ERTUĞRUL GAZİ [email protected] 16/09/2014
Türk tarihinde, Söğüt önemli bir yer tutar. Osmanlı Devleti adlı ulu çınarın temelleri, Ertuğrul Gazi Atamız tarafından bu şirin ve sakin ve güzel ve temiz ve sessiz beldemizde atılmıştır. Oğuzların Kayı Boyuna mensup Ertuğrul Gazi’nin ataları, Anadolu’nun ilk fethi yıllarında Sultan Tuğrul Bey ve Alparslan’ın maiyetinde, önce Ahlat’a yerleşmişlerdir. Sonra Mardin’e gelerek, kendileri gibi Kayı boyuna mensup Artukoğullarına bağlanmışlardır. Ve sonra Erzurum Pasinler Ovasına (Sürmeli Çukur) yerleşmişler ve başlarında da Ertuğrul Gazi vardır.
Yine tarihi ananeye göre, ağabeyleri Tekin ve Gündoğdu, Ahlata geri dönmüşler; Ertuğrul Gazi ve Kardeşi Dündar Bey’de, Sivas yakınlarına gelip konaklamışlardır. Bu günler Moğol tehlikesinin kol gezdiği günlerdir. Kayılar, Sarı Batı’yı (Savcı) Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’a göndermeye, O’ndan, Anadolu’ya yerleşme müsaadesi almaya karar verdiler. Acele yola çıkan Sarı Batı, hayırlı haberlerle dönmüştü. Selçuklu Sultanı kendisini çok iyi karşılamış, “ Şimdilik Ankara yakınındaki Karacadağ yaylasını ihsan ediyorum. Bahtınız açık olsun ”diyerek, uğurlamıştı. Hikayeyi dinleyen Ertuğrul Gazi duygulanmış, “ Bir Türk hakanından ancak böyle bir Al-i Cenaplık beklenir ” diye minnet duygularını ifade etmişti. Yeni Yurtlarına doğru harekete geçen Kayılar, Yassı Çemen Savaşında ( 10.Ağustos.1230 ) yardım ettiği Selçuklu ordusunun kazanmasında etkili oldular. Sonra Karacadağ’a doğru harekete geçtiler. Ertuğrul Gazi burada, gerek Moğollara karşı, gerek Bizans’a karşı mücadelelere katılmış, mühim hizmetlerde bulunmuş olduğu için nihayet kendisine Alaaddin Keykubat, mükafaat olarak uc’da, Bizans hududunda Söğüt Kışlağı ile Domaniç yaylağı dirlik olarak verilmiş ve işte bunun üzerine burası müstakbel Osmanlı Devleti’nin beşiği olmuştur.
Attan eğeri, belinden kılıncı çıkarmayan bir avuç Türkmen, gece uyumamış, gündüz durup dinlenmemiş, Cihan İmparatorluğunun temelini atmıştır.
Müneccimbaşı, tarihinde şöyle bir olay anlatır: “ Mevlana Celaleddin-i Rumi ile ilgili bir menkıbede hikâye olunduğuna göre; Ertuğrul Gazi, Konya’ya her gelişinde kendilerini ziyaret ederlerdi. Bir keresinde henüz küçük bir çocuk olan Osman Gazi’yi de beraberlerinde Şeyh’e getirip hayır dualarını rica eylediler. O sırada Selçuklu Hükümdarı bulunan kimsenin Kalenderi olan bir şahsa bağlılığını işiten Hz. Mevlana,‘hoş şimdi hükümdarlar kendine bir baba bulduysa, bizde kendimize bir oğul bulduk, diyerek Osman Gazi’nin elinden tutup hayır dua eylediler. Onu ulu ve devamlı olacak bir devletle müjdelediler. Madem ki Ertuğrul ve oğulları ve torunları benim neslime inanırlar ve bağlanırlar, devletleri daim olsun’ diye de dua buyurdular.”
Asırlar boyu babadan oğula intikal eden temiz saf ve nezih inanç, Selçuk’tan Ertuğrul’a intikal ediyor, Cihanın gıpta ettiği Osmanlı güneşi doğuyordu. Ertuğrul Gazi, Söğüt’e yerleşerek, kışları Söğüt’te, yazları da Domaniç yaylasında geçirerek zaman zaman Bizans sınır bölgelerine akınlar düzenlemiştir. Bu akınlar sırasında, çevresinde bulunan Akçakoca, Aykut Alp, Konur Alp, Karamürsel, Samsa Çavuş, Kara Tekin, Turgut Alp, Abdurrahman Gazi gibi tecrübeli uc beyleri de Ertuğrul Bey’in etrafına toplanmışlardır. Böylece Söğüt’e yerleşen Kayı Boyu, her geçen gün biraz daha büyüyerek güçlenmiştir. Ancak, epeyce yaşlanan Ertuğrul Gazi, 1281 yılında Kayı Boyunun idaresini Oğlu Osman Gazi’ye bırakarak 90 yaşını aşmış olduğu halde Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Kendisi fani âlemdeki vaktini doldurmuştu ama emaneti, nasihatlerle dualarla çok iyi yetiştirilmiş oğul Osman Gazi elinde, özlenen istenilen hedeflere kısa zamanda ulaşacak, izinden gelenlerce Viyana’lara taşınacaktı.
Türbesi, Bilecik ili, Söğüt ilçesindedir. Oğuz soyu mensubiyetini bizzat taşıyanlar, Ertuğrul Gazi’nin türbesini manevi ziyaret yeri haline getirmişlerdir. Bugünkü türbesi II. Abdülhamid tarafından yenilenmiştir. Geniş gül bahçeli Türbe, bugün Söğüt’ün en önemli ziynetidir.
Milli Mücadelenin en çetin günleri, Yunan batının son haçlı ordusu gibi İzmir’den Anadolu’ya çıkmış işgale başlamış, Eskişehir, Afyon, Kütahya, Bursa, Bilecik işgale uğramış ve Söğüt’e gelmiş, adeta tarihten intikam alırcasına, Ertuğrul Gazi’nin türbesi de kurşunlanır, Yunan generali Trikopis, türbeye girer, Ertuğrul Gazi’nin sandukasının üzerine oturur ve ayaklarıyla vurarak, seslenir. “Ey, Ertuğrul kalk, kalk da gör torunlarının halini, buraları artık ancak yine sen geri alabilirsin, kalk kalk da torunlarını kurtar.”Akibet, Takdir-i İlâhi,Ne diyelim. Gönlümüzden geçen cümle şu, Ertuğrul Gazi, niyeti ve saygısıdır ki rüyaları bir bir gerçek olmuş, Osmanlı Çınarının Atası. Galiba bu defa da malum oldu ki, niyazı kabul oldu, Ertuğrul Gazi’nin. Çok değil birkaç gün sonra, şahlanan ve kendinde son bir kuvvet bulan, Ertuğrul Gazi nesli, Yunan’ı süpürecekti, vatanından. Ve Ertuğrul Gazi’nin sandukasını tekmeleyen bacaklar, takatsiz, dermansız, mecalsiz, titriyordu, esir edilerek çıkarılmış, son Gazi’nin, Gazi Mustafa Kemâl’in karşısında. İşte bir Gazi daha. Demek ki bu Millet, bu asil millet her zor anda bir Gazi, çıkarabiliyormuş. Dünya da bunu tecrübe ile öğreniyormuş.
Ruhun Şad olsun Atamız Ertuğrul Gazi,
Ve bizlere bu toprakları ebedi vatan yapan Gazi’ler,
Allah sizden razı olsun, binlerce fatiha hediyemiz olsun.
Yine tarihi ananeye göre, ağabeyleri Tekin ve Gündoğdu, Ahlata geri dönmüşler; Ertuğrul Gazi ve Kardeşi Dündar Bey’de, Sivas yakınlarına gelip konaklamışlardır. Bu günler Moğol tehlikesinin kol gezdiği günlerdir. Kayılar, Sarı Batı’yı (Savcı) Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’a göndermeye, O’ndan, Anadolu’ya yerleşme müsaadesi almaya karar verdiler. Acele yola çıkan Sarı Batı, hayırlı haberlerle dönmüştü. Selçuklu Sultanı kendisini çok iyi karşılamış, “ Şimdilik Ankara yakınındaki Karacadağ yaylasını ihsan ediyorum. Bahtınız açık olsun ”diyerek, uğurlamıştı. Hikayeyi dinleyen Ertuğrul Gazi duygulanmış, “ Bir Türk hakanından ancak böyle bir Al-i Cenaplık beklenir ” diye minnet duygularını ifade etmişti. Yeni Yurtlarına doğru harekete geçen Kayılar, Yassı Çemen Savaşında ( 10.Ağustos.1230 ) yardım ettiği Selçuklu ordusunun kazanmasında etkili oldular. Sonra Karacadağ’a doğru harekete geçtiler. Ertuğrul Gazi burada, gerek Moğollara karşı, gerek Bizans’a karşı mücadelelere katılmış, mühim hizmetlerde bulunmuş olduğu için nihayet kendisine Alaaddin Keykubat, mükafaat olarak uc’da, Bizans hududunda Söğüt Kışlağı ile Domaniç yaylağı dirlik olarak verilmiş ve işte bunun üzerine burası müstakbel Osmanlı Devleti’nin beşiği olmuştur.
Attan eğeri, belinden kılıncı çıkarmayan bir avuç Türkmen, gece uyumamış, gündüz durup dinlenmemiş, Cihan İmparatorluğunun temelini atmıştır.
Müneccimbaşı, tarihinde şöyle bir olay anlatır: “ Mevlana Celaleddin-i Rumi ile ilgili bir menkıbede hikâye olunduğuna göre; Ertuğrul Gazi, Konya’ya her gelişinde kendilerini ziyaret ederlerdi. Bir keresinde henüz küçük bir çocuk olan Osman Gazi’yi de beraberlerinde Şeyh’e getirip hayır dualarını rica eylediler. O sırada Selçuklu Hükümdarı bulunan kimsenin Kalenderi olan bir şahsa bağlılığını işiten Hz. Mevlana,‘hoş şimdi hükümdarlar kendine bir baba bulduysa, bizde kendimize bir oğul bulduk, diyerek Osman Gazi’nin elinden tutup hayır dua eylediler. Onu ulu ve devamlı olacak bir devletle müjdelediler. Madem ki Ertuğrul ve oğulları ve torunları benim neslime inanırlar ve bağlanırlar, devletleri daim olsun’ diye de dua buyurdular.”
Asırlar boyu babadan oğula intikal eden temiz saf ve nezih inanç, Selçuk’tan Ertuğrul’a intikal ediyor, Cihanın gıpta ettiği Osmanlı güneşi doğuyordu. Ertuğrul Gazi, Söğüt’e yerleşerek, kışları Söğüt’te, yazları da Domaniç yaylasında geçirerek zaman zaman Bizans sınır bölgelerine akınlar düzenlemiştir. Bu akınlar sırasında, çevresinde bulunan Akçakoca, Aykut Alp, Konur Alp, Karamürsel, Samsa Çavuş, Kara Tekin, Turgut Alp, Abdurrahman Gazi gibi tecrübeli uc beyleri de Ertuğrul Bey’in etrafına toplanmışlardır. Böylece Söğüt’e yerleşen Kayı Boyu, her geçen gün biraz daha büyüyerek güçlenmiştir. Ancak, epeyce yaşlanan Ertuğrul Gazi, 1281 yılında Kayı Boyunun idaresini Oğlu Osman Gazi’ye bırakarak 90 yaşını aşmış olduğu halde Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Kendisi fani âlemdeki vaktini doldurmuştu ama emaneti, nasihatlerle dualarla çok iyi yetiştirilmiş oğul Osman Gazi elinde, özlenen istenilen hedeflere kısa zamanda ulaşacak, izinden gelenlerce Viyana’lara taşınacaktı.
Türbesi, Bilecik ili, Söğüt ilçesindedir. Oğuz soyu mensubiyetini bizzat taşıyanlar, Ertuğrul Gazi’nin türbesini manevi ziyaret yeri haline getirmişlerdir. Bugünkü türbesi II. Abdülhamid tarafından yenilenmiştir. Geniş gül bahçeli Türbe, bugün Söğüt’ün en önemli ziynetidir.
Milli Mücadelenin en çetin günleri, Yunan batının son haçlı ordusu gibi İzmir’den Anadolu’ya çıkmış işgale başlamış, Eskişehir, Afyon, Kütahya, Bursa, Bilecik işgale uğramış ve Söğüt’e gelmiş, adeta tarihten intikam alırcasına, Ertuğrul Gazi’nin türbesi de kurşunlanır, Yunan generali Trikopis, türbeye girer, Ertuğrul Gazi’nin sandukasının üzerine oturur ve ayaklarıyla vurarak, seslenir. “Ey, Ertuğrul kalk, kalk da gör torunlarının halini, buraları artık ancak yine sen geri alabilirsin, kalk kalk da torunlarını kurtar.”Akibet, Takdir-i İlâhi,Ne diyelim. Gönlümüzden geçen cümle şu, Ertuğrul Gazi, niyeti ve saygısıdır ki rüyaları bir bir gerçek olmuş, Osmanlı Çınarının Atası. Galiba bu defa da malum oldu ki, niyazı kabul oldu, Ertuğrul Gazi’nin. Çok değil birkaç gün sonra, şahlanan ve kendinde son bir kuvvet bulan, Ertuğrul Gazi nesli, Yunan’ı süpürecekti, vatanından. Ve Ertuğrul Gazi’nin sandukasını tekmeleyen bacaklar, takatsiz, dermansız, mecalsiz, titriyordu, esir edilerek çıkarılmış, son Gazi’nin, Gazi Mustafa Kemâl’in karşısında. İşte bir Gazi daha. Demek ki bu Millet, bu asil millet her zor anda bir Gazi, çıkarabiliyormuş. Dünya da bunu tecrübe ile öğreniyormuş.
Ruhun Şad olsun Atamız Ertuğrul Gazi,
Ve bizlere bu toprakları ebedi vatan yapan Gazi’ler,
Allah sizden razı olsun, binlerce fatiha hediyemiz olsun.