yılmaz öztuna(20.091930-09.02.2012) [email protected] 02/02/2016
Türk gençliğine tarih bilincini aşılayan, siyaset, edebiyat ve daha birçok alanda otorite olan Yılmaz Öztuna'yı 09.02.2012 tarihinde kaybettik. Yirminci ve yirmi birinci yüzyıl Türk Tarihine ilim adamı, düşünür, edip ve lider olarak mührünü basan Yılmaz Öztuna, uzun yıllar Türkiye Gazetesinde kendisine ayrılan köşesinde Tarih üzerine makaleler yazmış ve Türk Milletinin sevgisine mazhar olmuştur.
Tarihçiliği kadar önemli bir hususiyeti de musikişinas ve müzikolog kişiliğiydi. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Dünyadaki ilk Türk Mûsikisi Konservatuarı'nın kurulmasını sağladı. Eser ve yazıları çeşitli dillere tercüme edildi. Yılmaz Öztuna'nın bir ilim adamı olarak Türk cemiyetine yaptığı katkılar sayılamayacak kadar çoktur. Kültür Bakanlığı'nın kurucularındandır. “Büyük Türkiye”, “Osmanlı Cihan Devleti”, “Büyük Türk Hakanlığı” gibi son yıllarda çok kullanılan tarihi ve siyasî tabirler ona aitti. Ayasofya Hunkâr Mahfili'nin ibadete açılması, Topkapı Sarayı'nın Hırkâ-i Saâdet Dairesi'nde Kur'ân-ı kerîm okunması gibi zaman içerisinde gerçekleşen birçok proje onun eseridir.
Şehzadelerin Türkiye'ye dönüşüne vesile olan önemli isimlerden biri olan Öztuna'nın hanedanın şeceresini çıkarması ailenin de ona yakınlık kurmasını sağladı. 1952'den bu yana yalnız yazılı kaynaklardan değil, pek çok şehzade ve sultan ile görüşüp bilgi topladı. Öztuna, 5 hacimli ciltten oluşan “Devletler ve Hanedanlar” isimli dev eserinde Osmanlı hanedanın yanı sıra dünya hanedanlarının da şeceresini ortaya koyuyordu. 60'dan fazla yayınlanmış eseri bulunan Öztuna'nın kitaplarından bazıları şöyle: “Bir darbenin anatomisi”, “Türk tarihinden yapraklar”, “Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikâyeleri”, “Türk tarihinden portreler”, “Tarih sohbetleri1-2-3”, “Osmanlı Devleti Tarihi 1-2”, “Tarih ve Politika Ansiklopedisi”, “Büyük Osmanlı Tarihi”
Yılmaz Öztuna, Sultan II. Abdülhamid'e iade-i itibar yapan, onun her kesim tarafından tanınmasını sağlayan tarihçi olarak bilinir. Türk tarihini genç nesillere sevdiren pek çok eser kaleme alan Öztuna'nın defin tarihi olan 10 Şubat aynı zamanda, iade-i itibar yaptığı Sultan Hamid'in de vefat yıldönümü... Abdülhamid'i savunan yazar, hanedanla münasebeti Sultan Abdülhamid'i yakından tanımasını da beraberinde getirdi. 1960'lı yıllara kadar 'Kızıl Sultan, istibdatçı' diye karalanan ve tarihçiler tarafından pek savunulmayan Sultan Abdülhamid'i ilk defa Yılmaz Öztuna, büyük bir devlet adamı olarak savunmuştu. Öztuna'nın 12 ciltlik Türkiye Tarihi kitabında Sultan Abdülhamid ilmî ve siyasi açıdan tarihteki yerine oturtuluyordu. O, Osmanlının örselenmiş itibarının iade edilmesinde de en büyük pay sahiplerinden biriydi.
Yapı Kredi Bankası'nın sahibi Kâzım Taşkent bir gün Öztuna'ya “Osmanlı tarihine ilişkin halkın elinde ciddi bir şey yok. En iyi Osmanlı tarihi nedir?” diye sorunca “Hammer tarihi” cevabını aldı. Ancak Hammer'ın yazdığı tarih 1774'te kalıyordu, ilmî açıdan çok eskiydi. “Sizin nezaretinizde tercümeye başlayın” diyen Taşkent'e bir teklifi olduğunu söyledi Öztuna: “Benim baskıya hazır bir Osmanlı tarihim var” Öztuna'nın bu cesur teklifine rağmen daha önceden yazdığı önemli bir eseri de şöhreti de yoktu. Sadece Türk Musikisi Lügati vardı yazdığı ancak onu sınırlı sayıda müzisyen okumuştu. Taşkent, bu teklifi, pekâlâ deyip kabul etti. Birinci cilt basıldıktan sonra herkes okudu: “Türkiye Tarihi, 65 bin basıldı, herkes okudu; İsmet İnönü, Celâl Bayar, Süleyman Demirel, orgeneraller... Bayar önünde resim çektirdi. İşte bu kitabın 12. cildinde Sultan Abdülhamid tarihteki yerine oturtuluyordu. Kitabı Demirel'in de okuması, ona Adalet Partisi'nde milletvekilliği yolunu açacaktı. Siyasete girdikten sonra Demirel'in de Özal'ın da yakını oldu.
Yılmaz Öztuna 1960 yılında Hayat Mecmuası'nda 1500 lira aylıkla işe başladı, 1 yıl sonra 8 sayfalık kültür sayfalarının mesul yazı işleri müdürü oldu, daha sonra genel yayın müdürü... Öztuna, 1965'te yayınlanmaya başlanan Hayat Tarih Mecmuası'nın her sayıda bir yazısı yayınlanır, genelde kapak sayfası olurdu. Öztuna'nın gayretleriyle derginin haftalık tirajı kısa sürede 450 binlere kadar tırmandı ki bu o günün şartları için inanılmaz bir rakamdı. Dergi, kısa sürede toplumda tarihe olan ilgiyi ve sevgiyi arttırdı. Desteğini aldığı geniş kesimin ilgisini sürekli tutmak için de klasik tarihin dışında birçok popüler konuyla da ilgilendi ve künyesinde yazdığı gibi bir “kültür” dergisi görünümünü korumaya çalıştı. Oysa dergi daha çok muhafazakâr, milliyetçi bir ideolojik kimlik taşıyordu. “Batı medeniyetçisi, fakat Türk ve İslam tarih ve kültürüne saygılı kalarak Türklük şuurunu geliştirmek” şeklinde özetlenebilen derginin bu yayın politikası ve ideolojik yöneliminin arkasında da Genel Yayın Müdürü Yılmaz Öztuna'nın büyük etkisi vardı.
Tarihçiliği kadar önemli bir hususiyeti de musikişinas ve müzikolog kişiliğiydi. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Dünyadaki ilk Türk Mûsikisi Konservatuarı'nın kurulmasını sağladı. Eser ve yazıları çeşitli dillere tercüme edildi. Yılmaz Öztuna'nın bir ilim adamı olarak Türk cemiyetine yaptığı katkılar sayılamayacak kadar çoktur. Kültür Bakanlığı'nın kurucularındandır. “Büyük Türkiye”, “Osmanlı Cihan Devleti”, “Büyük Türk Hakanlığı” gibi son yıllarda çok kullanılan tarihi ve siyasî tabirler ona aitti. Ayasofya Hunkâr Mahfili'nin ibadete açılması, Topkapı Sarayı'nın Hırkâ-i Saâdet Dairesi'nde Kur'ân-ı kerîm okunması gibi zaman içerisinde gerçekleşen birçok proje onun eseridir.
Şehzadelerin Türkiye'ye dönüşüne vesile olan önemli isimlerden biri olan Öztuna'nın hanedanın şeceresini çıkarması ailenin de ona yakınlık kurmasını sağladı. 1952'den bu yana yalnız yazılı kaynaklardan değil, pek çok şehzade ve sultan ile görüşüp bilgi topladı. Öztuna, 5 hacimli ciltten oluşan “Devletler ve Hanedanlar” isimli dev eserinde Osmanlı hanedanın yanı sıra dünya hanedanlarının da şeceresini ortaya koyuyordu. 60'dan fazla yayınlanmış eseri bulunan Öztuna'nın kitaplarından bazıları şöyle: “Bir darbenin anatomisi”, “Türk tarihinden yapraklar”, “Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikâyeleri”, “Türk tarihinden portreler”, “Tarih sohbetleri1-2-3”, “Osmanlı Devleti Tarihi 1-2”, “Tarih ve Politika Ansiklopedisi”, “Büyük Osmanlı Tarihi”
Yılmaz Öztuna, Sultan II. Abdülhamid'e iade-i itibar yapan, onun her kesim tarafından tanınmasını sağlayan tarihçi olarak bilinir. Türk tarihini genç nesillere sevdiren pek çok eser kaleme alan Öztuna'nın defin tarihi olan 10 Şubat aynı zamanda, iade-i itibar yaptığı Sultan Hamid'in de vefat yıldönümü... Abdülhamid'i savunan yazar, hanedanla münasebeti Sultan Abdülhamid'i yakından tanımasını da beraberinde getirdi. 1960'lı yıllara kadar 'Kızıl Sultan, istibdatçı' diye karalanan ve tarihçiler tarafından pek savunulmayan Sultan Abdülhamid'i ilk defa Yılmaz Öztuna, büyük bir devlet adamı olarak savunmuştu. Öztuna'nın 12 ciltlik Türkiye Tarihi kitabında Sultan Abdülhamid ilmî ve siyasi açıdan tarihteki yerine oturtuluyordu. O, Osmanlının örselenmiş itibarının iade edilmesinde de en büyük pay sahiplerinden biriydi.
Yapı Kredi Bankası'nın sahibi Kâzım Taşkent bir gün Öztuna'ya “Osmanlı tarihine ilişkin halkın elinde ciddi bir şey yok. En iyi Osmanlı tarihi nedir?” diye sorunca “Hammer tarihi” cevabını aldı. Ancak Hammer'ın yazdığı tarih 1774'te kalıyordu, ilmî açıdan çok eskiydi. “Sizin nezaretinizde tercümeye başlayın” diyen Taşkent'e bir teklifi olduğunu söyledi Öztuna: “Benim baskıya hazır bir Osmanlı tarihim var” Öztuna'nın bu cesur teklifine rağmen daha önceden yazdığı önemli bir eseri de şöhreti de yoktu. Sadece Türk Musikisi Lügati vardı yazdığı ancak onu sınırlı sayıda müzisyen okumuştu. Taşkent, bu teklifi, pekâlâ deyip kabul etti. Birinci cilt basıldıktan sonra herkes okudu: “Türkiye Tarihi, 65 bin basıldı, herkes okudu; İsmet İnönü, Celâl Bayar, Süleyman Demirel, orgeneraller... Bayar önünde resim çektirdi. İşte bu kitabın 12. cildinde Sultan Abdülhamid tarihteki yerine oturtuluyordu. Kitabı Demirel'in de okuması, ona Adalet Partisi'nde milletvekilliği yolunu açacaktı. Siyasete girdikten sonra Demirel'in de Özal'ın da yakını oldu.
Yılmaz Öztuna 1960 yılında Hayat Mecmuası'nda 1500 lira aylıkla işe başladı, 1 yıl sonra 8 sayfalık kültür sayfalarının mesul yazı işleri müdürü oldu, daha sonra genel yayın müdürü... Öztuna, 1965'te yayınlanmaya başlanan Hayat Tarih Mecmuası'nın her sayıda bir yazısı yayınlanır, genelde kapak sayfası olurdu. Öztuna'nın gayretleriyle derginin haftalık tirajı kısa sürede 450 binlere kadar tırmandı ki bu o günün şartları için inanılmaz bir rakamdı. Dergi, kısa sürede toplumda tarihe olan ilgiyi ve sevgiyi arttırdı. Desteğini aldığı geniş kesimin ilgisini sürekli tutmak için de klasik tarihin dışında birçok popüler konuyla da ilgilendi ve künyesinde yazdığı gibi bir “kültür” dergisi görünümünü korumaya çalıştı. Oysa dergi daha çok muhafazakâr, milliyetçi bir ideolojik kimlik taşıyordu. “Batı medeniyetçisi, fakat Türk ve İslam tarih ve kültürüne saygılı kalarak Türklük şuurunu geliştirmek” şeklinde özetlenebilen derginin bu yayın politikası ve ideolojik yöneliminin arkasında da Genel Yayın Müdürü Yılmaz Öztuna'nın büyük etkisi vardı.