zamanı durdurmak [email protected] 03/06/2014
Zaman paha biçilmez bir kaynaktır ve
akan zaman geri çevrilemez. Birçok kişi zamanın kendisine yetmediğinden
yakınır. Bunun bir sorun değil de, hedeflerinin belirsiz, önceliklerinin iyi
sıralanmadığı ve zamanın iyi planlanmadığını anlayana kadar. Fakat zamanı
planlayamazsınız. O, belirli bir ritimde amansızca akıp gider. Aslında
planlayabileceğiniz şey, kendinizsiniz. Konu sizsiniz, hayatınızı nasıl
yaşadığınızdır.
Çoğumuz
zamansızlıktan şikayet ediyoruz. Hiçbir şeye vaktimizin kalmadığını Hayatın
harala gürele geçtiğini söylüyoruz. Acaba zamanımızı gerçekten iyi kullanıyor muyuz?
Yoksa hiçbir zaman geri gelmeyeceğini bildiğimiz halde har vurup harman mı
savuruyoruz zamanımızı. Bize çok faydası olmayan işler ya da kişilerle önemli
kısmını geçirip, önemli iş ya da kişilere zamanımız kalmıyor mu? Bunun cevabı
zamansızlıktan şikayet edip etmemiz. Eğer zamansızlıktan şikayet etmiyorsak zamanımızı
çok kötü kullanmıyor her şeye vakit buluyoruz demektir. Ama vaktim yok bir şeye
yetişemiyorum diyorsak, bunun suçlusunun kendimiz olup olmadığımızı gözden
geçirmeliyiz. İnsanlar en yoğun işlerde bile yapmaları gerekenlere zaman
bulabilmektedir. Einstein'ın gününün de 24 saat olduğunu unutmamalı. Her şeyi
program dahilinde yaptığımızda zamansızlık sorunumuzun olmadığını unutmamalıyız.
Zaman programı yaparken de öncelikli işlerimizi en başa yazmalı. Yapılmasa da
olabilecek işlere ve kişilere mümkün olduğu kadar zaman ayırmaktan uzak
durmalıyız. Bunu yaparsak eğer yapmamız gerekenleri yapabilecek zaman sorunu
yaşamayacağız. Program yapabilmek içinde planlı programlı yaşamak, yapmak
istediklerimizi ve önceliklerimizi önceden saptamak. Buna mümkün olduğu kadar
uyarak gitmek gerekir. Aklımıza estiği anda eseni yapmak hayatımızı
başkalarının yönlendirmesine bırakmak, bir süre sonra yaşamı içinden çıkılamaz
hale getirecek zamansızlıktan yakınmamıza yol açacaktır. Bu planlamayı kendimiz
yapamıyorsak bir profesyonel yardım almak günümüzü daha iyi kullanmak için
faydalı olacaktır.
Nefeslerimiz sayılı, zamanımız sınırlı. Ömür, nasibimize düşen zaman parçası… Hayatın gayesini ve manasını anlamayan, zamanı değerlendiremez. Zamanı değerlendiremeyen, ömrünü boşa geçirmiş olur.
Makinenin, teknolojinin hayatımıza girmesiyle boş vaktin artmış olduğu günümüzde maddi konfor nispetinde artan huzursuzluklar, büyük ölçüde “zamanı yönetme” tarzımızdaki yanlışlıklardan meydana gelmiştir.
Hepimiz bildiğimizi zannettiğimiz; aslında hiçbirimizin yeterince bilmediği “Zamanın Değerlendirilmesi” konusu, zamanı iyi kullanmasını bilmekle neleri başarabileceğimizi de göstermiştir. Bugünkü Batı ile Doğunun farkını açıklamak için alt alta pek çok husus sıralanabilir; ama bütün bunların en başına, mutlaka zamanı iyi kullanmayı oturtmak gerekir. Batılılar, biz Doğululara göre zamanın değerini daha iyi idrak etmişler, ondan azami oranda istifade etmeyi hayat üslubu hâline getirmeyi bilmişlerdir. Gözlerimizi tarihe, medeniyetimizin temel esaslarına çevirirsek, zamanı umursamazlığımızın son yüzyıllarda bize musallat olduğunu müşahede ederiz. Uyanık bir şuurla Kur’an’ı ele alan bir insan, zamana ne kadar önem verilmesi gerektiğini hemen kavrar. Hadis-i şeriflerde de bir Müslümanın iki gününün eşit olmaması lazım geldiği belirtilir. Hz. Ömer, “Bugün Allah için ne yaptın?” diye sorarken, her geçen günü tam anlamıyla değerlendirmek zorunda olduğumuzu bize hatırlatır. Namaz, oruç gibi ibadetler, hep zamanla ilgilidir. Bunun için takvim ve zamana dair hususlar, genellikle İslam âleminde tekâmül ettirilmiştir.
Büyük başarıların altında zamanı iyi değerlendirme çabası yatar. Dramlarımızın altında da bir anlık gafletimiz bulunmaktadır. Zaman ele geçen ilahî bir fırsattır. Zamanın kıymetini bilmemek, hayatın kıymetini bilmemektir… Unutmayalım zaman durdurulamaz.
Nefeslerimiz sayılı, zamanımız sınırlı. Ömür, nasibimize düşen zaman parçası… Hayatın gayesini ve manasını anlamayan, zamanı değerlendiremez. Zamanı değerlendiremeyen, ömrünü boşa geçirmiş olur.
Makinenin, teknolojinin hayatımıza girmesiyle boş vaktin artmış olduğu günümüzde maddi konfor nispetinde artan huzursuzluklar, büyük ölçüde “zamanı yönetme” tarzımızdaki yanlışlıklardan meydana gelmiştir.
Hepimiz bildiğimizi zannettiğimiz; aslında hiçbirimizin yeterince bilmediği “Zamanın Değerlendirilmesi” konusu, zamanı iyi kullanmasını bilmekle neleri başarabileceğimizi de göstermiştir. Bugünkü Batı ile Doğunun farkını açıklamak için alt alta pek çok husus sıralanabilir; ama bütün bunların en başına, mutlaka zamanı iyi kullanmayı oturtmak gerekir. Batılılar, biz Doğululara göre zamanın değerini daha iyi idrak etmişler, ondan azami oranda istifade etmeyi hayat üslubu hâline getirmeyi bilmişlerdir. Gözlerimizi tarihe, medeniyetimizin temel esaslarına çevirirsek, zamanı umursamazlığımızın son yüzyıllarda bize musallat olduğunu müşahede ederiz. Uyanık bir şuurla Kur’an’ı ele alan bir insan, zamana ne kadar önem verilmesi gerektiğini hemen kavrar. Hadis-i şeriflerde de bir Müslümanın iki gününün eşit olmaması lazım geldiği belirtilir. Hz. Ömer, “Bugün Allah için ne yaptın?” diye sorarken, her geçen günü tam anlamıyla değerlendirmek zorunda olduğumuzu bize hatırlatır. Namaz, oruç gibi ibadetler, hep zamanla ilgilidir. Bunun için takvim ve zamana dair hususlar, genellikle İslam âleminde tekâmül ettirilmiştir.
Büyük başarıların altında zamanı iyi değerlendirme çabası yatar. Dramlarımızın altında da bir anlık gafletimiz bulunmaktadır. Zaman ele geçen ilahî bir fırsattır. Zamanın kıymetini bilmemek, hayatın kıymetini bilmemektir… Unutmayalım zaman durdurulamaz.