için canını veren Türk insanı, bir milli mücadele içinde olduğuna inanırsa, yapamayacağı fedakârlık yoktur. Gelin ülkemizi açlığa, sefalete, susuzluğa ve göçe mahkum etmeyelim. Unutmayalım ki EROZYON vatanımızın mücadele edilmesi gereken düşmanlarındandır.
Bilimsel verilere göre yılda 1 Milyar 400 Milyon ton toprağımız denizlere, göllere ve barajlara akıyor. Üstelik 1cm.lik bir toprağın oluşması için 200 ila 1000 yıl gibi bir süre geçmesi gerektiği göz önüne alınırsa bizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü, daha iyi ortaya çıkıyor. Erozyon ülkemizin her yanı ayrı ayrı tehdit altında, Türkiye hızla çölleşiyor.
Yeşil örtünün tahribiyle korunmasız kalan toprakların elimizden çıkıp gitmesiyle tarım arazilerinde verim düşmekte, meralar kullanılamaz hale gelmektedir. Tarımsal, Hayvansal üretim sürekli düşmektedir. Türkiye kendi kendini besleyebilen ülke konumundan çoktan çıkmıştır. Doğduğu büyüdüğü yerde karnını doyuramayan insanlarımız için büyük şehirlere göç etmekten başka çare kalmamaktadır. Göçler de hiç şüphesiz ekonomide çok ağır yükler ve sıkıntılar yaratmaktadır.
Kaybettiğimiz toprakların barajları doldurması ve ömürlerini kısaltmasının milli ekonomimizde yarattığı zararlarında boyutları çok büyüktür. 2000’li yıllarda suyun petrol kadar, belki daha önemli bir meta olacağı şimdiden kesinleşmiştir. Bitki örtüsü ve toprak olmadan kar ve yağmur sularımızın boşa akıp gitmesi önlenerek rezervlere indirilmesi, depolanması ve su kaynaklarının düzenli ve sürekli beslenmesi mümkün değildir.
Bitki örtüsünün ortadan kalkması erozyona başlıca sebep teşkil ederken, toprak kaymaları, sel ve çığ felaketlerine ve korkunç zararlara yol açmaktadır. Toprağın kaybıyla bir daha yerine koyamadığımız orman varlığımızın milli ekonomideki yerini değerlendirmek için, bir ağacın ömrü boyunca ürettiği fonksiyonel değerler toplamının, odun değerinin 2000 katı olduğunu dikkate almak yeter.
Meraların kaybolması ise hayvancılıktan ülkemizin kazanabileceği büyük gelir ve istihdamdan mahrum olmamıza sebep olmaktadır. Yeşil örtü ve toprağın elden gitmesi ile ekolojik dengeler ve iklimin bozulmasının, doğal varlıkların kaybolmasının yarattığı ekonomik zararların vahim neticeleri ortadadır.
Erozyona çareler neler olabilir? Gerçekleştirilmesi gereken uygulamalar uzun ve zor gibi görünse de davranış alışkanlığı haline gelmesi, geniş kitlelerce uygulanması ve takibi için çok yönlü bir eğitim şart görünmektedir.
Görülüyor ki, akılcı ve etkin çözümler getirmediğimiz takdirde, doğal kaynaklarımız hızla tükenecek ve çölleşme yaygınlaşacak.
Erozyonla mücadele gerçekten de milli bir görev olmalı, en azından bir başlangıç olarak, herkesin yakasında "yeşil yaprak" ve gönlünde "yeşil Türkiye" özlemi olmalı.
Türkiye'nin önünde yığınla sorun var. İşsizlik, pahalılık, terör, eğitim, vs. Ama biri var ki, sıralama yaparken unuttuğumuz, "erozyon" aslında hepsinden önemli, çünkü bizden bugünü değil, geleceğimizi alıyor. Türkiye, erozyon yüzünden toprağını kaybediyor. "Bir çakıl taşını bile vermeyiz" edebiyatı hepimizin gururunu kabartıyor, ama bırakın çakıl taşını her yıl Kıbrıs adası kadar toprak kaybediyoruz. Erozyona karşı kıllar yılı boş verdiğimiz için yağan her yağmur damlasıyla binlerce metreküp toprağımız denizlere akıp gidiyor. Kızılırmak adını nerden aldı dersiniz, kırmızı aktığı için. Tepelerini kel bıraktığımız dağlardan kopardığı topraklar yüzünden kırmızı. Sakarya neden boz bulanık akar yıllardır, erozyon yüzünden. Hani şu Fırat, deli dolu Fırat, neden boz bulanık akar, barajlara gelince berraklaşır. İşte ağaçsız bıraktığımız dağlardan kopardığı toprakları dolduruyor barajlarımıza. Avrupa ve Amerika'da 500 yıl olan bir barajın ömrü, bizde 50 yıl. Sebebi erozyon. Toprak çoraklaşıyor, verimsizleşiyor. Çok değil, kısa bir süre sonra ekip biçecek toprağımız kalmayacak. Hatta TEMA VAKFI Kurucusu Hayrettin KARACA'nın söylediği gibi "yatacak toprak bile bulamayacağız."
Tema vakfı:12 Ekim 1992 tarihinde Hayrettin KARACA tarafından kuruldu. süre içinde örgütlenerek 233 gönüllü temsilcilik ve yurtiçinde 32000 yurt dışında 1100 gönüllü üyesi ile Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü konumunda, TEMA, TBMM'de 200, Avrupa parlamentosunda 3 üyeye sahiptir.
Tema Vakfı: Bütün ilgili resmi ve gönüllü kuruluşları ve basını erozyon tehlikesinin varlığını ve dehşetini kamuoyunun bilincine yansıtmaya, bilinçli kamuoyu baskısı ve desteği ile bu tehlikeye karşı bir devlet politikasının oluşturulmasına yardımcı olmaya, milli bir hareketi başlatmaya ve bu sorumluluğu genç kuşaklara mal etmeye davet ediyor.
Toprağı için canını veren Türk insanı bir milli mücadele içinde olduğuna inanırsa, yapamayacağı fedakarlık yoktur. Gelin ülkemizi açlığa, sefalete, susuzluğa ve göçe mahkum etmeyelim. Unutmayalım ki erozyonda vatanımızın mücadele edilmesi gereken düşmanlarındandır.
Vazifeniz olmayan işlere karışın "Türkiye çöl olmasın"
Toprağı için canını veren Türk insanı, bir milli mücadele içinde olduğuna inanırsa, yapamayacağı fedakârlık yoktur. Gelin ülkemizi açlığa, sefalete, susuzluğa ve göçe mahkum etmeyelim. Unutmayalım ki EROZYON vatanımızın mücadele edilmesi gereken düşmanlarındandır.