Gerede'li Aşık Figani [email protected] 08/06/2021
Aşık Figani Gerede'lidir. Gerede'li debağ ustası Mustafa Ağa'nın ve Zeynep Hanım'ın oğludur. Asıl adı Seyid Ahmed'dir. 1814 yılında Gerede'nin Kabiller Mahallesinde doğmuştur. Seyid Ahmed mahalledeki Sübyan Mektebine gitmiş, Hoca Tahir Efendi'den öğrenim görmüştür.
Seyid Ahmed, büyük bir merakla on yaşından itibaren saz çalmaya başlamıştır. Çağdaşı Şair Dertli ( 1775-1845 ), ondaki istidadı görmüş ve "Figanî" mahlasını vermiştir.
Genç yaşta Fatma Hanım'la evlenmiş, bundan bir kız, bir erkek çocuğu olmuştur. Bunlardan ancak kız çocuğu hayatta kalabilmiştir. Evlat acısı ve içindeki aşk ateşi sebebiyle 51 yıl Anadolu, Irak, Arabistan'ı dolaşmıştır. Halep, Şam, Bağdat, Basra, Konya, Ankara, İstanbul,Kastamonu şehirlerini gezmiştir. Daha çok Bolu, Bartın, Ereğli,
Devrek, Safranbolu, Kastamonu, Çerkeş, Çankırı,Mudurnu ve İzmit gibi yerlerde defalarca aşıklığını buralarda sergilemiştir.
Figanî, karakter itibariyle, rindmeşrep, işretperest bir insandır. Laubali dolaşır, sözünü kimseden esirgemez, gördüğü her güzele ilân-ı aşk eder, çeşitli münasebetsizliklerde bulunurdu. Bu sebeple bazen gittiği yerlerde olay çıkardığı için kovulduğu çok olmuştur. Karadeniz Ereğlisi'nde iken meclis idare azasından bir zat kendisini evine davet etmiş, ancak bu zatın evinde bazı münasebetsizliklerde bulununca evin sahibi kendisini pencereden atmıştır. Pencereden düşen Figanî'nin ayağı kırılmıştır. Bu halde Bolu'ya gelmiş, adamı Mutasarrıfa şikayet etmiştir. Netice alamayınca bu defa adamı, Kastamonu Valisi Avdurrahman Paşa'ya manzum bir dilekçe ile şikayet etmiş, adamın ceza almasını sağlamıştır.
Figanî, iri yarı, saçlı sakallı, göğsü açık, derbeder kıyafetli, keskin bakışlı, tok ve kalın sesli, laubali hareketli şekilde gezermiş. Fakir bir hayat sürmüş, fakat kimseden bir şey istememiş. Birinden bir şey isterse mutlaka başka birisi için yardım amaçlı istermiş. Zalimleri, sahtekar esnafı, ağa ve beyleri şiirlerinde onları hicvederdi.
Figanî'nin, sağ ayağının topuğunda çıkan bir yara sebebiyle öldüğü bilinmektedir. 1895 yılında ölmüştür. Mezari Gerede'dir fakat yeri meçhuldür.
Figanî, milli vezin hece ile yazdığı şiirlerde çok başarılıdır. Aruz vezni ile yazdığı şiirleri de bulunmaktadır. 1981 yılında eski yazılı bir defteri bulundu ve kendisinin bir çoğu aruz vezni ile yazılmış şiiri bulundu. Araştırmacı yazar Hayrettin İvgin beyin hazırladığı bir kitap Kültür Bakanlığı 1994 yılında yayınlandı. Daha sonra kızının torunundan bazı belge, defter ve divanı temin edilmiş ve yine Hayrettin İvgin tarafından yayına hazırlanmaktadır.
Figanî'nin şiirinden bir örneği ekleyerek yazımıza nokta koyuyorum.
ALDIRMAMALI
Bezm-i muhabbette lezzet arayan
İşitip her sözü aldırmamalı
Kemâl-i kadrinde rif''at arayan
Kimseyi zemmedip daldırmamalı.
Er odur ki er merkezin bilmeli
Kendin fehmeyleyip özün bilmeli
Olduğu mecliste sözün bilmeli
Cevherini taşa çaldırmamalı.
FİGANî âlemi seyran demişler
Bu dünyanın sonu virân demişler
"El hayâü min'el-imân" demişler
Hicab perdesini kaldırmamalı.
Seyid Ahmed, büyük bir merakla on yaşından itibaren saz çalmaya başlamıştır. Çağdaşı Şair Dertli ( 1775-1845 ), ondaki istidadı görmüş ve "Figanî" mahlasını vermiştir.
Genç yaşta Fatma Hanım'la evlenmiş, bundan bir kız, bir erkek çocuğu olmuştur. Bunlardan ancak kız çocuğu hayatta kalabilmiştir. Evlat acısı ve içindeki aşk ateşi sebebiyle 51 yıl Anadolu, Irak, Arabistan'ı dolaşmıştır. Halep, Şam, Bağdat, Basra, Konya, Ankara, İstanbul,Kastamonu şehirlerini gezmiştir. Daha çok Bolu, Bartın, Ereğli,
Devrek, Safranbolu, Kastamonu, Çerkeş, Çankırı,Mudurnu ve İzmit gibi yerlerde defalarca aşıklığını buralarda sergilemiştir.
Figanî, karakter itibariyle, rindmeşrep, işretperest bir insandır. Laubali dolaşır, sözünü kimseden esirgemez, gördüğü her güzele ilân-ı aşk eder, çeşitli münasebetsizliklerde bulunurdu. Bu sebeple bazen gittiği yerlerde olay çıkardığı için kovulduğu çok olmuştur. Karadeniz Ereğlisi'nde iken meclis idare azasından bir zat kendisini evine davet etmiş, ancak bu zatın evinde bazı münasebetsizliklerde bulununca evin sahibi kendisini pencereden atmıştır. Pencereden düşen Figanî'nin ayağı kırılmıştır. Bu halde Bolu'ya gelmiş, adamı Mutasarrıfa şikayet etmiştir. Netice alamayınca bu defa adamı, Kastamonu Valisi Avdurrahman Paşa'ya manzum bir dilekçe ile şikayet etmiş, adamın ceza almasını sağlamıştır.
Figanî, iri yarı, saçlı sakallı, göğsü açık, derbeder kıyafetli, keskin bakışlı, tok ve kalın sesli, laubali hareketli şekilde gezermiş. Fakir bir hayat sürmüş, fakat kimseden bir şey istememiş. Birinden bir şey isterse mutlaka başka birisi için yardım amaçlı istermiş. Zalimleri, sahtekar esnafı, ağa ve beyleri şiirlerinde onları hicvederdi.
Figanî'nin, sağ ayağının topuğunda çıkan bir yara sebebiyle öldüğü bilinmektedir. 1895 yılında ölmüştür. Mezari Gerede'dir fakat yeri meçhuldür.
Figanî, milli vezin hece ile yazdığı şiirlerde çok başarılıdır. Aruz vezni ile yazdığı şiirleri de bulunmaktadır. 1981 yılında eski yazılı bir defteri bulundu ve kendisinin bir çoğu aruz vezni ile yazılmış şiiri bulundu. Araştırmacı yazar Hayrettin İvgin beyin hazırladığı bir kitap Kültür Bakanlığı 1994 yılında yayınlandı. Daha sonra kızının torunundan bazı belge, defter ve divanı temin edilmiş ve yine Hayrettin İvgin tarafından yayına hazırlanmaktadır.
Figanî'nin şiirinden bir örneği ekleyerek yazımıza nokta koyuyorum.
ALDIRMAMALI
Bezm-i muhabbette lezzet arayan
İşitip her sözü aldırmamalı
Kemâl-i kadrinde rif''at arayan
Kimseyi zemmedip daldırmamalı.
Er odur ki er merkezin bilmeli
Kendin fehmeyleyip özün bilmeli
Olduğu mecliste sözün bilmeli
Cevherini taşa çaldırmamalı.
FİGANî âlemi seyran demişler
Bu dünyanın sonu virân demişler
"El hayâü min'el-imân" demişler
Hicab perdesini kaldırmamalı.