istanbul'un fethi (29 mayıs 1453) [email protected] 28/05/2013
Bu hafta “FETİH HAFTASI ”. Bir mübarek Salı günü bizim olmuştu İstanbul. 1453 yılının 29 Mayıs’ında. Bugün Feth-i Mübin sevincini yad edeceğiz.
Milletleri millet yapan, tarihidir, mazisidir. O mazide milletimizin, kader çizgisini görürüz. Ezan, Bayrak, Vatan, milletimizin ayrılmaz ortak kaderi olmuş. “Şehadetleri dinin temeli” olan Ezan yankılandıkça, canımızdan aziz Vatanımıza sahip olduğumuzun delili Al bayrağımız dalgalandıkça, milli birlik ve beraberlik tutkusu ile yüreklerimiz çarptıkça, hiç merak etmeyin, gelecek bizimdir.
Cenab-ı Hak’kın bahşettiği her gün mübarektir ve ben, bunların içinde Salı’yı çok severim. Çünkü bir mübarek Salı İstanbul bizim olmuştu. 29 Mayıs 1453 Salı, o günden bugüne. İstanbul, Kostantıniyye olmaktan soyunmuş, gül kokulu İstanbul olmuş. O gün bugün ‘Feth-i Mübin’in gönüllerdeki tazeliği hâlâ duruyor, Fetih Günü gibi fetih günü heyecanı ile.
Necip Milletimizin şanlı tarihinde, gelip geçen her Türk Hükümdarının gerçekleştirmeyi hedeflediği büyük ülküleri, kızıl elmaları vardır. Bu ülkü Sultan Alparslan ile Anadolu olmuş, Malazgirt’te Anadolu’ya kavuşan Türk Milleti artık yeni bir ülküye, yeni bir kızıl elmaya yürüyecek, o da İstanbul ve onun sembolü Ayasofya olacaktı. Cennet mekân Fatih Sultan Mehmet’in ülküsü, Peygamber Efendimizin o muazzam, Hadis-i Şerifi’ne nail olmaktı. Buyuruyor, Peygamber Efendimiz, “Kostantıniyye elbet bir gün fetholunacak, onu fetheden kumandan, ne güzel kumandan; onu fetheden asker, ne güzel asker” İşte bu Hadis-i Şerif’e nail olmak. Ve İstanbul’u Hıristiyan âleminin doğudaki kalesi olmaktan çıkarmaktır. Fatih Sultan Mehmet’e kadar bütün Osmanlı Padişahları, İstanbul’u murad etmişler, ama kavuşamayınca da, kendilerinden sonra evlâtlarına vasiyet etmişlerdir. Takdir-i İlâhi, Feth-i Mübin, Fatih Sultan Mehmet’e nasip olmuştur. Şehzade İstanbul için büyüyecek, İstanbul için yetiştirilecek, İstanbul için eğitilecekti. En namlı hocalar saracaktı, etrafını. Fatih’in etrafı, devlet otoritesinin politika ahkamını kuran ve kontrol altında tutan alimlerle çevrildi. Bu alimler ki Sultan Alparslan dahil, bütün Türk Hükümdarlarını daima hakkın ve adaletin zirvesine taşımışlardır. İşte bu aksakallılar; genç şehzadeyi, çocuk yaştan itibaren kuşatan bu ilim, irfan, hikmet ve sanat erbabı Hocalardır. Bu güzide fikir ve ruh ehlinin başı ise, saçı ak, sakalı ak, gönlü ak, Akşemseddin idi. Akşemseddin’e göre Fatih, bir şahıs değil, bir semboldü. İstanbul’un Fethi’ni, hazırlayacağı Fatih’e yaptıracaktı. O adeta İstanbul’un manevi Fatihidir. Bakınız, bu ahde-vefa’yı Fatih’te unutmaz. Fatih, bir konuşmasında, şöyle der: “İstanbul’u fethettiğimden daha çok, Akşemseddin gibi bir velinin, yanımda olmasına sevinirim.” Zira Akşemseddin ile beraber oldukça fetihler kaçınılmazdı. İşte, Akşemseddin’ler sayesindedir ki, O alimler, O aksakallılar sayesindedir ki, Fatih, saltanatı süresinde, 2 imparatorluk, 4 krallık, 5 dükâlık, 6 prenslik, yani irili ufaklı 20 ülkeyi Osmanlı sınırlarına katmıştır. Avrupa Haritasının yarısı, onun zamanında Osmanlı toprağı olmuştur. Arnavutluk, Bosna-Hersek, Fatih’in yadigarıdır. Fatih’le, Ezan-ı Muhammed’i okunmaya başlamıştır, Balkanlardaki Bosna-Hersek’e kadar uzanan topraklarda.
Fatihe, nihayet taht nasip olduğunda yaptığı bütün hazırlıklar, Bizans’a kesin darbeyi vurmak ve İstanbul’u almaya yönelikti. Tarihte ilk defa surları yıkmak için toplar döktürüldü. Boğazı kontrol için Rumelihisarı yaptırıldı. Zira Bizans’a denizden yardım geliyordu. Yine denizden kuşatmak için donanma hazırlandı. Karadan kuşatmak için, büyük bir ordu Edirne’den yola çıktı.
Tarihin seyri içinde çeşitli komutanlar ve ordularca kuşatılan İstanbul, 29. Kuşatmada 29 Mayıs 1453 Salı, kuşatmanın 53. gününde ilk ve son defa Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek ebedi Türk-İslâm şehri oldu. Önce Ulubat’lı Hasan’ın elinde burçlarda Türk bayrağı dalgalandı, sonra semada Ayasofya’dan okunan ezan yankılandı. Ve Ayasofya’da kılınan ilk Cuma’da alınlar Allah’a uzandı. İşte gerçekleşti Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi ülküsü.
Feth-i Mübin’in yeni bir yıl dönümünde, kendimize hisseler alalım. Fetih, Ulubat’lı Hasan’ın burçlarda Türk sancağını dalgalandırması ile gerçekleşti. Şimdi ise, günümüzün Ulubat’lı Hasan’ları, şanlı Mehmetcik Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarında, kale gibi burçlardalar, Ezan susmasın, Vatan bölünmesin, Türk Milleti üzülmesin diye... vatan aşkıyla nöbetteler, hizmetteler...
Mesajlar açık... Önemli olan payımıza düşeni alabilmek.
Fetih haftanız kutlu olsun.
Milletleri millet yapan, tarihidir, mazisidir. O mazide milletimizin, kader çizgisini görürüz. Ezan, Bayrak, Vatan, milletimizin ayrılmaz ortak kaderi olmuş. “Şehadetleri dinin temeli” olan Ezan yankılandıkça, canımızdan aziz Vatanımıza sahip olduğumuzun delili Al bayrağımız dalgalandıkça, milli birlik ve beraberlik tutkusu ile yüreklerimiz çarptıkça, hiç merak etmeyin, gelecek bizimdir.
Cenab-ı Hak’kın bahşettiği her gün mübarektir ve ben, bunların içinde Salı’yı çok severim. Çünkü bir mübarek Salı İstanbul bizim olmuştu. 29 Mayıs 1453 Salı, o günden bugüne. İstanbul, Kostantıniyye olmaktan soyunmuş, gül kokulu İstanbul olmuş. O gün bugün ‘Feth-i Mübin’in gönüllerdeki tazeliği hâlâ duruyor, Fetih Günü gibi fetih günü heyecanı ile.
Necip Milletimizin şanlı tarihinde, gelip geçen her Türk Hükümdarının gerçekleştirmeyi hedeflediği büyük ülküleri, kızıl elmaları vardır. Bu ülkü Sultan Alparslan ile Anadolu olmuş, Malazgirt’te Anadolu’ya kavuşan Türk Milleti artık yeni bir ülküye, yeni bir kızıl elmaya yürüyecek, o da İstanbul ve onun sembolü Ayasofya olacaktı. Cennet mekân Fatih Sultan Mehmet’in ülküsü, Peygamber Efendimizin o muazzam, Hadis-i Şerifi’ne nail olmaktı. Buyuruyor, Peygamber Efendimiz, “Kostantıniyye elbet bir gün fetholunacak, onu fetheden kumandan, ne güzel kumandan; onu fetheden asker, ne güzel asker” İşte bu Hadis-i Şerif’e nail olmak. Ve İstanbul’u Hıristiyan âleminin doğudaki kalesi olmaktan çıkarmaktır. Fatih Sultan Mehmet’e kadar bütün Osmanlı Padişahları, İstanbul’u murad etmişler, ama kavuşamayınca da, kendilerinden sonra evlâtlarına vasiyet etmişlerdir. Takdir-i İlâhi, Feth-i Mübin, Fatih Sultan Mehmet’e nasip olmuştur. Şehzade İstanbul için büyüyecek, İstanbul için yetiştirilecek, İstanbul için eğitilecekti. En namlı hocalar saracaktı, etrafını. Fatih’in etrafı, devlet otoritesinin politika ahkamını kuran ve kontrol altında tutan alimlerle çevrildi. Bu alimler ki Sultan Alparslan dahil, bütün Türk Hükümdarlarını daima hakkın ve adaletin zirvesine taşımışlardır. İşte bu aksakallılar; genç şehzadeyi, çocuk yaştan itibaren kuşatan bu ilim, irfan, hikmet ve sanat erbabı Hocalardır. Bu güzide fikir ve ruh ehlinin başı ise, saçı ak, sakalı ak, gönlü ak, Akşemseddin idi. Akşemseddin’e göre Fatih, bir şahıs değil, bir semboldü. İstanbul’un Fethi’ni, hazırlayacağı Fatih’e yaptıracaktı. O adeta İstanbul’un manevi Fatihidir. Bakınız, bu ahde-vefa’yı Fatih’te unutmaz. Fatih, bir konuşmasında, şöyle der: “İstanbul’u fethettiğimden daha çok, Akşemseddin gibi bir velinin, yanımda olmasına sevinirim.” Zira Akşemseddin ile beraber oldukça fetihler kaçınılmazdı. İşte, Akşemseddin’ler sayesindedir ki, O alimler, O aksakallılar sayesindedir ki, Fatih, saltanatı süresinde, 2 imparatorluk, 4 krallık, 5 dükâlık, 6 prenslik, yani irili ufaklı 20 ülkeyi Osmanlı sınırlarına katmıştır. Avrupa Haritasının yarısı, onun zamanında Osmanlı toprağı olmuştur. Arnavutluk, Bosna-Hersek, Fatih’in yadigarıdır. Fatih’le, Ezan-ı Muhammed’i okunmaya başlamıştır, Balkanlardaki Bosna-Hersek’e kadar uzanan topraklarda.
Fatihe, nihayet taht nasip olduğunda yaptığı bütün hazırlıklar, Bizans’a kesin darbeyi vurmak ve İstanbul’u almaya yönelikti. Tarihte ilk defa surları yıkmak için toplar döktürüldü. Boğazı kontrol için Rumelihisarı yaptırıldı. Zira Bizans’a denizden yardım geliyordu. Yine denizden kuşatmak için donanma hazırlandı. Karadan kuşatmak için, büyük bir ordu Edirne’den yola çıktı.
Tarihin seyri içinde çeşitli komutanlar ve ordularca kuşatılan İstanbul, 29. Kuşatmada 29 Mayıs 1453 Salı, kuşatmanın 53. gününde ilk ve son defa Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek ebedi Türk-İslâm şehri oldu. Önce Ulubat’lı Hasan’ın elinde burçlarda Türk bayrağı dalgalandı, sonra semada Ayasofya’dan okunan ezan yankılandı. Ve Ayasofya’da kılınan ilk Cuma’da alınlar Allah’a uzandı. İşte gerçekleşti Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi ülküsü.
Feth-i Mübin’in yeni bir yıl dönümünde, kendimize hisseler alalım. Fetih, Ulubat’lı Hasan’ın burçlarda Türk sancağını dalgalandırması ile gerçekleşti. Şimdi ise, günümüzün Ulubat’lı Hasan’ları, şanlı Mehmetcik Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarında, kale gibi burçlardalar, Ezan susmasın, Vatan bölünmesin, Türk Milleti üzülmesin diye... vatan aşkıyla nöbetteler, hizmetteler...
Mesajlar açık... Önemli olan payımıza düşeni alabilmek.
Fetih haftanız kutlu olsun.