kaybolan mesleklerimiz:KEMİK TARAKÇILIK[email protected] 01/06/2006
Gerede’de Kemik Tarakçılık, Bakırcılık ve Demircilik mesleğinin eş zamanlı kardeşidir. Gerede’nin kuruluşu ile yaşıttır. Kuruluşu kadar eskidir. Tarihi İpek Yolu’nun Gerede’den geçmesi, Gerede’yi önemli ticaret ve üretim merkezi yapmıştır. Tarihi bu yol üzerindeki Çayören, Yunuslar, Afşartarakçı köylerinin Kemik Tarak ile uğraşması tesadüfi değildir. Bu uğraş, hem ekonominin, hem yaşam tarzının ortaya koyduğu bir sonuçtur.
Kemik tarakçılığın, Gerede’deki tarihi çok eskidir. Yüzyıllara varan geçmişi vardır. İmalatının ne zaman başladığı ise tam olarak bilinmemektedir. Bir anlamda mazisi, Gerede’nin Türkleşmesi ile eşdeğer. Gerede’nin Türkleşmesi de 1071 Malazgirt Zaferi ardından Anadolu’ya gelen Oğuz Boylarının Obalarından meydana gelmiştir. Türklerin, Anadolu’ya gelmeleri ile birlikte yerleşik hayata geçtiklerini de bir kez daha söyleyelim. Bu yerleşme kışlak, yaylak şeklinde tebarüz etmişti. Geçim kaynağı hayvancılık ve tarım idi. Baharda tarla ve bahçe ekilir, dikilir. Yazın tarlalar, bahçeler ekili-dikili iken hayvanlar yaylalara, gür çayırlara çıkarılır, yaz boyunca yaylaklarda yaşanılırdı. İlkbaharda ve yazda tarım ile uğraşılırdı. Sonbaharda kışlık yakacak hazırlanır, at ve eşeklerle köye indirilirdi. İşte sözün burasında konumuza girelim. Önceleri, uzun kış aylarında boş durmamak, zamanı değerlendirmek ve pazar imkânı da olduğu için her evin ocaklı bir odası atölyeye ( işlik ) çevrilerek tarakçılık yapılır oldu. Malzeme, yani hammadde manda boynuzu, önceleri yakın çevreden sağlanırken, talepten ötürü üretim o derece arttı ki yetmez oldu. Bu konuda toptancılar uzak yerlerden malzeme getirdiler. Üretilen ürünler yine toptancılar tarafından alındı. Gelir güzel olunca evde herkes bu işi öğrenip yapar oldu. İşte özellikle Çayören Köyü’nde gelişen bu meslek önemli bir gelir kapısı oldu. Yunuslar ve Afşartarakçı Köyleri de tarak yapan köylerdi.
Gerede’den doğuya Çankırı istikametine doğru giden ve bugün hâlâ dereler üzerinde köprü ayağı kalıntıları, kaldırım döşeli yol kalıntıları, yine yıkık han kalıntıları bilinen tarihi izler. Tarihi İpek Yolunun varlığı Gerede’de ekonominin ne derece önemli olduğunun göstergesidir. Bütün bir yaz boyunca yaylada büyütülen ve beslenen hayvanların, biriktirilen hayvansal ürünleri (et, süt ve ürünleri, yün, bal, v.s.) pazara alıcı karşısına çıkar. Aynı şekilde bu defa köyde bütün bir yaz boyunca üretilen tarım ürünleri de (tarla ve bahçe) alıcı karşısına çıkar. Bu arada ürünlerini satanlar köyüne, evine dönerken, bu defa kendi ihtiyaçlarını karşılamak için alışverişe girişirler. Bu alış-verişte ihtiyaç duyulan mallar ve malzemelerde Gerede’de dünden bugüne geleneksel meslekleri ortaya çıkarmıştır.(debbağlık, saraçlık, yemenicilik, bakırcılık, demircilik, tarakçılık, şekercilik gibi)
Stres alan kemik tarak, manda boynuzlarından yapıldığından ve iletken olduğundan saçta elektriklenme yapmıyor, saçı dökmüyor, kepeği önlüyor, stresi alıyor. Yaylalarda otlayan mandaların boynuzları, bir gelinin çeyizini süsleyen bir aksesuara, saçlara sağlık katan bir tarağa dönüşüyor. Çayören Köyü’ndeki atölyesinde hâlâ tarak yapan Şaban DAYI, 76 yaşında gözleri ışıl ışıl yüzünde gülücükler, yılların tarak ustasından öğreniyoruz sanatın sırlarını ve inceliklerini. Bize anlatıyor; “Tezgaha yatırılan manda boynuzu büyük testere ile tarak ölçülerinde kesiliyor, ocakta yanan isli çıra ateşinde yumuşatılıp presleniyor. Tarak şeklini alan kemiğin çıkıntıları, kaba yerleri keski aletiyle kazınarak düzleniyor. Dişler açıldıktan sonra da rende ile tesfiye ediliyor daha sonra ise keçe çarkta zımpara yapılarak parlatılıyor.”. Kemik tarak işi ile uğraşan ustalar yaşlı oldukları için fazla çalışamıyor. Günde 7-8 tarak yapabiliyorlar. Tabi malzeme buldukları zaman. Şaban Usta dinleyeni olursa konuşmayı seven bir insan. “Geçen yaz yabancı biri geldi arabasıyla köye, sora sora bana getirdiler. Hacettepe’de beyin doktoruymuş. İki düzine tarak aldı. Telefon numaramı aldı. Sana yeni siparişler vereceğim dedi. Sonra dedi ki, kemik taraklar beyinde biriken enerjiyi çekerek stresi azaltıyor. Elektriklenmeyi önlediği için saç dökülmesini de önlüyor. İşte böyle müşterilerde çıkıyor ama 8 aydır çalışamıyorum. Malzeme bulamıyorum. Şu malzeme kıtlığına bir çare olsa tarakçılık ölmez.”
İlçemize tanıtım, belgesel, magazin, eğitim gibi değişik amaçlı program çekimleri için gelen değişik televizyon kanallarının doğal çekim platformu Çayören Köyü oluyor. Bu programların ise değişmeyen konukları da Tahsin ve Salih AÇIKGÖZ kardeşler ve her defasında hiçbir karşılık beklemeden kemik tarak yapımını uygulamalı anlatıyorlar bu sanatın ebedî olarak saklanması adına. Küçük yaşta babasının yanında kemik tarak yapmayı öğrendiğini ve uzun yıllardır da bu sanatını sürdürdüğünü söyleyen Tahsin ve Salih AÇIKGÖZ kardeşler bizim için kemik tarağı şöyle anlattılar: “Çayören Köyü, kemik tarak yapımında ilk akla gelen köydür. Günümüzde boynuz temin edilememesi sebebiyle tarak üretimi gün geçtikçe azalmaktadır. Gerekli malzeme yetecek kadar bulunsa bu meslek bitmez. Çünkü alıcısı hâlâ var. Kemik tarak, tabiidir, dayanıklıdır, saçı kırmaz, kepeği alır ve kepeği önler. Bir tarak yapılıncaya kadar en az otuz kez elden geçer ve nihayet tarak olur.”
Dedesinden ve babasından öğrendiği kemik tarak yapımını artık bıraktığı halde şimdi pazardaki tezgahında kemik tarak satarak geçimini sürdüren Hasan AKBULUT: “Gerede’de kemik tarak denilince Çayören Köyü akla gelir. Benim çocukluğumda 150 hane eve bir kemik tarak yapardı. Şimdi ise tarak yapan üç beş evi geçmez. Onlarda 75-80 yaşında yeni nesil tarak yapmayı bilmez. Kemik tarağın malzemesi manda boynuzudur. Bizim asıl sıkıntımız malzeme kıtlığıdır. Artık manda yetiştirilmiyor. Bu yüzdende manda boynuzu bulunmuyor. Yeterli malzeme bulunsa tarak yapımını bırakmazdım. Hiç kimse bırakmazdı. Kemik tarağın saç için birçok faydası var. Özellikle ilçemize dışarıdan gelen vatandaşlarımız kemik taraklara ilgi gösteriyor. Bilimsel olarak da faydası kanıtlanan kemik tarakların saçın dostu olduğunu vatandaşlarımız bilmeli. Plastik taraklar saçı zayıflatır, dökülmesine ve kepek oluşmasına neden olur. Kemik tarak yalıtkan olması nedeniyle elektriklenme yapmadığı için saçı sertleştirmez, kırmaz, dökmez, kepek yaptırmaz. Kemik taraklar saçın dostudur. Çift taraflı olarak yapılan gelin taraklarına ilginin de çok olduğunu söylersem yanlış olmaz.” dedi.
Kemik tarak işiyle uğraşan son temsilcilerini soruyoruz Hasan Ustaya . Şöyle cevap verdi sorumuza: “ Şu anda hatırıma gelenler Arif ve Hüseyin ALLAR, Şakir KURT, Hüseyin KELEŞ, Şaban DAYI, Ahmet TÜRK, Tahsin ve Salih AÇIKGÖZ ”
Kemik tarak üretimini olumsuz yönde etkileyen ve çaresiz bırakan konu malzeme temin edilememesi. Yani manda boynuzu bulunamıyor. Bu konu bir başka gerçeğin tezahürü aslında. Ülkemizde yapıla gelen hayvancılığın zamana ve ihtiyaçlara uyum sağlayarak tür ve şekil değiştirmesi sonucu manda yetirilmemesi, mevcut neslin de zaman içinde erimesi, bu mesleği malzeme temini konusunda zora soktu. Bu konuda ülke dışından temin yoluna gidilerek ithalat denenirse beş veya fazla fazla on yıl daha bu mesleğin devamı sağlanabilir. Bu meslekte gelecek göremeyen büyükler ve gençler geçerli mesleklere yöneldiler. Hâl böyle olunca da mesleğin geleceği çırak yetişmediği için son temsilcilerine kaldı.
Gerede’de kemik tarakçılık kaybolmak üzere. Şu an üretiliyor olması bile üretenlerin sevgisinden, hünerinden, evin bütçesine katkı sağlamak düşüncesinden kaynaklanıyor. Öyle anlaşılıyor ki bu mesleğin sürdürülebilmesi malzeme temini ile mümkün. Öncelikle malzeme temini için yerli imkanlar olmadığından bu mesleğin sürdürülmesi ithalat kapısının araştırılıp sürdürülebilir bir sisteme kavuşturulması ile mümkün görülmektedir. Üretim olduğu sürece ve yeni değişik modeller denendikçe kemik tarağa olan talebin hâlâ varolduğu da bir başka tespit. Çok geç olmadan bu el sanatımızın koruma altına alınması, bugün artık üç-beş aileyi geçmeyen üreticilerinin bir yöresel üretim projesi ile güvence altına alınması gerekmektedir. Gerede’nin tanıtımı adına Gerede’nin turizmi adına bu önemli el sanatı faaliyetinin uygulanabilir şekliyle geleceğe taşınması, değerlerimizi korumak adına hepimizin, belediyemizin, ama mutlaka Gerkav’ımızın görevleri arasında olmalı diye düşünüyorum. Ümit edilir ki asırların bize yüklediği misyon geleneklerimizle oluşan, sosyal ve kültürel hayatımızın bu mirasını uygulayarak, yaşayarak, bizden sonraki nesillere aktarma görevini vermiştir. Bunun için de kültür değerlerimizin korunarak, töremize, tarihimize, mirasımıza sahip çıkarak geleceğe taşınması, aktarılması ahd-e vefa borcumuzdur.
Kemik tarakçılığın, Gerede’deki tarihi çok eskidir. Yüzyıllara varan geçmişi vardır. İmalatının ne zaman başladığı ise tam olarak bilinmemektedir. Bir anlamda mazisi, Gerede’nin Türkleşmesi ile eşdeğer. Gerede’nin Türkleşmesi de 1071 Malazgirt Zaferi ardından Anadolu’ya gelen Oğuz Boylarının Obalarından meydana gelmiştir. Türklerin, Anadolu’ya gelmeleri ile birlikte yerleşik hayata geçtiklerini de bir kez daha söyleyelim. Bu yerleşme kışlak, yaylak şeklinde tebarüz etmişti. Geçim kaynağı hayvancılık ve tarım idi. Baharda tarla ve bahçe ekilir, dikilir. Yazın tarlalar, bahçeler ekili-dikili iken hayvanlar yaylalara, gür çayırlara çıkarılır, yaz boyunca yaylaklarda yaşanılırdı. İlkbaharda ve yazda tarım ile uğraşılırdı. Sonbaharda kışlık yakacak hazırlanır, at ve eşeklerle köye indirilirdi. İşte sözün burasında konumuza girelim. Önceleri, uzun kış aylarında boş durmamak, zamanı değerlendirmek ve pazar imkânı da olduğu için her evin ocaklı bir odası atölyeye ( işlik ) çevrilerek tarakçılık yapılır oldu. Malzeme, yani hammadde manda boynuzu, önceleri yakın çevreden sağlanırken, talepten ötürü üretim o derece arttı ki yetmez oldu. Bu konuda toptancılar uzak yerlerden malzeme getirdiler. Üretilen ürünler yine toptancılar tarafından alındı. Gelir güzel olunca evde herkes bu işi öğrenip yapar oldu. İşte özellikle Çayören Köyü’nde gelişen bu meslek önemli bir gelir kapısı oldu. Yunuslar ve Afşartarakçı Köyleri de tarak yapan köylerdi.
Gerede’den doğuya Çankırı istikametine doğru giden ve bugün hâlâ dereler üzerinde köprü ayağı kalıntıları, kaldırım döşeli yol kalıntıları, yine yıkık han kalıntıları bilinen tarihi izler. Tarihi İpek Yolunun varlığı Gerede’de ekonominin ne derece önemli olduğunun göstergesidir. Bütün bir yaz boyunca yaylada büyütülen ve beslenen hayvanların, biriktirilen hayvansal ürünleri (et, süt ve ürünleri, yün, bal, v.s.) pazara alıcı karşısına çıkar. Aynı şekilde bu defa köyde bütün bir yaz boyunca üretilen tarım ürünleri de (tarla ve bahçe) alıcı karşısına çıkar. Bu arada ürünlerini satanlar köyüne, evine dönerken, bu defa kendi ihtiyaçlarını karşılamak için alışverişe girişirler. Bu alış-verişte ihtiyaç duyulan mallar ve malzemelerde Gerede’de dünden bugüne geleneksel meslekleri ortaya çıkarmıştır.(debbağlık, saraçlık, yemenicilik, bakırcılık, demircilik, tarakçılık, şekercilik gibi)
Stres alan kemik tarak, manda boynuzlarından yapıldığından ve iletken olduğundan saçta elektriklenme yapmıyor, saçı dökmüyor, kepeği önlüyor, stresi alıyor. Yaylalarda otlayan mandaların boynuzları, bir gelinin çeyizini süsleyen bir aksesuara, saçlara sağlık katan bir tarağa dönüşüyor. Çayören Köyü’ndeki atölyesinde hâlâ tarak yapan Şaban DAYI, 76 yaşında gözleri ışıl ışıl yüzünde gülücükler, yılların tarak ustasından öğreniyoruz sanatın sırlarını ve inceliklerini. Bize anlatıyor; “Tezgaha yatırılan manda boynuzu büyük testere ile tarak ölçülerinde kesiliyor, ocakta yanan isli çıra ateşinde yumuşatılıp presleniyor. Tarak şeklini alan kemiğin çıkıntıları, kaba yerleri keski aletiyle kazınarak düzleniyor. Dişler açıldıktan sonra da rende ile tesfiye ediliyor daha sonra ise keçe çarkta zımpara yapılarak parlatılıyor.”. Kemik tarak işi ile uğraşan ustalar yaşlı oldukları için fazla çalışamıyor. Günde 7-8 tarak yapabiliyorlar. Tabi malzeme buldukları zaman. Şaban Usta dinleyeni olursa konuşmayı seven bir insan. “Geçen yaz yabancı biri geldi arabasıyla köye, sora sora bana getirdiler. Hacettepe’de beyin doktoruymuş. İki düzine tarak aldı. Telefon numaramı aldı. Sana yeni siparişler vereceğim dedi. Sonra dedi ki, kemik taraklar beyinde biriken enerjiyi çekerek stresi azaltıyor. Elektriklenmeyi önlediği için saç dökülmesini de önlüyor. İşte böyle müşterilerde çıkıyor ama 8 aydır çalışamıyorum. Malzeme bulamıyorum. Şu malzeme kıtlığına bir çare olsa tarakçılık ölmez.”
İlçemize tanıtım, belgesel, magazin, eğitim gibi değişik amaçlı program çekimleri için gelen değişik televizyon kanallarının doğal çekim platformu Çayören Köyü oluyor. Bu programların ise değişmeyen konukları da Tahsin ve Salih AÇIKGÖZ kardeşler ve her defasında hiçbir karşılık beklemeden kemik tarak yapımını uygulamalı anlatıyorlar bu sanatın ebedî olarak saklanması adına. Küçük yaşta babasının yanında kemik tarak yapmayı öğrendiğini ve uzun yıllardır da bu sanatını sürdürdüğünü söyleyen Tahsin ve Salih AÇIKGÖZ kardeşler bizim için kemik tarağı şöyle anlattılar: “Çayören Köyü, kemik tarak yapımında ilk akla gelen köydür. Günümüzde boynuz temin edilememesi sebebiyle tarak üretimi gün geçtikçe azalmaktadır. Gerekli malzeme yetecek kadar bulunsa bu meslek bitmez. Çünkü alıcısı hâlâ var. Kemik tarak, tabiidir, dayanıklıdır, saçı kırmaz, kepeği alır ve kepeği önler. Bir tarak yapılıncaya kadar en az otuz kez elden geçer ve nihayet tarak olur.”
Dedesinden ve babasından öğrendiği kemik tarak yapımını artık bıraktığı halde şimdi pazardaki tezgahında kemik tarak satarak geçimini sürdüren Hasan AKBULUT: “Gerede’de kemik tarak denilince Çayören Köyü akla gelir. Benim çocukluğumda 150 hane eve bir kemik tarak yapardı. Şimdi ise tarak yapan üç beş evi geçmez. Onlarda 75-80 yaşında yeni nesil tarak yapmayı bilmez. Kemik tarağın malzemesi manda boynuzudur. Bizim asıl sıkıntımız malzeme kıtlığıdır. Artık manda yetiştirilmiyor. Bu yüzdende manda boynuzu bulunmuyor. Yeterli malzeme bulunsa tarak yapımını bırakmazdım. Hiç kimse bırakmazdı. Kemik tarağın saç için birçok faydası var. Özellikle ilçemize dışarıdan gelen vatandaşlarımız kemik taraklara ilgi gösteriyor. Bilimsel olarak da faydası kanıtlanan kemik tarakların saçın dostu olduğunu vatandaşlarımız bilmeli. Plastik taraklar saçı zayıflatır, dökülmesine ve kepek oluşmasına neden olur. Kemik tarak yalıtkan olması nedeniyle elektriklenme yapmadığı için saçı sertleştirmez, kırmaz, dökmez, kepek yaptırmaz. Kemik taraklar saçın dostudur. Çift taraflı olarak yapılan gelin taraklarına ilginin de çok olduğunu söylersem yanlış olmaz.” dedi.
Kemik tarak işiyle uğraşan son temsilcilerini soruyoruz Hasan Ustaya . Şöyle cevap verdi sorumuza: “ Şu anda hatırıma gelenler Arif ve Hüseyin ALLAR, Şakir KURT, Hüseyin KELEŞ, Şaban DAYI, Ahmet TÜRK, Tahsin ve Salih AÇIKGÖZ ”
Kemik tarak üretimini olumsuz yönde etkileyen ve çaresiz bırakan konu malzeme temin edilememesi. Yani manda boynuzu bulunamıyor. Bu konu bir başka gerçeğin tezahürü aslında. Ülkemizde yapıla gelen hayvancılığın zamana ve ihtiyaçlara uyum sağlayarak tür ve şekil değiştirmesi sonucu manda yetirilmemesi, mevcut neslin de zaman içinde erimesi, bu mesleği malzeme temini konusunda zora soktu. Bu konuda ülke dışından temin yoluna gidilerek ithalat denenirse beş veya fazla fazla on yıl daha bu mesleğin devamı sağlanabilir. Bu meslekte gelecek göremeyen büyükler ve gençler geçerli mesleklere yöneldiler. Hâl böyle olunca da mesleğin geleceği çırak yetişmediği için son temsilcilerine kaldı.
Gerede’de kemik tarakçılık kaybolmak üzere. Şu an üretiliyor olması bile üretenlerin sevgisinden, hünerinden, evin bütçesine katkı sağlamak düşüncesinden kaynaklanıyor. Öyle anlaşılıyor ki bu mesleğin sürdürülebilmesi malzeme temini ile mümkün. Öncelikle malzeme temini için yerli imkanlar olmadığından bu mesleğin sürdürülmesi ithalat kapısının araştırılıp sürdürülebilir bir sisteme kavuşturulması ile mümkün görülmektedir. Üretim olduğu sürece ve yeni değişik modeller denendikçe kemik tarağa olan talebin hâlâ varolduğu da bir başka tespit. Çok geç olmadan bu el sanatımızın koruma altına alınması, bugün artık üç-beş aileyi geçmeyen üreticilerinin bir yöresel üretim projesi ile güvence altına alınması gerekmektedir. Gerede’nin tanıtımı adına Gerede’nin turizmi adına bu önemli el sanatı faaliyetinin uygulanabilir şekliyle geleceğe taşınması, değerlerimizi korumak adına hepimizin, belediyemizin, ama mutlaka Gerkav’ımızın görevleri arasında olmalı diye düşünüyorum. Ümit edilir ki asırların bize yüklediği misyon geleneklerimizle oluşan, sosyal ve kültürel hayatımızın bu mirasını uygulayarak, yaşayarak, bizden sonraki nesillere aktarma görevini vermiştir. Bunun için de kültür değerlerimizin korunarak, töremize, tarihimize, mirasımıza sahip çıkarak geleceğe taşınması, aktarılması ahd-e vefa borcumuzdur.