malazgirt "yurt kazandıran zafer" [email protected] 25/08/2015
Malazgirt Meydan Muharebesi (26 Ağustos 1071), Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romanos Diogenes arasında gerçekleşen bir savaştır. Alparslan'ın zaferi ile sonuçlanan Malazgirt Muharebesi, "Türklere Anadolu'nun kapılarını açan zafer " olarak bilinir.
Doğudan batıya akan Türkler, 1060'lardan 1071’lere kadar Anadolu’ya akınlarla geldiler. Yeni bir Yurt bulmak için bu akınlar keşif amacı taşıyordu. Aynı zamanda bu toprakları ellerinde tutanların gücünü de ölçmekti amaç. 1068 yılında Romanos Diyogenes Türklere karşı bir sefer düzenledi, fakat Türk atlılarına yetişemedi. 1070 yılında Türkler (Alparslan komutasında), günümüzde Muş'un ilçesi olan Malazgirt ve Erciş kalelerini ele geçirdi. Daha sonra Türk ordusu Diyarbakır'ı aldı ve Bizans yönetimindeki Urfa'yı kuşattı. Türk Beylerinden Afşin Beyi de güçleri arasına katıp Halep'i aldı. Alparslan Halep'te konaklarken Türk atlı birliklerinin bir kısmına ve Akıncı Beylere Bizans şehirlerine akınlar düzenlemesine izin verdi.
Bu sırada Türk akınlarından rahatsız olan Bizans İmparatoru Romanos Diyogenes büyük bir ordu kurup 1071'de Anadolu’ya harekete geçti. Ordunun mevcudu 200.000 ila 250.000 olarak tahmin ediliyor.
Diyogenes, Alparslan'ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek ve Malazgirt'i ve hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca geri ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru ilerledi. Öncü kuvvetlerini Malazgirt'e gönderen imparator ana kuvvetleriyle yola çıktı. Bu sırada da Halep'te bulunan sultana elçiler göndererek kaleleri geri istedi. Elçileri Halep'te karşılayan Sultan teklifi reddetti. Mısır'a hazırladığı seferden vazgeçip Malazgirt'e doğru 20.000-30.000 kişilik ordusuyla yola çıktı. Casuslarının verdiği bilgiyle Bizans ordusunun büyüklüğünü bilen Alparslan Bizans İmparatorunun gerçek hedefinin İsfahan'a (bugünkü İran) girmek ve Büyük Selçuklu Devletini yıkmak olduğunu biliyordu.
26 Ağustos Cuma sabahı çadırından çıkan Sultan Alparslan Malazgirt'le Ahlat arasındaki Malazgirt ovasında, kendi ordugahının 7–8 km uzağında, ovaya yayılmış durumdaki düşman birliklerini gördü. Savaşı önlemek için imparatora elçiler göndererek barış teklifinde bulundu. İmparator, Sultanın bu önerisini ordusunun büyüklüğü karşısında bir korkaklık olarak yorumladı ve teklifi reddetti.
Düşman ordusunun büyüklüğünün kendi ordusundan daha büyük olduğunu gören Sultan Alparslan, savaştan sağ çıkmama ihtimalini de düşünerek, askerlerinin de tedirginliğe düşmemesi için eski bir Türk töresi uyarınca kefeni hatırlatan beyaz kıyafet giydi. Atının da kuyruğunu bağlattı. Yanındakilere Şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti. Savaşın kesin ve ölüm kalım savaşı olacağını anlayan askerlerin maneviyatı arttı. Askerlerinin Cuma namazına İmamlık eden Sultan atına binip ordusunun önüne çıkıp maneviyat artırıcı kısa ve etkili bir konuşma yaptı. Allah'ın Kur'an'da zafer vaat ettiği ayetleri okudu. Tamamı Müslüman olan ve büyük çoğunluğu Türklerden oluşan Selçuklu ordusu savaş pozisyonuna geçti.
Sultan Alparslan, Hilal Tabya taktiği ile savaşa başladı. Bu taktik tarih boyunca Türk komutanlarının kendinden üstün kuvvetlerle karşılaştığında uyguladığı ve zafere yürüdüğü bir savaş taktiği idi. Saldırı ile savaşı başlattı. Sahte geri çekilme ile düşmanı üstüne çekti. Sonra hilal şeklinde açıldı. Hilalin uçları birleştiğinde çember oluştu. Çemberde kural imha idi. Esir almak yok, tüm ordu kılıçtan geçirilecekti. Bizans askerleri en büyük savunma güçleri olan zırhlarını da atıp kaçmaya çalıştı. Bu sefer de ustaca kılıç kullanan Türk kuvvetleriyle eşit duruma düşüp büyük çoğunluğu yok oldu.
Ordusunu komuta etme olanağının kalmadığını gören Romanos Diyogenes yakın birlikleriyle kaçmaya kalktıysa da artık bunun imkânsız olduğunu gördü. Sonuçta tam bir bozgun havasına giren Bizans ordusunun büyük bölümü akşam hava kararıncaya kadar yok edildi. Kaçamayıp sağ kalanlar teslim oldular. İmparator yaralı olarak ele geçirildi.
Alparslan, ona makul bir naziklikle muamele etti ve ona savaştan önce de yaptığı gibi barış antlaşması önerdi.
Romanos bir hafta boyunca Sultan'ın esiri olarak kaldı. Alparslan, Romanos'un hürriyeti için 1.5 milyon altın istedi, fakat Bizans bir mektupla bunun çok fazla olduğunu belirtti. Sultan da 1.5 milyon istemek yerine her yıl toplam 360.000 altın isteyerek kısa-vadeli harcamalarını kesmiş oldu. Konstantinopolis yolunda onun yanına eşlik etmek üzere 2 komutan ve 100 Memlük askeri verdi. İmparator planlarını yeniden kurmaya başladıktan sonra, otoritesinin sarsılmış olduğunu gördü ve tahttan indirilip, gözleri çıkartılıp Proti adasına sürüldü ve orada öldü.
Sonuç
Sultan Alparslan ordusuna ve Türk Beylerine Anadolu'nun fethi emrini verdi. Bu emir doğrultusunda Türkler Anadolu'yu fethe başladılar. Bu saldırılarda sonu Haçlı Seferleri ve Osmanlı İmparatorluğu'na varacak bir tarihi süreci başlamıştır.
Bu savaş, Türkiye Tarihinde “YURT KAZANDIRAN ZAFER” diye tanımlanır. Anadolu'nun Türklerin tam olarak eline geçmesi için, Türklerin, Akınları başlatacağını gösteriyordu. Anadolu'yu ele geçirerek Bizans devletine darbe vuran Türkler, Avrupa'ya başlayacak yeni akınların habercisi oluyordu. Türklerin Avrupa'ya akın başlatmalarını önceden gören Papa, önlem olarak Haçlı Seferlerini başlatacaktı. Ancak yine de Türklerin Avrupa'ya yaptığı akınları durduramayacaktı. Malazgirt savaşı, Türklere Anadolu’nun kapılarını açan savaş olarak bilinir. Bu Savaş, Avrupa’ya sıranın kendisine geldiğini hatırlatır.
Doğudan batıya akan Türkler, 1060'lardan 1071’lere kadar Anadolu’ya akınlarla geldiler. Yeni bir Yurt bulmak için bu akınlar keşif amacı taşıyordu. Aynı zamanda bu toprakları ellerinde tutanların gücünü de ölçmekti amaç. 1068 yılında Romanos Diyogenes Türklere karşı bir sefer düzenledi, fakat Türk atlılarına yetişemedi. 1070 yılında Türkler (Alparslan komutasında), günümüzde Muş'un ilçesi olan Malazgirt ve Erciş kalelerini ele geçirdi. Daha sonra Türk ordusu Diyarbakır'ı aldı ve Bizans yönetimindeki Urfa'yı kuşattı. Türk Beylerinden Afşin Beyi de güçleri arasına katıp Halep'i aldı. Alparslan Halep'te konaklarken Türk atlı birliklerinin bir kısmına ve Akıncı Beylere Bizans şehirlerine akınlar düzenlemesine izin verdi.
Bu sırada Türk akınlarından rahatsız olan Bizans İmparatoru Romanos Diyogenes büyük bir ordu kurup 1071'de Anadolu’ya harekete geçti. Ordunun mevcudu 200.000 ila 250.000 olarak tahmin ediliyor.
Diyogenes, Alparslan'ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek ve Malazgirt'i ve hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca geri ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru ilerledi. Öncü kuvvetlerini Malazgirt'e gönderen imparator ana kuvvetleriyle yola çıktı. Bu sırada da Halep'te bulunan sultana elçiler göndererek kaleleri geri istedi. Elçileri Halep'te karşılayan Sultan teklifi reddetti. Mısır'a hazırladığı seferden vazgeçip Malazgirt'e doğru 20.000-30.000 kişilik ordusuyla yola çıktı. Casuslarının verdiği bilgiyle Bizans ordusunun büyüklüğünü bilen Alparslan Bizans İmparatorunun gerçek hedefinin İsfahan'a (bugünkü İran) girmek ve Büyük Selçuklu Devletini yıkmak olduğunu biliyordu.
26 Ağustos Cuma sabahı çadırından çıkan Sultan Alparslan Malazgirt'le Ahlat arasındaki Malazgirt ovasında, kendi ordugahının 7–8 km uzağında, ovaya yayılmış durumdaki düşman birliklerini gördü. Savaşı önlemek için imparatora elçiler göndererek barış teklifinde bulundu. İmparator, Sultanın bu önerisini ordusunun büyüklüğü karşısında bir korkaklık olarak yorumladı ve teklifi reddetti.
Düşman ordusunun büyüklüğünün kendi ordusundan daha büyük olduğunu gören Sultan Alparslan, savaştan sağ çıkmama ihtimalini de düşünerek, askerlerinin de tedirginliğe düşmemesi için eski bir Türk töresi uyarınca kefeni hatırlatan beyaz kıyafet giydi. Atının da kuyruğunu bağlattı. Yanındakilere Şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti. Savaşın kesin ve ölüm kalım savaşı olacağını anlayan askerlerin maneviyatı arttı. Askerlerinin Cuma namazına İmamlık eden Sultan atına binip ordusunun önüne çıkıp maneviyat artırıcı kısa ve etkili bir konuşma yaptı. Allah'ın Kur'an'da zafer vaat ettiği ayetleri okudu. Tamamı Müslüman olan ve büyük çoğunluğu Türklerden oluşan Selçuklu ordusu savaş pozisyonuna geçti.
Sultan Alparslan, Hilal Tabya taktiği ile savaşa başladı. Bu taktik tarih boyunca Türk komutanlarının kendinden üstün kuvvetlerle karşılaştığında uyguladığı ve zafere yürüdüğü bir savaş taktiği idi. Saldırı ile savaşı başlattı. Sahte geri çekilme ile düşmanı üstüne çekti. Sonra hilal şeklinde açıldı. Hilalin uçları birleştiğinde çember oluştu. Çemberde kural imha idi. Esir almak yok, tüm ordu kılıçtan geçirilecekti. Bizans askerleri en büyük savunma güçleri olan zırhlarını da atıp kaçmaya çalıştı. Bu sefer de ustaca kılıç kullanan Türk kuvvetleriyle eşit duruma düşüp büyük çoğunluğu yok oldu.
Ordusunu komuta etme olanağının kalmadığını gören Romanos Diyogenes yakın birlikleriyle kaçmaya kalktıysa da artık bunun imkânsız olduğunu gördü. Sonuçta tam bir bozgun havasına giren Bizans ordusunun büyük bölümü akşam hava kararıncaya kadar yok edildi. Kaçamayıp sağ kalanlar teslim oldular. İmparator yaralı olarak ele geçirildi.
Alparslan, ona makul bir naziklikle muamele etti ve ona savaştan önce de yaptığı gibi barış antlaşması önerdi.
Romanos bir hafta boyunca Sultan'ın esiri olarak kaldı. Alparslan, Romanos'un hürriyeti için 1.5 milyon altın istedi, fakat Bizans bir mektupla bunun çok fazla olduğunu belirtti. Sultan da 1.5 milyon istemek yerine her yıl toplam 360.000 altın isteyerek kısa-vadeli harcamalarını kesmiş oldu. Konstantinopolis yolunda onun yanına eşlik etmek üzere 2 komutan ve 100 Memlük askeri verdi. İmparator planlarını yeniden kurmaya başladıktan sonra, otoritesinin sarsılmış olduğunu gördü ve tahttan indirilip, gözleri çıkartılıp Proti adasına sürüldü ve orada öldü.
Sonuç
Sultan Alparslan ordusuna ve Türk Beylerine Anadolu'nun fethi emrini verdi. Bu emir doğrultusunda Türkler Anadolu'yu fethe başladılar. Bu saldırılarda sonu Haçlı Seferleri ve Osmanlı İmparatorluğu'na varacak bir tarihi süreci başlamıştır.
Bu savaş, Türkiye Tarihinde “YURT KAZANDIRAN ZAFER” diye tanımlanır. Anadolu'nun Türklerin tam olarak eline geçmesi için, Türklerin, Akınları başlatacağını gösteriyordu. Anadolu'yu ele geçirerek Bizans devletine darbe vuran Türkler, Avrupa'ya başlayacak yeni akınların habercisi oluyordu. Türklerin Avrupa'ya akın başlatmalarını önceden gören Papa, önlem olarak Haçlı Seferlerini başlatacaktı. Ancak yine de Türklerin Avrupa'ya yaptığı akınları durduramayacaktı. Malazgirt savaşı, Türklere Anadolu’nun kapılarını açan savaş olarak bilinir. Bu Savaş, Avrupa’ya sıranın kendisine geldiğini hatırlatır.