"istiklal marşımız" [email protected] 13/03/2018
İstiklâl ve Cumhuriyetimizin, ana fikri ve destanı olan İstiklâl Marşımız 12.Mart.1921’de TBMM’de kabul edilir. Mustafa Kemâl dahil bütün meclis coşkuyla defaatle ayakta alkışlarla kabul edilir.
İstiklâl Marşı, Milli Mücadelenin destanıdır. Bugünlere nasıl geldiğimizin özü, dilimizin terennümü, ruhumuzun süsü, varlığımızın teminatı, isbatıdır.
Bir Edebiyat şaheseri ve abidesi İstiklâl Marşı’nı kaleme alan, yazan yine edebiyatımız abide şahsiyeti Mehmet Akif ERSOY’dur.
Marşlar kolay yazılmaz. İstiklâl Marşı kolay kolay doğmaz. Hele hele milletlerin İstiklâl Mücadelesini, hele hele Türk Milletinin ateşle imtihanını, kurtuluş destanını abideleştirecekse bu zordu. Bu zor, zor kalemin işiydi. Bu yaşantısını, hayatını, kaderini, milletinin ve vatanının alın yazısına bağlamış, dini için yaşamış, vatanı için koşmuş, milleti için coşmuş Mehmet Akif ERSOY olurdu ancak.
Milli şairimiz, edebiyat tarihimizin müstesna ismidir. Hayatı boyunca hak bildiği yolda yılmadan yürüyen ve yalnız inandığını söyleyen dürüst bir insandır.
Milli mücadelemizin manevi mimarı, iman, fikir ve karakter adamı, hak yolunun, millet ve fazilet yolunun azimli yolcusu. Müslüman Türk’ün ruh yapısını çok iyi tanıyan, şiirlerinde İstiklâl, Vatan, Din ve Millet sevgisini terennüm ederek, Türk Milletinin bağrında ölümsüzleşen ve bayraklaşan usta bir şairdir.
Milli mücadele yılları, Türk’ün ateşle imtihanı olduğu günler..T.B.M.M. henüz açıldığı zaman, ilk Meclis kahramanlarla dolu. Hepsi gazi, hepsi serden geçti, hepsi civanmert. Yeni devletin bir marşı olmalıydı üstelik Türk’ün İstiklâl Mücadelesini, medeniyet mücadelesini, hürriyet cihadını anlatan bir eser olmalı. Yarışma açılır. 724 eser katılır. Hepsi birbirinden üstün eserler. Fakat bir yerde bir tıkanıklık var. O günün Maarif Bakanı Hamdullah Suphi TANRIÖVER şöyle anlatıyor. “Yarışmaya katılan ve 500 lira ödüllü 724 eser arasında hiçbiri tatmin etmedi. Hem herkesi tatmin edecek, hem de o günlerin heyecanını ifade edebilecek bir şiire rastlayamadık maalesef. Bu yazsa yazsa Mehmet Akif yazabilir” Hamdullah Bey o güne kadar sanatını heyecanını, düşüncesini bildiği Mehmet Akif’e “Lütfedip İstiklâl Marşımızı yazınız üstadım.” der.
Mehmet Akif’in aklı 500 lira ödüle takılmıştır. Zira bu ödül yüzünden yarışmaya katılmamıştı. Ödülü almamak kaydıyla yazmayı kabul buyurur. Sonrada diyor ki “İstiklâl Marşı’nın sahibi Millettir. O benim değildir. Onu yazmak için o günleri yaşamak gerek” gerçektende öyle. Bütün dostları, Akif’in İstiklâl Marşı’nı yazdığı sırada evde, sokakta, camide, mecliste, yürürken, uyurken adeta bütün hücreleri ile İstiklâl Marşı’nı düşündüğünü, yazıp bitirinceye kadar tam bir istiğrak (konsantre) halini yaşadığını söyler. Hatta Tacettin dergâhında kaldığı bir gece birden uyanır, kağıt arar karanlıkta bulamayınca, kalemiyle hatırındaki kıtayı duvara yazar. Sabahleyin duvarda İstiklâl Marşı’nın şu kıtası vardır:
Ben ezelden beridir, hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
İşte bu örnek ruh haliyle tamamlanır İstiklâl Marşı. Dörder mısralık 10 kıtadan (son kıta beş mısra) oluşur. Milletimizin Kurtuluş Destanı olan bu eşsiz fotoğraf, kahraman Türk Ordusuna ithaf edilmiştir, Mehmet Akif tarafından.
Meclis’te bütün şiirler tetkik edilir ve Mehmet Akif’in şiiri birinci seçilir. Hamdullah Suphi Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın idare ettiği oturumda, Meclis kürsüsünden okur ve alkışlarla 12.03.1921 tarihinde İstiklâl Marşı olarak kabul edilir.
İstiklâl Marşı’nın anlamını bulmak ve çözmek için Mehmet Akif’i çözmek gerekir. Mehmet Akif’i anlamak, tanımak, çözmek için o günleri incelemek, o şartları tanımak gerekir.
Akif’in o yıllarda yaptığı binlerce konuşmadan sadece bir paragraf: “Milletler topla, tüfekle, zırhlar ile , ordularla, tayyarelerle yıkılmazlar, Milletler, ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek, herkes kendi başının der-dine, kendi havasına kendi menfaatini temin kaygısına düştüğü zaman yıkılır.” Birlik, beraberlik, tefrikadan uzak olmak, düşmandan korkmadan mertçe karşı durma gereği Akif’in anlattıklarının ve yaptığı mücadelenin, özeti gibidir.
Milletlerin tarihinde İstiklâl Marşı bir defa yazılır. O kara günlerin sonundaki aydınlıklar müjdesidir. Devletimizin ve kalkınan yurdumuzun ufuklarını her gün müjdelerle çınlatan o ümit dolu İstiklâl Marşı’dır.
Yazımıza yine Mehmet Akif’ten bir sözle son verelim : “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın”
İstiklâl Marşı, Milli Mücadelenin destanıdır. Bugünlere nasıl geldiğimizin özü, dilimizin terennümü, ruhumuzun süsü, varlığımızın teminatı, isbatıdır.
Bir Edebiyat şaheseri ve abidesi İstiklâl Marşı’nı kaleme alan, yazan yine edebiyatımız abide şahsiyeti Mehmet Akif ERSOY’dur.
Marşlar kolay yazılmaz. İstiklâl Marşı kolay kolay doğmaz. Hele hele milletlerin İstiklâl Mücadelesini, hele hele Türk Milletinin ateşle imtihanını, kurtuluş destanını abideleştirecekse bu zordu. Bu zor, zor kalemin işiydi. Bu yaşantısını, hayatını, kaderini, milletinin ve vatanının alın yazısına bağlamış, dini için yaşamış, vatanı için koşmuş, milleti için coşmuş Mehmet Akif ERSOY olurdu ancak.
Milli şairimiz, edebiyat tarihimizin müstesna ismidir. Hayatı boyunca hak bildiği yolda yılmadan yürüyen ve yalnız inandığını söyleyen dürüst bir insandır.
Milli mücadelemizin manevi mimarı, iman, fikir ve karakter adamı, hak yolunun, millet ve fazilet yolunun azimli yolcusu. Müslüman Türk’ün ruh yapısını çok iyi tanıyan, şiirlerinde İstiklâl, Vatan, Din ve Millet sevgisini terennüm ederek, Türk Milletinin bağrında ölümsüzleşen ve bayraklaşan usta bir şairdir.
Milli mücadele yılları, Türk’ün ateşle imtihanı olduğu günler..T.B.M.M. henüz açıldığı zaman, ilk Meclis kahramanlarla dolu. Hepsi gazi, hepsi serden geçti, hepsi civanmert. Yeni devletin bir marşı olmalıydı üstelik Türk’ün İstiklâl Mücadelesini, medeniyet mücadelesini, hürriyet cihadını anlatan bir eser olmalı. Yarışma açılır. 724 eser katılır. Hepsi birbirinden üstün eserler. Fakat bir yerde bir tıkanıklık var. O günün Maarif Bakanı Hamdullah Suphi TANRIÖVER şöyle anlatıyor. “Yarışmaya katılan ve 500 lira ödüllü 724 eser arasında hiçbiri tatmin etmedi. Hem herkesi tatmin edecek, hem de o günlerin heyecanını ifade edebilecek bir şiire rastlayamadık maalesef. Bu yazsa yazsa Mehmet Akif yazabilir” Hamdullah Bey o güne kadar sanatını heyecanını, düşüncesini bildiği Mehmet Akif’e “Lütfedip İstiklâl Marşımızı yazınız üstadım.” der.
Mehmet Akif’in aklı 500 lira ödüle takılmıştır. Zira bu ödül yüzünden yarışmaya katılmamıştı. Ödülü almamak kaydıyla yazmayı kabul buyurur. Sonrada diyor ki “İstiklâl Marşı’nın sahibi Millettir. O benim değildir. Onu yazmak için o günleri yaşamak gerek” gerçektende öyle. Bütün dostları, Akif’in İstiklâl Marşı’nı yazdığı sırada evde, sokakta, camide, mecliste, yürürken, uyurken adeta bütün hücreleri ile İstiklâl Marşı’nı düşündüğünü, yazıp bitirinceye kadar tam bir istiğrak (konsantre) halini yaşadığını söyler. Hatta Tacettin dergâhında kaldığı bir gece birden uyanır, kağıt arar karanlıkta bulamayınca, kalemiyle hatırındaki kıtayı duvara yazar. Sabahleyin duvarda İstiklâl Marşı’nın şu kıtası vardır:
Ben ezelden beridir, hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
İşte bu örnek ruh haliyle tamamlanır İstiklâl Marşı. Dörder mısralık 10 kıtadan (son kıta beş mısra) oluşur. Milletimizin Kurtuluş Destanı olan bu eşsiz fotoğraf, kahraman Türk Ordusuna ithaf edilmiştir, Mehmet Akif tarafından.
Meclis’te bütün şiirler tetkik edilir ve Mehmet Akif’in şiiri birinci seçilir. Hamdullah Suphi Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın idare ettiği oturumda, Meclis kürsüsünden okur ve alkışlarla 12.03.1921 tarihinde İstiklâl Marşı olarak kabul edilir.
İstiklâl Marşı’nın anlamını bulmak ve çözmek için Mehmet Akif’i çözmek gerekir. Mehmet Akif’i anlamak, tanımak, çözmek için o günleri incelemek, o şartları tanımak gerekir.
Akif’in o yıllarda yaptığı binlerce konuşmadan sadece bir paragraf: “Milletler topla, tüfekle, zırhlar ile , ordularla, tayyarelerle yıkılmazlar, Milletler, ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek, herkes kendi başının der-dine, kendi havasına kendi menfaatini temin kaygısına düştüğü zaman yıkılır.” Birlik, beraberlik, tefrikadan uzak olmak, düşmandan korkmadan mertçe karşı durma gereği Akif’in anlattıklarının ve yaptığı mücadelenin, özeti gibidir.
Milletlerin tarihinde İstiklâl Marşı bir defa yazılır. O kara günlerin sonundaki aydınlıklar müjdesidir. Devletimizin ve kalkınan yurdumuzun ufuklarını her gün müjdelerle çınlatan o ümit dolu İstiklâl Marşı’dır.
Yazımıza yine Mehmet Akif’ten bir sözle son verelim : “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın”