ramazan kültürü ve gerede [email protected] 20/06/2017
Orucun farz kılınmasından, uygulama zamanının da Ramazan ayı olarak belirtilmesinden sonra dini akideleriyle, sosyal ve kültürel hayatımıza olan katkılarıyla, köklü bir ramazan kültürü oluşmuştur. Bu kültür içinde Gerede’de Ramazan ayı kendine özgü yanlarıyla öne çıkmaktadır. İnsanımız daha sıcak, daha hareketli, daha merhametli, daha şefkatli, daha yardımsever, bir ruha bürünür.
Her birimizin Ramazan Kültürü çocukluğumuzda başlar, öyle değil mi? Her yıl Ramazan ayı geldiğinde çocukluk günlerimi hatırlar, keyiflenir, haz duyar, değişik duygular yaşarım. O güzellikler bitmez ki Gerede’deki Ramazan’da.
İsterseniz sözün burasında o yıllara gidelim, beraber Ramazan’dan bir gün alalım ve örnekleyelim, anlatmaya çalışalım. Gerede’de Ramazan ayı nasıl idrak edilir, yaşanır, böylece yad etmiş olalım.
İkindi namazından çıkılır, iftar hazırlığı başlar, insanımızda. Akşama sofraya gelecek yiyeceklerin temini, başta da pide, Ramazan Pidesi. Kimimiz hazır pide alır, kimimiz çörek otlusunu sever, kimimiz susamlısını, kimimiz de ramazan keyfi özel yumurtalı pide yaptırmak için fırına gider, iftarlık pideler alınır. Kimilerimizde marketine, bakkalına gider, yine iftarlıklar için. Hani iftar sofrasının ilkleri vardır ya gül reçeli, rendelenmiş peynir, zeytin, hurma tedarik edilir. Şekerciler, sabahlara kadar Ramazana özel gül reçeli kaynatırlar. Hemen ekleyelim, Gerede’nin de gül reçeli pek meşhurdur. Sanki gül kokusu Peygamberimizi hatırlatsın diye .
Artık iftar beklenir. Burada da Anadolu’nun birçok beldesinde hâlâ devam eden bir gelenek karşımıza çıkıyor; iftarın, şehre topla duyurulması. Şehri gören yüksekçe bir tepeye kurulan topla iftar vakti duyulur. Hepimizin malumudur, Gerede’mizde de iftar vakti, Esentepe’nin eteğinde ki milli mücadeleden hatıra kalan topla duyurulmaktadır. Belediyeden görevlendiren, bir görevli tarafından patlatılır bu top. Nesilleri aşan günümüzde de yaşatılan güzel bir gelenek. Çocukluğumuzun bir çoğunun tatlı hatırasıdır. İftar vakti topun alevinin görüntüsü ve ardından gürültüsü günümüz çocuklarının da yarınlara taşıyacakları unutulmaz hatıraları olacak. Esentepe’nin eteğini gören mahallelerdeki sokaklar, caddeler evlerinden izin alan çocuklar ile dolar, seyretmek, görmek ve eve haber vermek için. Topun atılışıyla o kırmızı alevin görünüşü, dumanın yükselişi ve nihayet gürültünün ulaşması ile bütün çocuklar koşuşurlar evlerine, kapıdan girer girmez; “Dede, top atıldı. Orucunuzu açabilirsiniz.” Bu arada sokağa çıkamayan küçükler, evlerinin penceresinden bu temaşayı izleyecek, ardından, gözler en yakın camiye çevrilecek, minarenin yanan ışığı ardından okunan ezandır beklenen zevkle, heyecanla, huşu ile …
Çok şükür Ramazan ayı geldiğinde, bu güzel iftar sofralarında hemen hemen her evde, her sofrada, misafirler olur, aile yakınları, akrabalar, uzak yakın eş dost, arkadaşlar, yakın komşular, ama fakirler mutlaka. Eskiden evlerimiz daha genişti, üç - dört büyük yer sofrası kurulabiliyordu. Çorba tası tekti, ortaya konurdu. Et yemeği, tepsi ile ortaya sürülür, ardından yine pilâv tepsisi, börek de tepsi ile gelir, ortası açılır hoşaf tası yerleştirilirdi. Baklava evde yapılır ve tepsi ile gelirdi sofraya. Fakat bu güzellikler yavaş yavaş unutuluyor. Zira evlerimiz küçülüyor, günümüz sosyal hayatı genişliyor. Ancak bir güzellik sona ererken başka bir güzellik başlıyor. Nihayet oruç ibadetinin bu evlerdeki içtimai vasfı dışarıya lokantalara taşındı. Gerede’mizde de fakir-zengin demeden artık lokantada iftar vermek, oruç açtırmak gelenek haline gelmiştir. Ne diyelim buna da şükür, yine bir geleneğimiz var, iftar geleneği ve sürdürülüyor. Evlerden lokantaya taşınmış sadece, yine de güzel.
İftar sofrası ardından akşam namazları eda edilir ve ardından teravih namazı için dışarıya çıkılır. Sosyal hayat daha hareketli daha güzel, caddeler oluk oluk, dedelerinin elinden tutmuş torunlar, genç delikanlılar, annelerinin babaannelerinin kolundan tutmuş hanım kızlar, teravih namazı kılmak için camilere koşarlar. Gerede’de her yıl bir camide teravih namazı hatimle kılınır. Gerede’nin bu özelliği; Bolu ili ve ilçeleri içinde bir ayrıcalığıdır. Ayrıca ramazan ayının sonlarına doğru teravih namazı aralarında “Elveda Kasidesi” söylenir, hep bir ağızdan. Aşağı yukarı her camimizde birkaç gönüllüsü ile yerine getirilir, bu gelenek.
Elveda elveda
Gitmeye yöneldi, yoktur kararın mevlâm,
Gelin ağlaşalım biz zari zari.
Ol mübarek, iki ay olsa bari mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
o O o
Bu ayda her kim susar kim yane yane mevlâm,
İçer Kevser şarabın kane kane.
Teravih kılmayan uğrar ziyâne mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
o O o
Sekiz cennet kapıları açılır mevlâm,
Mü’min olanlara rahmet saçılır.
Teravih kılana hulle biçilir mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
o O o
Bezendi huriler mü’minler ister mevlâm,
İlâhi lutfundan bizlere göster.
Cenneti âlâda didarın göster mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
Teravihten huzur ve huşu ile çıkılır. Eş dost kucaklaşır, tebrikleşir. Çay kahve bahane gönül dost arar ya dostlarla bir araya gelinir kahvehanelerde. Sonra evlere dönülür, fazla gecikmeden, uykuya; çünkü sahura kalkılacak, gece yarısı.
Sahur imsaktan yaklaşık bir saat önce. Sahura kalkmak için de çalar saatler kurulur, komşular birbirini uyarır, bu da olmazsa telefonlar kullanılır. Ama bizim yılları, yüzyılları aşan günümüze gelen sahur geleneklerimiz de var. Gerede’de sahur davulcusu ve manileri kulağımızın aşinasıdır. Bu gelenek yine aynıyle devam ettiriliyor. Davul sesi manisiz olur mu? Evler bütün ramazan boyu dolaşılır, uyuyanlar uyandırılırdı.
Besmele ile çıktım yola
Selam verdim sağa sola
A efendim, a devletlim
Ramazanınız mübarek ola gibi dörtlükler sıralanırdı.
Sonraki günlerde tek tek bahşiş için zillere basılır, kapı önünde maniler sıralanırdı. Evin sakinleri de bilerek kapıyı geç açarlar, birkaç mani fazla söylettirebilmek için. Genelde bu manilerin heveslisi, isteklisi de aslında çocuklardı. Akşamdan tembihlenir evdekiler, uyandırılmak için hele hele, kapıya davulcu geldi ise, bahşişi de çocuklar vermek için koşarlar kapıya.
Sahur yemeği yenir, niyetler edilir ve sonrasında yollara düşülür, genç ihtiyar, kadın erkek, sabah namazı için camilere gelinir. Ramazana özel “mukabele” geleneği karşımıza çıkar. Diyanet tarafından camilere görevlendirilen hafızlar, sabah namazına kadar Kur’an okurlar ezberden, bir kısım cemaat elinde Kur’an takip eder yüzünden ve diğer cemaat dinler, huşu ile, mukabele denir, bu uygulamaya. Aynı uygulama öğle ve ikindi vaktinde de tekrar eder. Sabah namazı kılınır ve evlere dönülür. Sabah hayat yeniden başlar.
Ramazan ayında Gerede’de bir günün kesiti dilimizin döndüğünce böyleydi, bizim farkında olmadan atladığımız, anlatamadığımız mutlaka kalan güzellikler olabilir. Biz, bu sayede onları size hatırlatıp hayalinizde canlandırabildiysek ne mutlu. Bizi maziden atiye taşıyacak köprü kültürümüzdür. Geleceğe akıp giderken yok olmamak için köprüler hep kalmalı, hep kalmalı yenileri kurulmalıdır.
Zengin kültürümüzü gönül zenginliğiniz ile kuvvetlendirmeniz dileklerimle..
Her birimizin Ramazan Kültürü çocukluğumuzda başlar, öyle değil mi? Her yıl Ramazan ayı geldiğinde çocukluk günlerimi hatırlar, keyiflenir, haz duyar, değişik duygular yaşarım. O güzellikler bitmez ki Gerede’deki Ramazan’da.
İsterseniz sözün burasında o yıllara gidelim, beraber Ramazan’dan bir gün alalım ve örnekleyelim, anlatmaya çalışalım. Gerede’de Ramazan ayı nasıl idrak edilir, yaşanır, böylece yad etmiş olalım.
İkindi namazından çıkılır, iftar hazırlığı başlar, insanımızda. Akşama sofraya gelecek yiyeceklerin temini, başta da pide, Ramazan Pidesi. Kimimiz hazır pide alır, kimimiz çörek otlusunu sever, kimimiz susamlısını, kimimiz de ramazan keyfi özel yumurtalı pide yaptırmak için fırına gider, iftarlık pideler alınır. Kimilerimizde marketine, bakkalına gider, yine iftarlıklar için. Hani iftar sofrasının ilkleri vardır ya gül reçeli, rendelenmiş peynir, zeytin, hurma tedarik edilir. Şekerciler, sabahlara kadar Ramazana özel gül reçeli kaynatırlar. Hemen ekleyelim, Gerede’nin de gül reçeli pek meşhurdur. Sanki gül kokusu Peygamberimizi hatırlatsın diye .
Artık iftar beklenir. Burada da Anadolu’nun birçok beldesinde hâlâ devam eden bir gelenek karşımıza çıkıyor; iftarın, şehre topla duyurulması. Şehri gören yüksekçe bir tepeye kurulan topla iftar vakti duyulur. Hepimizin malumudur, Gerede’mizde de iftar vakti, Esentepe’nin eteğinde ki milli mücadeleden hatıra kalan topla duyurulmaktadır. Belediyeden görevlendiren, bir görevli tarafından patlatılır bu top. Nesilleri aşan günümüzde de yaşatılan güzel bir gelenek. Çocukluğumuzun bir çoğunun tatlı hatırasıdır. İftar vakti topun alevinin görüntüsü ve ardından gürültüsü günümüz çocuklarının da yarınlara taşıyacakları unutulmaz hatıraları olacak. Esentepe’nin eteğini gören mahallelerdeki sokaklar, caddeler evlerinden izin alan çocuklar ile dolar, seyretmek, görmek ve eve haber vermek için. Topun atılışıyla o kırmızı alevin görünüşü, dumanın yükselişi ve nihayet gürültünün ulaşması ile bütün çocuklar koşuşurlar evlerine, kapıdan girer girmez; “Dede, top atıldı. Orucunuzu açabilirsiniz.” Bu arada sokağa çıkamayan küçükler, evlerinin penceresinden bu temaşayı izleyecek, ardından, gözler en yakın camiye çevrilecek, minarenin yanan ışığı ardından okunan ezandır beklenen zevkle, heyecanla, huşu ile …
Çok şükür Ramazan ayı geldiğinde, bu güzel iftar sofralarında hemen hemen her evde, her sofrada, misafirler olur, aile yakınları, akrabalar, uzak yakın eş dost, arkadaşlar, yakın komşular, ama fakirler mutlaka. Eskiden evlerimiz daha genişti, üç - dört büyük yer sofrası kurulabiliyordu. Çorba tası tekti, ortaya konurdu. Et yemeği, tepsi ile ortaya sürülür, ardından yine pilâv tepsisi, börek de tepsi ile gelir, ortası açılır hoşaf tası yerleştirilirdi. Baklava evde yapılır ve tepsi ile gelirdi sofraya. Fakat bu güzellikler yavaş yavaş unutuluyor. Zira evlerimiz küçülüyor, günümüz sosyal hayatı genişliyor. Ancak bir güzellik sona ererken başka bir güzellik başlıyor. Nihayet oruç ibadetinin bu evlerdeki içtimai vasfı dışarıya lokantalara taşındı. Gerede’mizde de fakir-zengin demeden artık lokantada iftar vermek, oruç açtırmak gelenek haline gelmiştir. Ne diyelim buna da şükür, yine bir geleneğimiz var, iftar geleneği ve sürdürülüyor. Evlerden lokantaya taşınmış sadece, yine de güzel.
İftar sofrası ardından akşam namazları eda edilir ve ardından teravih namazı için dışarıya çıkılır. Sosyal hayat daha hareketli daha güzel, caddeler oluk oluk, dedelerinin elinden tutmuş torunlar, genç delikanlılar, annelerinin babaannelerinin kolundan tutmuş hanım kızlar, teravih namazı kılmak için camilere koşarlar. Gerede’de her yıl bir camide teravih namazı hatimle kılınır. Gerede’nin bu özelliği; Bolu ili ve ilçeleri içinde bir ayrıcalığıdır. Ayrıca ramazan ayının sonlarına doğru teravih namazı aralarında “Elveda Kasidesi” söylenir, hep bir ağızdan. Aşağı yukarı her camimizde birkaç gönüllüsü ile yerine getirilir, bu gelenek.
Elveda elveda
Gitmeye yöneldi, yoktur kararın mevlâm,
Gelin ağlaşalım biz zari zari.
Ol mübarek, iki ay olsa bari mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
o O o
Bu ayda her kim susar kim yane yane mevlâm,
İçer Kevser şarabın kane kane.
Teravih kılmayan uğrar ziyâne mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
o O o
Sekiz cennet kapıları açılır mevlâm,
Mü’min olanlara rahmet saçılır.
Teravih kılana hulle biçilir mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
o O o
Bezendi huriler mü’minler ister mevlâm,
İlâhi lutfundan bizlere göster.
Cenneti âlâda didarın göster mevlâm,
o O o
Elveda elveda şehr-ü Ramazan
Elfirak elfirak gidiyor mübarek
Teravihten huzur ve huşu ile çıkılır. Eş dost kucaklaşır, tebrikleşir. Çay kahve bahane gönül dost arar ya dostlarla bir araya gelinir kahvehanelerde. Sonra evlere dönülür, fazla gecikmeden, uykuya; çünkü sahura kalkılacak, gece yarısı.
Sahur imsaktan yaklaşık bir saat önce. Sahura kalkmak için de çalar saatler kurulur, komşular birbirini uyarır, bu da olmazsa telefonlar kullanılır. Ama bizim yılları, yüzyılları aşan günümüze gelen sahur geleneklerimiz de var. Gerede’de sahur davulcusu ve manileri kulağımızın aşinasıdır. Bu gelenek yine aynıyle devam ettiriliyor. Davul sesi manisiz olur mu? Evler bütün ramazan boyu dolaşılır, uyuyanlar uyandırılırdı.
Besmele ile çıktım yola
Selam verdim sağa sola
A efendim, a devletlim
Ramazanınız mübarek ola gibi dörtlükler sıralanırdı.
Sonraki günlerde tek tek bahşiş için zillere basılır, kapı önünde maniler sıralanırdı. Evin sakinleri de bilerek kapıyı geç açarlar, birkaç mani fazla söylettirebilmek için. Genelde bu manilerin heveslisi, isteklisi de aslında çocuklardı. Akşamdan tembihlenir evdekiler, uyandırılmak için hele hele, kapıya davulcu geldi ise, bahşişi de çocuklar vermek için koşarlar kapıya.
Sahur yemeği yenir, niyetler edilir ve sonrasında yollara düşülür, genç ihtiyar, kadın erkek, sabah namazı için camilere gelinir. Ramazana özel “mukabele” geleneği karşımıza çıkar. Diyanet tarafından camilere görevlendirilen hafızlar, sabah namazına kadar Kur’an okurlar ezberden, bir kısım cemaat elinde Kur’an takip eder yüzünden ve diğer cemaat dinler, huşu ile, mukabele denir, bu uygulamaya. Aynı uygulama öğle ve ikindi vaktinde de tekrar eder. Sabah namazı kılınır ve evlere dönülür. Sabah hayat yeniden başlar.
Ramazan ayında Gerede’de bir günün kesiti dilimizin döndüğünce böyleydi, bizim farkında olmadan atladığımız, anlatamadığımız mutlaka kalan güzellikler olabilir. Biz, bu sayede onları size hatırlatıp hayalinizde canlandırabildiysek ne mutlu. Bizi maziden atiye taşıyacak köprü kültürümüzdür. Geleceğe akıp giderken yok olmamak için köprüler hep kalmalı, hep kalmalı yenileri kurulmalıdır.
Zengin kültürümüzü gönül zenginliğiniz ile kuvvetlendirmeniz dileklerimle..