Ben Öğretmen olacağım…
Gençliğe Türklüğü öğretmek için, Ay yıldızlı bayrağımı vakurla dalgalandırmak için, İstiklâl Marşını gururla söyletmek için, Ben Öğretmen olacağım. ---o O o--- Türklük için ağlayan gözdeki yaş, Sınırları bekleyen göz kırpmayan baş, İrfan ordusundan sökülmeyen taş, Ben Öğretmen olacağım. ---o O o--- Savaşta kartal, barışta güvercin, Güçlü Türkiye'nin yüreğindeki sevincin, Biriyim sadece binlerce idealist gencin, Ben Öğretmen olacağım. ---o O o--- Haksızlığın karşısında adaletin süngüsü, Şairlerin sazındaki "vatan" türküsü, Atatürk'ün "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" ülküsü, Ben, Öğretmen olacağım.. H.G. İNCE-1995 |
Öğretmenim . . .
Duygusun içimde kabaran, Güneşsin karşımda parlayan, Her tasamı her derdimi anlayan, Sizsiniz Öğretmenim. ---o O o--- Işığın ebedi parlayacak, Her zaman ruhun sımsıcak, Düşmeyecek verdiğiniz bayrak, Sizinle Öğretmenim. ---o O o--- Bilgi açıydık, doyurdunuz. Belli etmediniz ama yoruldunuz. Bilgi meş'alesini tutuşturdunuz, Siz, Sevgili Öğretmenim. Hilal Gaye İNCE-1995 |
Öğret Öğretmenim . . .
Öğret Öğretmenim, Bana bildiklerini öğret. Yaşamayı, sevmeyi, gülümsemeyi, Yanlışı, doğruyu, güzeli, Dostluğu öğret, arkadaşlığı, kardeşliği. Öğret Öğretmenim, Geri kalmışlık zincirini kırmayı, Bana ayakta durmayı öğret, dimdik. Yılmadan, yıkılmadan yürümeyi, Bana beni öğret, dostu da düşmanı da. Öğret Öğretmenim, Yetimi koruyup, fakiri giydirmeyi, Zalime karşı çıkıp, mazlumu sevmeyi, Haksızlık karşısında susmamayı öğret bana. Bana beni öğret, insanlığı öğret. Oğret Oğretmenim, Tarihimi öğret, Fatih’i, Yavuz’u, Atatürk’ü, Bilmek istiyorum, neler olmuş Anadolu’da, Malazgirt’te, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Yemen’de, Mavera’da, Kosova’da. Bana beni öğret, nereden gelip nereye gittiğimi. Öğret Öğretmenim, Kültürümü öğret, Mevlâna’yı, Yunus’u, Bana Sinan’ı öğret, nasıl kurmuş köprüleri, Camileri, Medreseleri, Türbeleri. Bana beni öğret, soyumu öğret. Öğret Öğretmenim, Dünyamı aydınlatırken, Ahiretimi de aydınlat. Sualinden kurtulmak istiyorsan, Bana dinimi öğret, Rabbimi, Namazı, Niyazı, Orucu, Miracı, Sevabı, Günahı. Bana beni öğret, güzel ahlâkı öğret. Öğret Öğretmenim, Esaretin zilletini, bağımsızlığın lezzetini, Cehaletin karanlığını, ilmin nurlu aydınlığını. Bana öğret, gücü öğret, birliği, beraberliği, Bana beni öğret, Vatanımı, Milletimi, Bayrağımı, Ezanımı sevmeyi öğret. Öğret Öğretmenim, Manisa’nın üzümünü, Aydın’nın incirini, Antep’in fıstığını, Rize’nin çayını, Kırkağaç’ın kavununu öğret, bal tatlısı. Dağlarını öğret Yurdumun, Erciyes’i, Ağrı’sı, Denizlerini öğret, Ege’si, Akdeniz’i, Marmara’sı, Fırat’ı öğret bana, Dicle’yi GAP’ı, Kıbrıs’ı öğret, orada haykıran Türk’ün sesini. Öğret Öğretmenim, Geri kalmışlık zincirini kırmayı, Bana ayakta durmayı öğret, dimdik, Daima yılmadan yürümeyi. Sevgiyi öğret, doya doya gülümsemeyi, Bana beni öğret, Yurdumu, Milletimi sevmeyi. Öğretirsen Öğretmenim, İşte o zaman görürsün, hak ettiğin, beklediğin Saygıyı . Fazıl Özdemir İNCE |
Tebeşirli eller !..
Dün durakta gördüm, çok sevdiğim öğretmenimi. Tanıyamadı, şaşkın gözlerle süzdü beni, Aynıydı konuşması, aynıydı yüzündeki beni, Tebeşir çatlağı elleriyle okşadı soğumuş yüzümü. Konuşmalarımdan olsa gerek, sonunda tanıyabildi beni. “Sen ön sırada oturan, çok konuşan Ömer’sin değil mi? ” Aynıydı soru tarzı, aynıydı yüzündeki ifadesi, Tebeşir çatlağı elleriyle okşadı soğumuş yüzümü. Hatırını sordum, içimden gelen titrek bir sesle, “İyiyim” dedi bana,yüzünde beliren gülümsemesiyle. ---o O o--- Aynıydı akdüşmüş saçları, aynıydı giydiği takım elbise, Tebeşir çatlağı elleriyle okşadı soğumuş yüzümü. Bir zamanlar öptüğümüz, o yumuşacık yanakları, Büzülmüş, kırışmış,ne kadar çok değişmişti. “Çok değişmişsin ” dedi bana. “Ne bu boy fidan gibi? ” Ama değişmeyen bir şey vardı: Tebeşir çatlağı elleri. İşte bir zamanlar öptüğümüz o tebeşirli eller Cahilliğin başına yumruk gibi inmişti Atatürk’ün çizdiği yoldaki bu neferler Kimbilir bizim için ne yıllar tüketmiştir. Önder GÜMÜŞ |
Öğretmenim . . .
Sana çiçek getirdim; dikkatini çekmek için. . . Her sabah karşıladım; bir gülücük görmek için . . . Selam durdum en önde; bir “Günaydın” bekledim. Okan’a gülümsedin; sanki beni görmedin. Seni sevdim öğretmenim, yine de seni sevdim . . . Bisikletim olsaydı,inan sana verirdim . . . Sabah kırağıda geldim, buzda karda hep geldim . . . Çok üşüdüm öğretmenim, üşümüşsün demedin. Didem hastalanmış, Didem dedin. Şebnem dedin. . . Züleyha’yı, Tolga’yı, her fırsatta severdin . . . Hasta oldum bilerek, bunu hiç farketmedin . . . Sevgini kazanmayı bir tek ben beceremedim. Kapılarda bekledim, tahtayı hep ben sildim; Bazen ayağa kalktım, kimi zaman eğildim. Gözümden yaş aktı bazen, kendi kendime sildim, Sana yakın olmayı bir ben beceremedim. Yedibinlere kadar birer birer yazın dedin. . . Parmaklarım tutuldu, yazmaktan vazgeçmedim. Defterlerine baktın Aytuğ ile Figen’in; Dokuz yaprak doldurdum, ödevimi görmedin. Şiir verdin Nalan’a, Zühal’in resmini övdün, Süreyya’ya güven verdin, beni hiç mi sevmedin ? Gücensem de öğretmenim, hiç kızmadım, renk vermedim, Ben, Arka sıradaki Mehmet, seni yine seven Mehmet’im. |
DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Bütün çiçekleri getirin buraya, Öğrencilerimi getirin, getirin buraya, Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer Bütün köy çocuklarını getirin buraya, Son bir ders vereceğim onlara, Son şarkımı söyleyeceğim, Getirin, getirin… ve sonra öleceğim. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum. Kaderleri bana benzeyen, Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları, Geniş ovalarda kaybolur kokuları… Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri, Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni, Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım, Ben bir bahçe suluyorum gönlümde, Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden Ne güller fışkırır çilelerinde, Kandır, hayattır, emektir benim güllerim Korkmadım, korkmuyorum ölümden, Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum En güzellerini saymadım çiçeklerin, Çocukları, öğrencilerimi istiyorum Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini, Köy okullarında açan, gizli ve sessiz, O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek. Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Okulun duvarı çöktü altında kaldım, Ama ben dünya üstündeyim, toprakta. Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta, Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım. Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım, Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya, Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini, Bacımın suladığı fesleğenleri, Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini, Avluların pembe entarili hatmisini, Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın, Aman Isparta güllerini de unutmayın, Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Baharda Polatlı kırlarında açan, Güz geldi mi Kop dağına göçen, Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen, Muş ovasından, Ağrı eteğinden, Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden Çiçek getirin, örtün beni, Eğin türkülerinin içine gömün beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Ben mezarsız yaşamayı diliyorum, Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum, Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın, Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın, Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım, Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim, Çiçeklerde açar benim gizli arzularım. Ceyhun Atuf KANSU |