kaybolan mesleklerimiz:KOLONYACILIK [email protected] 01/06/2010
Bizim geleneğimizde misafire ikram denince; hatırımıza ilk önce kolonya ve şeker gelir. Misafirlerimize ikram ettiğimiz şekerin konusu; şekeri ve şekerciliğimizi geçen sayımızda sizlerle paylaşmıştık. Bu defa misafirlerimize şekerden önce ikram ettiğimiz kolonya ile yazı serimize devam edeceğiz. Kaybolan mesleklerimiz yazı serimizde bu defa kolonyacılık ile karşınızdayız. Gerede’de insanımıza serinlik sunan, rahatlatan birbirinden güzel şişelerde ve güzel kokulu kolonyaları ile sizlere kolonyacılarımızı tanıtacağız.[1]
Dünden bugüne Gerede’de Köroğlu Kolonyaları markası ile Mehmet ŞEKERCİ, Aladağ Kolonyaları markası ile Orhan MURATOĞLU, Karan Kolonyaları markası ile Mustafa KARAN, Önce Sür daha sonra Ardıç Kolonyaları markası ile Zeki SÜR, Önce Gerede daha sonra Arkut Kolonyaları markası ile Arif KUTLUGÜN kolonya ürettiler.
Bu işin emektarları ile tek tek görüşme ayarladım. O kadar mutluyum ki hem görüşmek için hepsini de bulabildim hem de hiç biri beni kırmadı. Üstelik öyle güzel, öyle hoş bir sohbet oldu ki adeta serinledim. Ama tek isteğim bu serinliği sizlere aktarabilmek.
Önce kolonyacılık günlerine ara veren ama özlemle gelecekte yine yeniden kolonyacılığa devam etme niyetinde ve kararında olan Zeki SÜR ile başladık sohbetimize. Zeki SÜR “Kolonyacılığa 1965 senesinde başladım. 1970’de Sanayi Bakanlığından patentini aldım. On yılda bir yenileniyor, üç sefer yeniledik, dördüncüyü yenileyeceğiz.
Önce Sür Kolonyaları ve Sür Kremleri markası ile çıktık. Kolonya yanında kremde ürettik. Hatta kremlerimizin taklidi bile çıktı. Parfüm imal ettim. Ancak Kolonyada yoğunlaştık. Marka adımızı ARDIÇ olarak değiştirdik. Ardıç, Çam, Limon, Altın damla, diye değişik kokularla çeşidimizi artırdık. 1965-85 yılları arasında çok yoğun çalıştık. En çok Ankara-İstanbul yolunun Gerede üzerindeki dinlenme tesislerindeki büfelere satışımız olurdu. Bunun yanında dışarıya da açılıyorduk. Mesela Çaycuma, Devrek, İstanbul, Bolu toptan kolonya gönderdiğimiz yerlerdi. Ancak bu dinlenme istasyonlarının sönmesi, kalitesiz ve ucuz kolonyaların toptancılar aracılığı ile bakkallara ve marketlere girmesi, bizim sürümümüzü ve pazar payımızı düşürdü. Bu durum tek başına kolonyacılıkla geçinmeyi güçleştirdi. Şu aralar biraz ara verdim ama devam etmeyi düşünüyorum. En büyük arzum kendime ait bir büfede çeşit çeşit şişelerde yeniden ürettiğim kolonyalarımı müşterilerime sunmaktır.” İnşallah sizinle bu büfede yeni sohbette buluşmak üzere diyorum ve teşekkür ediyorum bize vakit ayırdığı için…
Kolonyacılıkta çok önemli bir zirve isim de Arif KUTLUGÜN’ dür. Onu bulup röportaj yapabildiğim için çok şanslı sayıyorum kendimi. Çünkü kendileri çoğunlukla Gerede dışında oluyor. Neyse işte Arif Bey, sıcak sımsıcak sohbet ve üstelik kendisini özlemişiz. Ben sadece bir soru sordum ve bir daha sözünü kesmedim. Sohbetimiz önce kayıt cihazında, ben ise sadece şimdi kâğıda aktarıyorum. Arif KUTLUGÜN “Önce Gerede Kolonyaları idi tescilli ismimiz. Sonra Arif’in iki harfini, Kutlugün’ün üç harfini aldık ARKUT markası doğdu. Arkut Dağı da amblem oldu. Kolonyacılık bir talepten doğdu. Gerede’de ve istasyonlarımızda tüketim çoktu. Çevre il ve ilçelerde üretim yoktu. Pazar olunca bizim için üretim kolaydı. Çeşit çeşit şişelerde, değişik kokulu çeşitlerimizi kendi araçlarımızla isteklere göre taşırdık. Şişe deyip geçmeyelim. 20 çeşit ebadı vardı. Orta, küçük, büyük, yassı, yuvarlak, honiği, koniği bulunduruyorduk. Sonra üretim ve kalite, marka önemliydi. Tescilli marka olmalıydınız. Tecilli marka olmazsanız, üretim için saf alkol alamıyordunuz. Alkol tekel idaresinden alınabiliyordu. 600-900 litre alkol alıyor ve 2 ay içinde işliyor, kolonya yapıyorduk. Bu üretim, kapasite ve satış durumuna göre oluyordu. Bazen durgunluk yaşarken bazen de satış patlaması yaşardık. Merzifon’daki bir müşterim kolonya ister, ona kolonya üretirken, Çorum’daki bir müşteri daha kolonya ister. O zaman alkol alım kotanızı aşarsınız. O zaman da diğer kolonya imalatçıları ile yardımlaşırdık. Gerede Kolonyacıları olarak öncelikle Petrol istasyonlarına, tanıtım ölçüsünde çevre il ve ilçelere satış yapıyorduk. Allah rahmet eylesin Mehmet Abim en eskimiz, sonra Zeki abi, ben daha sonra 1975’te başladım. 1990’a kadar, 15 yıl yaptım bu işi. Otoyolun Gerede dışından geçmesi bizim satışlarımızı olumsuz etkiledi. Biz de maliyetleri düşürerek gidemedik bu yeni güzergâha. Mecburen biz de iş değişikliğine gittik. Sonrada emekli olduk ve çocukların okulu için onlarla olmayı tercih ettik. Şimdi ise artık yeniden başlamak çok zor ve zamana uymak çok uzak. Allah bu işi devam ettirenlere güç ve kuvvet versin. Gurur duyarız.” Tekrar görüşmek ve sohbet etmek üzere vedalaşıyoruz.
Gerede Kolonyacılığının ilk ve son temsilcisi Köroğlu Kolonyaları markası ile merhum Mehmet ŞEKERCİ’in oğlu Salim ŞEKERCİ ile son ve final röportaj için mekanında buluşuyoruz. Ve Salim ŞEKERCİ “ Salimen dedem şekercilik zamanında bugün ki gibi olmasa da kolonya yapmış. Rahmetli babamın dedesi benim büyük dedem Şekerci Salimen mucitmiş.
Şekerci Salimen; Şekercilerin başustası, kolonyacılığın da adeta başlangıcı olmuş. Babam Salimen Dedemin limon ve çam kolonyası yaptığını söylerdi. 35 li 40 lı yıllar. Salimen dedem Hacı Rıza dedeme bırakmış şekerciliği. 1940-1958 arası Hacı Rıza Dedem Şekerciliğe devam etmiş. 1958’de her şeyi babama bırakmış, sen devam et demiş. Ancak Babam da 1960’da Şekerciliği bırakmış ama kolonyacılığa başlamış. 1962’de Sanayi Bakanlığından Köroğlu Kolonyaları adı ile marka tescil belgesi almış. Köroğlu Kolonyaları o zamandan bu zamana 50 senedir tescilli marka. 10 senede bir yenileriz. Şekercilik yapmak istemeyen babam 58-60 arası Hendekli Nevzat Usta’dan günlük gidip gelmiş ve kolonyacılığı öğrenmiş. Hep anardı ‘bana kolonyacılığı Nevzat Usta öğretti’ derdi. O da o civarın ünlü kolonyacısı imiş. Babam 60’da başlamış, sonra Merhum Mustafa KARAN, Merhum Orhan MURATOĞLU, Merhum M.Ali AKBIYIKOĞLU, Zeki SÜR, Arif KUTLUGÜN sırasıyla kolonyacı oldular. Hepsi de Babama usta gözüyle bakarlardı, danışırlardı, fikir alırlardı. Babam gerekirse gider, yerinde yardım eder, yol gösterirdi. Ancak zaman içinde hepsi çekildiler. Şimdi Köroğlu Kolonyaları babadan oğula severek devam ettiriliyor. Ancak benden sonra kim devam ettirecek o belli değil, belki de korkuyorum devam etmeyecek. 60-80 arası işimiz çok iyiydi. Çocukluğumda Babamın 15-16 kişi çalıştırdığını bilirim. Mahallenin delikanlıları, genç kızları yevmiyeli çalışırdı. Şişeleme, şişe kapaklama, etiket yapıştırma, kutulama, ambalajlama yaptırırdı. Şimdi o işler, o sürüm yok ama, yine de Ramazan ve Kurban Bayramı öncesinde güzel işler oluyor. Çünkü Misafire kolonya ve şeker ikram geleneğimiz hala sürdüğü sürece kolonyacılık devam edecektir. Size biraz da imalat ile ilgili bilgi vereyim. 250 litrelik 5 tank toplam 1250 litre kapasite ile çalışıyorum. Tanklara kolonyayı kurduktan itibaren 15 gün yatma süresi var. Bu sürede 15 gün alkol ve esans karıştırılacak. Sonra katkı maddeleri ve su ilave ediyoruz. Saf alkol 96 derecedir. Kolonya sağlık koşulu Limon Kolonyası 80 derece, diğer kolonyalar 60 derece olmalıdır. İnsan sağlığına uygun hale getirmek için su ilave ederiz. Çok zengin koku arşivimiz vardır. Limon, Çimen, Ardıç, Tütün, Şeftali çiçeği, Beyaz zambak, Abant nilüferi, Bolu çamı, Altın damla gibi. Ardıç ve Bolu çamı en çok tercih edilendir. Bunun sebebi ise bütün kokular Köroğlu ismi altında babamın formülleri ile yapılıyor olmasıdır. Her koku markaya özgü bir sırdır.” Baba mesleğini baba yadigârı ve emaneti kabul edip severek sürdüren Salim ŞEKERCİ’ ye bol nasip ve kazançlar dileyerek, sohbeti bitiriyoruz. Ardından kendisinin bizzat demlediği sabah çayını yudumluyoruz. Ama ekliyorum. Çay vesile; asıl demlenen bitmeyen, eskimeyen dost ve dostluk.
Ben diliyorum ve ümit ediyorum ki, Gerede Kolonyacılığı devam edecek ve kaybolmayacak. Yüzyılları aşarak devam eden Bayram geleneğimiz, Misafire Kolonya ve şeker ikramı geleneğimiz, Milletimizle beraber sonsuza kadar yaşayacaktır. İstisnasız her evde limon kolonyası bulundukça, Otobüs yolculuklarında muavinler, yolcularını firmanın ikramı limon kolonyası ile ferahlattıkça, Türk Hava Yolları bile Uçaklarında adına yakışan şekilde geleneğe uyarak yolcularını limon kolonyası ile serinlettikçe; ben inanıyorum Salim ŞEKERCİ “Köroğlu Kolonyaları”nı devam ettirecek formülü bulacaktır. Belki de yalnız kalmayacak, bu yolda yanında eski ve yeni yol arkadaşları olacaktır diye ümit ediyorum.
Dünden bugüne Gerede’de Köroğlu Kolonyaları markası ile Mehmet ŞEKERCİ, Aladağ Kolonyaları markası ile Orhan MURATOĞLU, Karan Kolonyaları markası ile Mustafa KARAN, Önce Sür daha sonra Ardıç Kolonyaları markası ile Zeki SÜR, Önce Gerede daha sonra Arkut Kolonyaları markası ile Arif KUTLUGÜN kolonya ürettiler.
Bu işin emektarları ile tek tek görüşme ayarladım. O kadar mutluyum ki hem görüşmek için hepsini de bulabildim hem de hiç biri beni kırmadı. Üstelik öyle güzel, öyle hoş bir sohbet oldu ki adeta serinledim. Ama tek isteğim bu serinliği sizlere aktarabilmek.
Önce kolonyacılık günlerine ara veren ama özlemle gelecekte yine yeniden kolonyacılığa devam etme niyetinde ve kararında olan Zeki SÜR ile başladık sohbetimize. Zeki SÜR “Kolonyacılığa 1965 senesinde başladım. 1970’de Sanayi Bakanlığından patentini aldım. On yılda bir yenileniyor, üç sefer yeniledik, dördüncüyü yenileyeceğiz.
Önce Sür Kolonyaları ve Sür Kremleri markası ile çıktık. Kolonya yanında kremde ürettik. Hatta kremlerimizin taklidi bile çıktı. Parfüm imal ettim. Ancak Kolonyada yoğunlaştık. Marka adımızı ARDIÇ olarak değiştirdik. Ardıç, Çam, Limon, Altın damla, diye değişik kokularla çeşidimizi artırdık. 1965-85 yılları arasında çok yoğun çalıştık. En çok Ankara-İstanbul yolunun Gerede üzerindeki dinlenme tesislerindeki büfelere satışımız olurdu. Bunun yanında dışarıya da açılıyorduk. Mesela Çaycuma, Devrek, İstanbul, Bolu toptan kolonya gönderdiğimiz yerlerdi. Ancak bu dinlenme istasyonlarının sönmesi, kalitesiz ve ucuz kolonyaların toptancılar aracılığı ile bakkallara ve marketlere girmesi, bizim sürümümüzü ve pazar payımızı düşürdü. Bu durum tek başına kolonyacılıkla geçinmeyi güçleştirdi. Şu aralar biraz ara verdim ama devam etmeyi düşünüyorum. En büyük arzum kendime ait bir büfede çeşit çeşit şişelerde yeniden ürettiğim kolonyalarımı müşterilerime sunmaktır.” İnşallah sizinle bu büfede yeni sohbette buluşmak üzere diyorum ve teşekkür ediyorum bize vakit ayırdığı için…
Kolonyacılıkta çok önemli bir zirve isim de Arif KUTLUGÜN’ dür. Onu bulup röportaj yapabildiğim için çok şanslı sayıyorum kendimi. Çünkü kendileri çoğunlukla Gerede dışında oluyor. Neyse işte Arif Bey, sıcak sımsıcak sohbet ve üstelik kendisini özlemişiz. Ben sadece bir soru sordum ve bir daha sözünü kesmedim. Sohbetimiz önce kayıt cihazında, ben ise sadece şimdi kâğıda aktarıyorum. Arif KUTLUGÜN “Önce Gerede Kolonyaları idi tescilli ismimiz. Sonra Arif’in iki harfini, Kutlugün’ün üç harfini aldık ARKUT markası doğdu. Arkut Dağı da amblem oldu. Kolonyacılık bir talepten doğdu. Gerede’de ve istasyonlarımızda tüketim çoktu. Çevre il ve ilçelerde üretim yoktu. Pazar olunca bizim için üretim kolaydı. Çeşit çeşit şişelerde, değişik kokulu çeşitlerimizi kendi araçlarımızla isteklere göre taşırdık. Şişe deyip geçmeyelim. 20 çeşit ebadı vardı. Orta, küçük, büyük, yassı, yuvarlak, honiği, koniği bulunduruyorduk. Sonra üretim ve kalite, marka önemliydi. Tescilli marka olmalıydınız. Tecilli marka olmazsanız, üretim için saf alkol alamıyordunuz. Alkol tekel idaresinden alınabiliyordu. 600-900 litre alkol alıyor ve 2 ay içinde işliyor, kolonya yapıyorduk. Bu üretim, kapasite ve satış durumuna göre oluyordu. Bazen durgunluk yaşarken bazen de satış patlaması yaşardık. Merzifon’daki bir müşterim kolonya ister, ona kolonya üretirken, Çorum’daki bir müşteri daha kolonya ister. O zaman alkol alım kotanızı aşarsınız. O zaman da diğer kolonya imalatçıları ile yardımlaşırdık. Gerede Kolonyacıları olarak öncelikle Petrol istasyonlarına, tanıtım ölçüsünde çevre il ve ilçelere satış yapıyorduk. Allah rahmet eylesin Mehmet Abim en eskimiz, sonra Zeki abi, ben daha sonra 1975’te başladım. 1990’a kadar, 15 yıl yaptım bu işi. Otoyolun Gerede dışından geçmesi bizim satışlarımızı olumsuz etkiledi. Biz de maliyetleri düşürerek gidemedik bu yeni güzergâha. Mecburen biz de iş değişikliğine gittik. Sonrada emekli olduk ve çocukların okulu için onlarla olmayı tercih ettik. Şimdi ise artık yeniden başlamak çok zor ve zamana uymak çok uzak. Allah bu işi devam ettirenlere güç ve kuvvet versin. Gurur duyarız.” Tekrar görüşmek ve sohbet etmek üzere vedalaşıyoruz.
Gerede Kolonyacılığının ilk ve son temsilcisi Köroğlu Kolonyaları markası ile merhum Mehmet ŞEKERCİ’in oğlu Salim ŞEKERCİ ile son ve final röportaj için mekanında buluşuyoruz. Ve Salim ŞEKERCİ “ Salimen dedem şekercilik zamanında bugün ki gibi olmasa da kolonya yapmış. Rahmetli babamın dedesi benim büyük dedem Şekerci Salimen mucitmiş.
Şekerci Salimen; Şekercilerin başustası, kolonyacılığın da adeta başlangıcı olmuş. Babam Salimen Dedemin limon ve çam kolonyası yaptığını söylerdi. 35 li 40 lı yıllar. Salimen dedem Hacı Rıza dedeme bırakmış şekerciliği. 1940-1958 arası Hacı Rıza Dedem Şekerciliğe devam etmiş. 1958’de her şeyi babama bırakmış, sen devam et demiş. Ancak Babam da 1960’da Şekerciliği bırakmış ama kolonyacılığa başlamış. 1962’de Sanayi Bakanlığından Köroğlu Kolonyaları adı ile marka tescil belgesi almış. Köroğlu Kolonyaları o zamandan bu zamana 50 senedir tescilli marka. 10 senede bir yenileriz. Şekercilik yapmak istemeyen babam 58-60 arası Hendekli Nevzat Usta’dan günlük gidip gelmiş ve kolonyacılığı öğrenmiş. Hep anardı ‘bana kolonyacılığı Nevzat Usta öğretti’ derdi. O da o civarın ünlü kolonyacısı imiş. Babam 60’da başlamış, sonra Merhum Mustafa KARAN, Merhum Orhan MURATOĞLU, Merhum M.Ali AKBIYIKOĞLU, Zeki SÜR, Arif KUTLUGÜN sırasıyla kolonyacı oldular. Hepsi de Babama usta gözüyle bakarlardı, danışırlardı, fikir alırlardı. Babam gerekirse gider, yerinde yardım eder, yol gösterirdi. Ancak zaman içinde hepsi çekildiler. Şimdi Köroğlu Kolonyaları babadan oğula severek devam ettiriliyor. Ancak benden sonra kim devam ettirecek o belli değil, belki de korkuyorum devam etmeyecek. 60-80 arası işimiz çok iyiydi. Çocukluğumda Babamın 15-16 kişi çalıştırdığını bilirim. Mahallenin delikanlıları, genç kızları yevmiyeli çalışırdı. Şişeleme, şişe kapaklama, etiket yapıştırma, kutulama, ambalajlama yaptırırdı. Şimdi o işler, o sürüm yok ama, yine de Ramazan ve Kurban Bayramı öncesinde güzel işler oluyor. Çünkü Misafire kolonya ve şeker ikram geleneğimiz hala sürdüğü sürece kolonyacılık devam edecektir. Size biraz da imalat ile ilgili bilgi vereyim. 250 litrelik 5 tank toplam 1250 litre kapasite ile çalışıyorum. Tanklara kolonyayı kurduktan itibaren 15 gün yatma süresi var. Bu sürede 15 gün alkol ve esans karıştırılacak. Sonra katkı maddeleri ve su ilave ediyoruz. Saf alkol 96 derecedir. Kolonya sağlık koşulu Limon Kolonyası 80 derece, diğer kolonyalar 60 derece olmalıdır. İnsan sağlığına uygun hale getirmek için su ilave ederiz. Çok zengin koku arşivimiz vardır. Limon, Çimen, Ardıç, Tütün, Şeftali çiçeği, Beyaz zambak, Abant nilüferi, Bolu çamı, Altın damla gibi. Ardıç ve Bolu çamı en çok tercih edilendir. Bunun sebebi ise bütün kokular Köroğlu ismi altında babamın formülleri ile yapılıyor olmasıdır. Her koku markaya özgü bir sırdır.” Baba mesleğini baba yadigârı ve emaneti kabul edip severek sürdüren Salim ŞEKERCİ’ ye bol nasip ve kazançlar dileyerek, sohbeti bitiriyoruz. Ardından kendisinin bizzat demlediği sabah çayını yudumluyoruz. Ama ekliyorum. Çay vesile; asıl demlenen bitmeyen, eskimeyen dost ve dostluk.
Ben diliyorum ve ümit ediyorum ki, Gerede Kolonyacılığı devam edecek ve kaybolmayacak. Yüzyılları aşarak devam eden Bayram geleneğimiz, Misafire Kolonya ve şeker ikramı geleneğimiz, Milletimizle beraber sonsuza kadar yaşayacaktır. İstisnasız her evde limon kolonyası bulundukça, Otobüs yolculuklarında muavinler, yolcularını firmanın ikramı limon kolonyası ile ferahlattıkça, Türk Hava Yolları bile Uçaklarında adına yakışan şekilde geleneğe uyarak yolcularını limon kolonyası ile serinlettikçe; ben inanıyorum Salim ŞEKERCİ “Köroğlu Kolonyaları”nı devam ettirecek formülü bulacaktır. Belki de yalnız kalmayacak, bu yolda yanında eski ve yeni yol arkadaşları olacaktır diye ümit ediyorum.