toprak ve yaprak [email protected] 19/11/2019
Milletimizin banisi, Cumhuriyetimizin kurucusu, Vatanımızın kurtarıcısı, M. K. Atatürk: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” sözü ile yine büyüklüğünü, ileri görüşlülüğünü, görüşlerindeki isabeti, uygulamalarındaki alınan sonuçlar ile dünden bugünü işaret etmiştir.
Ne güzel bir vecize, bütün vecizeleri gibi: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez ” Evet, işte Atatürk’ün engin duygularla bağlı olduğu vatanına olan sevgisinin ifadesi. Vatanını düşmandan temizlerken kurtarıcı, milletini dünya üzerinde saygın seviyelerde yaşatmak için Cumhuriyeti ilân ederken devlet kurucu, sonra evet sonra bir çok kafa artık köşesine çekilip otursun dediği zaman ise, O vatanın imarı, yılların ihmalini ortadan kaldırmak için, her zorluğu aşarken önderdi.
İşte size Atatürk’ten bir anı: Ankara başkent olmuştur. Orman Çiftliği arazisi bataklıktır. Hem bataklığın kurutulması, hem Ankara’ya nefes aldıracak bir dinlenme köşesi, hem de zirai faaliyetlerin uygulamaları için örnek bir çiftlik kurmak için harekete geçer. O zamanın Alman Sefiri Von Keller der ki: “Boşuna uğraşıyorsunuz, burada bir şey olmaz.” Verdiği cevap şu:“Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez ” Vatanının imarına bu denli önem veren Atatürk’e göre Atatürk Orman çiftliğinin kurulması adeta yeni bir Başkumandanlık Meydan Savaşıdır. Ona göre sazlık dahi olsa, sivrisinek yuvası bataklık dahi olsa vatan toprağı kutsaldır. Bu düşüncesi ile sanki Mete Han’dır. Mete Han demişti: “ Benden atımı isteyin, benden canımı isteyin, vatanımdan bir karış bataklık dahi olsa asla!” Gazi’nin çiftlik kurmak için tercih ettiği bu elverişsiz alan için uzmanların verdiği ‘Olmaz’ raporunun altına el yazısı ile yazdığı not şudur: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” Adeta alın yazısını el yazısı ile vatanın kaderine bağlamıştır. O kararlıdır, bozkırı yeşillendirmeye. Çünkü bu olmaz denilen, olursa örnek olacaktı, Yurdun dört bucağına. Bir mucize gibi el değen her yer yeşil yemyeşil olacaktı. Bugün, bağımsız bir orman hüviyetinde olan ‘Atatürk Orman Çiftliği’ alanı, bu mutlu çehresine kavuşma savaşını, Mustafa Kemâl’in çelik iradesinin rehberliği altında verdi. Düşmanı boğan, vatanı temizleyen Mustafa Kemâl şimdi de asi ve serkeş tabiatı yenecek, her şeyin bitmiş olduğunun işareti sarı rengi, ümit ve murat rengi yeşile çevirecek çalışmaların önderi olacaktır.
Yıl 1929. Yalova’da emriyle dinlenmeleri için bir Köşk yapılmaktadır. İkinci kat inşaatı sırasında, köşkün yanındaki asırlık çınarın dalları inşaata engel olmaktadır. Atatürk’e sorarlar: “ Paşam ne yapalım. Bu dalları kesmemiz lâzım” Atatürk’ün cevabı kesindir: “Hayır, Ağacı kesemezsiniz, Köşkü kaydırın” derken Fatih Sultan Mehmet’in şu sözünü hatırladım, ne demişti : “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” Asırlık çınarın sadece bir dalını kesmemek için direktif veren Atatürk’ün bu sözü üzerine, raylar üzerinde köşk kaydırılır.
Yıl 1937. Bahar mevsimi, Gazi Osman Çiftliği’nden Akköprü Çiftliği’ne doğru yol almaktadır. Atatürk, eski çıplak toprağın meyve bahçesi haline getirilmiş haline neşe ile bakar. Yol kenarlarında görevli işciler fidan dikmektedirler. Atatürk birden şoföre “Dur” der. Arabadan iner ve orada olanlara “ Burada bir iğde ağacı vardı, o nerede?” bağırır. Kimse iğde ağacını bilmemektedir. Çünkü çalışanlar yenilerini dikmekle meşguldürler. Atatürk’ün biraz evvelki neşesi kalmamıştır. Çünkü çiftliğin ilk çorak günlerindeki bir yeşilin anısı yerinden çıkarılmış ve yok olmuştur. Yol boyunca iğde ağacını arayan Atatürk “İğde çelimsiz ve eski bir ağaçtı. Fakat yaşayan ve her baharda hoş kokularını etrafa saçan, güzel bir ağaçtı” demektedir. Atatürk bu önemsiz gibi görünen olaya çok üzülmüştür. İhtarlarda bulunur, emirler verir; eski ağaçlarda korunacak, bakılacaktır.
Son söz olarak diyoruz ki: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez.” Vecizesi ve uygulamaları ile Atatürk fikri önderliğini sürdürmektedir. Aziz vatanımızı düşmanlara ve düşmanlıklara karşı Mehmetçik, kale gibi sağlam ve heybetiyle nöbette. Cennet vatanımızın, cennet gibi kalması içinde toprağın nöbetçisi ağaçlar ve ağaçlardan meydana gelen ordular, yani ormanlar, yani yeşil örtü. Erozyon denilen düşmana karşı toprağın nöbetçisi, koruyalım, geliştirelim, önemseyelim, önemsetelim.
Bir çakıl taşını dahi vermeyiz, kimseye. Toprağını da erozyon denilen düşmana vermeyelim.
Ne güzel bir vecize, bütün vecizeleri gibi: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez ” Evet, işte Atatürk’ün engin duygularla bağlı olduğu vatanına olan sevgisinin ifadesi. Vatanını düşmandan temizlerken kurtarıcı, milletini dünya üzerinde saygın seviyelerde yaşatmak için Cumhuriyeti ilân ederken devlet kurucu, sonra evet sonra bir çok kafa artık köşesine çekilip otursun dediği zaman ise, O vatanın imarı, yılların ihmalini ortadan kaldırmak için, her zorluğu aşarken önderdi.
İşte size Atatürk’ten bir anı: Ankara başkent olmuştur. Orman Çiftliği arazisi bataklıktır. Hem bataklığın kurutulması, hem Ankara’ya nefes aldıracak bir dinlenme köşesi, hem de zirai faaliyetlerin uygulamaları için örnek bir çiftlik kurmak için harekete geçer. O zamanın Alman Sefiri Von Keller der ki: “Boşuna uğraşıyorsunuz, burada bir şey olmaz.” Verdiği cevap şu:“Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez ” Vatanının imarına bu denli önem veren Atatürk’e göre Atatürk Orman çiftliğinin kurulması adeta yeni bir Başkumandanlık Meydan Savaşıdır. Ona göre sazlık dahi olsa, sivrisinek yuvası bataklık dahi olsa vatan toprağı kutsaldır. Bu düşüncesi ile sanki Mete Han’dır. Mete Han demişti: “ Benden atımı isteyin, benden canımı isteyin, vatanımdan bir karış bataklık dahi olsa asla!” Gazi’nin çiftlik kurmak için tercih ettiği bu elverişsiz alan için uzmanların verdiği ‘Olmaz’ raporunun altına el yazısı ile yazdığı not şudur: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” Adeta alın yazısını el yazısı ile vatanın kaderine bağlamıştır. O kararlıdır, bozkırı yeşillendirmeye. Çünkü bu olmaz denilen, olursa örnek olacaktı, Yurdun dört bucağına. Bir mucize gibi el değen her yer yeşil yemyeşil olacaktı. Bugün, bağımsız bir orman hüviyetinde olan ‘Atatürk Orman Çiftliği’ alanı, bu mutlu çehresine kavuşma savaşını, Mustafa Kemâl’in çelik iradesinin rehberliği altında verdi. Düşmanı boğan, vatanı temizleyen Mustafa Kemâl şimdi de asi ve serkeş tabiatı yenecek, her şeyin bitmiş olduğunun işareti sarı rengi, ümit ve murat rengi yeşile çevirecek çalışmaların önderi olacaktır.
Yıl 1929. Yalova’da emriyle dinlenmeleri için bir Köşk yapılmaktadır. İkinci kat inşaatı sırasında, köşkün yanındaki asırlık çınarın dalları inşaata engel olmaktadır. Atatürk’e sorarlar: “ Paşam ne yapalım. Bu dalları kesmemiz lâzım” Atatürk’ün cevabı kesindir: “Hayır, Ağacı kesemezsiniz, Köşkü kaydırın” derken Fatih Sultan Mehmet’in şu sözünü hatırladım, ne demişti : “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” Asırlık çınarın sadece bir dalını kesmemek için direktif veren Atatürk’ün bu sözü üzerine, raylar üzerinde köşk kaydırılır.
Yıl 1937. Bahar mevsimi, Gazi Osman Çiftliği’nden Akköprü Çiftliği’ne doğru yol almaktadır. Atatürk, eski çıplak toprağın meyve bahçesi haline getirilmiş haline neşe ile bakar. Yol kenarlarında görevli işciler fidan dikmektedirler. Atatürk birden şoföre “Dur” der. Arabadan iner ve orada olanlara “ Burada bir iğde ağacı vardı, o nerede?” bağırır. Kimse iğde ağacını bilmemektedir. Çünkü çalışanlar yenilerini dikmekle meşguldürler. Atatürk’ün biraz evvelki neşesi kalmamıştır. Çünkü çiftliğin ilk çorak günlerindeki bir yeşilin anısı yerinden çıkarılmış ve yok olmuştur. Yol boyunca iğde ağacını arayan Atatürk “İğde çelimsiz ve eski bir ağaçtı. Fakat yaşayan ve her baharda hoş kokularını etrafa saçan, güzel bir ağaçtı” demektedir. Atatürk bu önemsiz gibi görünen olaya çok üzülmüştür. İhtarlarda bulunur, emirler verir; eski ağaçlarda korunacak, bakılacaktır.
Son söz olarak diyoruz ki: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez.” Vecizesi ve uygulamaları ile Atatürk fikri önderliğini sürdürmektedir. Aziz vatanımızı düşmanlara ve düşmanlıklara karşı Mehmetçik, kale gibi sağlam ve heybetiyle nöbette. Cennet vatanımızın, cennet gibi kalması içinde toprağın nöbetçisi ağaçlar ve ağaçlardan meydana gelen ordular, yani ormanlar, yani yeşil örtü. Erozyon denilen düşmana karşı toprağın nöbetçisi, koruyalım, geliştirelim, önemseyelim, önemsetelim.
Bir çakıl taşını dahi vermeyiz, kimseye. Toprağını da erozyon denilen düşmana vermeyelim.