hased [email protected] 06/07/2014
Hased, kıskanç ruhlu kişinin, başkalarının sahip olduğu varlık veya iyiliklerin sadece kendi elinde bulunmasını istemesi halidir. Bilgisizlik ve tamahkârlığın birleşmesinden, kaynaşmasından doğar. En çok da tanıdık ve akrabalar arasında kendisini gösterir:
Hased, çirkin huyların en zararlılarındandır. Herkeste bulunmakla birlikte dereceleri farklıdır. Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider; kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğe hâkim olur ve gittikçe artar. İşte asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset sonuncusudur. İmam Gazalî'ye göre haset ancak bir nimete karşı olur. Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir. Birincisi, o nimeti çok görerek onun elinden gitmesini istemektir; buna haset denir. Hasedin tezâhürü de insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir. İkinci hal ise ne varlığa sevinmek, ne de yok olmasını istemektir.
Hased ve kıskançlık birbirine çok yakın iki terimdir ve farklı durumlarda kişinin verdiği karmaşık tepkilerdir. Ancak gıpta etmek ve imrenmek bunlardan farklı şeylerdir. Haset duygusu bazen açık ve belirgin olarak kendini hissettirirken bazen de üstü örtülü bir şekilde gündeme gelebilir. Bireyin kendi içinde ulaşmak isteyip de ulaşamadığı her türlü nesnenin, bir başkasının elinde veya gücünde olmasına imrenme duygusu şiddetlendikçe hasede, hasedin artması ise saldırganlığa dönüşür.
Kıskançlık, kişinin kendisinin sahip olduğunu kaybetmekten çekinmesi ya da korkmasıdır. İstediği şey, başkasında olanın aynısının sadece kendisinde olmasıdır. Ve bunu çaba harcamadan emek vermeden zahmete girişmeden yapmak istemesidir.
Hased, duygusu ile dolu kişinin davranışlarının tipik örneklemeler:
Onlar, vermeyi bilmez, almayı sever….
Onlar, övgüyü bilmez, yermeyi sever…
Onlar, beceriksizdirler, fakat aynı işi becerenleri kötü ilan ederler.
Onlar, çözümü değil, çözümsüzlüğü sever,
Onlar, ezeli ve ebedi muhalefette kalmayı yeğleyen tek partidir,
Onlar, egoisttirler, başkalarının varlığını düşünenleri dışlarlar.
Onlar, yanlarında başkalarının takdir edilmesinden nefret ederler,
Onlar, sürekli gergindirler, sakin ve rahat insanları kabullenemezler…
Onlar, övgüyü sevmezler, ancak kendilerinin övülmesini beklerler…
Onlar, bakarlar ama görmezler, gözlerin sahiplerine tahammül edemezler…
Onlar, kolay kolay teşekkür edemez elinize sağlık diyemezler,
Onlar, kibirli ve gururludurlar, tevazuyu kabullenmezler…
Onlar, içleri çürümüş bir ağaç gibidir sürekli kendi kendilerini yer bitirirler,
Onlar, sevemez ve sevdiremezler; aynı zamanda gülemez ve güldüremezler,
Onlar, vefayı, iyiliği, başarıyı, başarmayı, emeği, bilmezler, fakat bu özellikte olanları da tanımazlar,
Onlar, eleştiriyi, çamur atmayı bir araç olarak değil bir amaç olarak silah niyetine kullanırlar,
Onlar, ancak onlar kendileri gibi olanı sever ve sayarlar; ayrıca kendi gibilerle yer, içer ve gezerler,
Onlar, komşusunun iki tavuğunun üç olmasını istemeyen açgözlülerdir.
Onlar, sürekli hazımsız ve sindirim problemi çeken hasta ruhlu kişilerdir.
Hased eden kimsenin içinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine hased edildikçe Allah onun nimetini artırır. Onun nimetinin artması da hasedçinin hasedini, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır. Hasedçinin göğsü daralır, uykusu kaçar. Amansız bir hastalığa düşer. Hased edilenin perişanlığı istenirken, hasedçi perişan olur. Bunun yanında hased edilen kimsenin durumunda bir bozulma, bir kötüleşme olmaz. O halde, kişi bir âhiret hesabı ve korkusu çekmese bile, aklın gereği olarak bu yararsız azaptan kurtulmayı istemelidir. Üstelik âhirette neden olacağı ceza da unutulmamalıdır.
Yarabbi, bizleri bu ve bu gibi insanlardan koru…
Hased, çirkin huyların en zararlılarındandır. Herkeste bulunmakla birlikte dereceleri farklıdır. Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider; kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğe hâkim olur ve gittikçe artar. İşte asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset sonuncusudur. İmam Gazalî'ye göre haset ancak bir nimete karşı olur. Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir. Birincisi, o nimeti çok görerek onun elinden gitmesini istemektir; buna haset denir. Hasedin tezâhürü de insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir. İkinci hal ise ne varlığa sevinmek, ne de yok olmasını istemektir.
Hased ve kıskançlık birbirine çok yakın iki terimdir ve farklı durumlarda kişinin verdiği karmaşık tepkilerdir. Ancak gıpta etmek ve imrenmek bunlardan farklı şeylerdir. Haset duygusu bazen açık ve belirgin olarak kendini hissettirirken bazen de üstü örtülü bir şekilde gündeme gelebilir. Bireyin kendi içinde ulaşmak isteyip de ulaşamadığı her türlü nesnenin, bir başkasının elinde veya gücünde olmasına imrenme duygusu şiddetlendikçe hasede, hasedin artması ise saldırganlığa dönüşür.
Kıskançlık, kişinin kendisinin sahip olduğunu kaybetmekten çekinmesi ya da korkmasıdır. İstediği şey, başkasında olanın aynısının sadece kendisinde olmasıdır. Ve bunu çaba harcamadan emek vermeden zahmete girişmeden yapmak istemesidir.
Hased, duygusu ile dolu kişinin davranışlarının tipik örneklemeler:
Onlar, vermeyi bilmez, almayı sever….
Onlar, övgüyü bilmez, yermeyi sever…
Onlar, beceriksizdirler, fakat aynı işi becerenleri kötü ilan ederler.
Onlar, çözümü değil, çözümsüzlüğü sever,
Onlar, ezeli ve ebedi muhalefette kalmayı yeğleyen tek partidir,
Onlar, egoisttirler, başkalarının varlığını düşünenleri dışlarlar.
Onlar, yanlarında başkalarının takdir edilmesinden nefret ederler,
Onlar, sürekli gergindirler, sakin ve rahat insanları kabullenemezler…
Onlar, övgüyü sevmezler, ancak kendilerinin övülmesini beklerler…
Onlar, bakarlar ama görmezler, gözlerin sahiplerine tahammül edemezler…
Onlar, kolay kolay teşekkür edemez elinize sağlık diyemezler,
Onlar, kibirli ve gururludurlar, tevazuyu kabullenmezler…
Onlar, içleri çürümüş bir ağaç gibidir sürekli kendi kendilerini yer bitirirler,
Onlar, sevemez ve sevdiremezler; aynı zamanda gülemez ve güldüremezler,
Onlar, vefayı, iyiliği, başarıyı, başarmayı, emeği, bilmezler, fakat bu özellikte olanları da tanımazlar,
Onlar, eleştiriyi, çamur atmayı bir araç olarak değil bir amaç olarak silah niyetine kullanırlar,
Onlar, ancak onlar kendileri gibi olanı sever ve sayarlar; ayrıca kendi gibilerle yer, içer ve gezerler,
Onlar, komşusunun iki tavuğunun üç olmasını istemeyen açgözlülerdir.
Onlar, sürekli hazımsız ve sindirim problemi çeken hasta ruhlu kişilerdir.
Hased eden kimsenin içinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine hased edildikçe Allah onun nimetini artırır. Onun nimetinin artması da hasedçinin hasedini, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır. Hasedçinin göğsü daralır, uykusu kaçar. Amansız bir hastalığa düşer. Hased edilenin perişanlığı istenirken, hasedçi perişan olur. Bunun yanında hased edilen kimsenin durumunda bir bozulma, bir kötüleşme olmaz. O halde, kişi bir âhiret hesabı ve korkusu çekmese bile, aklın gereği olarak bu yararsız azaptan kurtulmayı istemelidir. Üstelik âhirette neden olacağı ceza da unutulmamalıdır.
Yarabbi, bizleri bu ve bu gibi insanlardan koru…