M.Akif ERSOY ( ölm.27/12/1936 ) [email protected] 24/12/2019
Türk Milleti, şanlı tarihi boyunca sayısız devlet kurmuş, ak ve kara günlerde bizleri içerde ve dışarıda gururla temsil eden, örnek sayısız mümtaz şahsiyetler yetiştirmiştir. Bu şahsiyetlerin kimi devlet adamı olarak karşımıza çıkarken, kimi de ilim adamı, ressam, şair, yazar olarak karşımızda manevi bekçiler olarak yerlerini almışlardır.
İşte bunlardan biri de ölüm yıl dönümünde rahmetle ve gururla andığımız Cennet Vatanımızın bülbülü, istiklâlimizin şairi, büyük düşünce ve aksiyon adamı, fazilet ve ilim mücahidi, milli mücadelemizin manevi mimarı Mehmet Akif ERSOY'dur.
Mehmet Akif, bir iman, fikir ve karakter adamıdır. Hak yolunun, millet ve fazilet yolunun azimli yolcusudur. Vatan şairimizi rahmetle anmak, onu eserleriyle, fikirleriyle, örnek hayatıyla bilmek ve Türk insanının gönlünde ve dilinde ebedileştiğini göstermek, en azından bu toprakların havasını teneffüs eden bizler için bir vefa borcudur, kanaatindeyim.
Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY, 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Fatih Medresesi Müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi, annesi Buharalı bir aileden Emine Şerife Hanım’dır. Halkımızın gelenekleri içinde yetişen Akif, ilk ve orta öğrenimden sonra Mekteb-i Mülkiyeye yazıldı. Babasını kaybedince parasız yatılı olarak Halkalı Baytar Mekteb-i Ali’sine yazıldı. Şiirle ilgisi bu mektebin sıralarında başladı. 1893’te okulunu birincilikle bitirdi. Göreve başladı. Bir yandan da okuyor, okuyor, okuyordu. En büyük hobisi okumak, okumak, yazmaktı. Bildiğini iyi bilir, bilmediğine karışmazdı. Müsamahakâr ve geniş düşünce sahibiydi. Kur’an aşığı bir hafızdı ve hafızlığı hatimle teravih kıldıracak kadar kuvvetliydi. Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye tercüme edecek kadar Arapça biliyordu. Aynı zamanda Franzızcaya da hakimdi. Kuvvetli hafızasında onbin beyitten fazla şiir vardı. Millet ve İslamiyet en çok zihnini meşgul eden değerlerdi.
Bir kişiyi ve düşünceyi, kendi çağı ve sosyal şartları içinde değerlendirmek, tarih incelemelerinin en temel prensipleridir. Mehmet Akif, Türk tarihinin belki de en bunanımlı, en buhranlı, en sancılı döneminde yaşadı. Onun hayatı Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü ve Türkiye Cumhuriyetinin doğuşu devresine rastlar. Bu dönemde önce Trablusgarp harbi, Balkan Harbi, I. Dünya Harbi yıllarında koca koca ülkeleri kaybederiz. Nihayet Mondros ve düşman haremi ismetimize el uzatmış ve Anadolu’yu işgale gelmiştir.
İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif ERSOY, fikir dünyamızın da müstesna bir şahsiyetidir. Millet olma şuurunun, zaman zaman kavram kargaşalarını bertaraf edici gücünü gördükçe, Mehmet Akif’in eserlerinde ifadesini bulan heyecan ve inancı benliğimizde hissederiz. Çünkü Mehmet Akif gibi şahsiyetler, yalnız içinde yaşadıkları devir ve ortamın temsilcisi olmayıp, toplumun geçmişi ile geleceği arasındaki sağlam köprüleri oluştururlar.
Günümüz dünyasındaki hızlı siyasi gelişmeler, millet hayatında en büyük güç kaynağının, milli bağımsızlık duygusu olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır. Bu duygu, köklü bir tarihi olan Türk Milletinde zengin bir kültürle beslenir. Bu kültürün sağlam temelleri üzerinde inşa edilmiş bulunan millet hayatımız, zaman zaman yıkımlara da uğramıştır. Ancak temellerin sağlamlığı her defasında yeniden dirilişin dayanağı olmuştur.
Mehmet Akif, bir iman, fikir ve karakter adamıdır. O, düşündüğünü, inandığını ve bildiğini olduğu gibi yazmıştır. Fikrinden dönmeyi, Allah’a isyan ve millete hakaret sayan Mehmet Akif, hak yolunun, millet ve fazilet yolunun azimli bir yolcusudur.
Kendi kendini anlatırken şöyle der: “Bence iki şey mukaddestir. Din ve dil. Din, bütün kutsi duyguları, düşünceleri insana telkin eder. Bu duyguların, düşüncelerin mümkün olduğu kadar tebliğ vasıtası da dildir.
Türk şiirinde milli ve manevi çizgide yeni bir çığır açan Akif, meydanlarda mükemmel bir hatip, kürsülerde etkili bir vaiz olarak, halkın milli ve dini hislerini harekete getirip sık sık “Yoksa biz o muazzam ecdadın ahvadı değil miyiz?” kükreyişiyle zihinlerde meydana getirdiği depremle oluşan harekatın motor gücünü teşkil etmekteydi. Kurtuluş Savaşına yalnız fikir ve duygularıyla değil, vücuduyla da katılıp camilerde kürsülerde yüce duyguları aşılamıştır.
Onun muhteşem eseri Safahat memleket meselelerimiz üzerine düşünenlerin asla ihmal edemeyecekleri bir kaynaktır. Yurt ve Millet meselelerini, dertlerimizi bu kadar canlı kuvvetli ve etraflı şekilde söyleyen, anlatan; bunlar için çareler, tedbirler düşünen başka bir şairimiz yoktur. Safahat, Türkiye’nin en çok basılan ve okunan kitaplarının başında gelmektedir. Türkiye’de hakkında en fazla eser ve makale yazılan, anma toplantıları yapılan şair, akademisyen, mütercim ve fikir adamı Akif’tir.
Zaman geçtikçe ona karşı duyulan sevginin arttığı, genişlediği görülecektir. Akif ağlamışsa veya sevinmişse, muhakkak milletinin, ızdırabı sevinci ile, hareket etmiştir. Balkan Harbi facialarına gözyaşı döken kimdir? Kahraman Mehmetciğin Çanakkale harikasını destanlaştıran Akif değil midir? İstiklal Savaşında İstanbul’dan Ankara’ya giden yollarda cesaret aşılayıcı konuşmalar yapan ve Sevr Antlaşmasının geçersiz olacağını müjdeleyen Akif değil midir? Bursa’nın işgalinin üzerine duyulan matemi “bülbül” şiiriyle dile getiren o değil miydi? Hürriyet ve istiklali terennüm eden “istiklal marşı”nı Akif yazmadı mı? Bu millet kendisini sevenleri nasıl unutur?
Bugünün Türkiye’sinde öyle birini seçelim ki, onu herkes tanısın ve kendisinden bahsettiğimizde, sözlerini naklettiğimizde, şahsiyetine itiraz etmeden, ismini yadırgamadan, fikirlerini benimseyerek, sizi dinlesin. Bugün yediden yetmişe bütün Türkiye’de herkes tarafından tanınan ve kendisine sevgi duyulan, ismi etrafından tanınan ve kendisine sevgi duyulan, Mehmet Akif’ten başka kim vardır.
Mehmet Akif, 27 Aralık 1936 Pazar günü akşamı 19.45’te vefat etmiştir.
Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun. Kendisini rahmet ve şükranla anıyoruz.
İşte bunlardan biri de ölüm yıl dönümünde rahmetle ve gururla andığımız Cennet Vatanımızın bülbülü, istiklâlimizin şairi, büyük düşünce ve aksiyon adamı, fazilet ve ilim mücahidi, milli mücadelemizin manevi mimarı Mehmet Akif ERSOY'dur.
Mehmet Akif, bir iman, fikir ve karakter adamıdır. Hak yolunun, millet ve fazilet yolunun azimli yolcusudur. Vatan şairimizi rahmetle anmak, onu eserleriyle, fikirleriyle, örnek hayatıyla bilmek ve Türk insanının gönlünde ve dilinde ebedileştiğini göstermek, en azından bu toprakların havasını teneffüs eden bizler için bir vefa borcudur, kanaatindeyim.
Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY, 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Fatih Medresesi Müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi, annesi Buharalı bir aileden Emine Şerife Hanım’dır. Halkımızın gelenekleri içinde yetişen Akif, ilk ve orta öğrenimden sonra Mekteb-i Mülkiyeye yazıldı. Babasını kaybedince parasız yatılı olarak Halkalı Baytar Mekteb-i Ali’sine yazıldı. Şiirle ilgisi bu mektebin sıralarında başladı. 1893’te okulunu birincilikle bitirdi. Göreve başladı. Bir yandan da okuyor, okuyor, okuyordu. En büyük hobisi okumak, okumak, yazmaktı. Bildiğini iyi bilir, bilmediğine karışmazdı. Müsamahakâr ve geniş düşünce sahibiydi. Kur’an aşığı bir hafızdı ve hafızlığı hatimle teravih kıldıracak kadar kuvvetliydi. Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye tercüme edecek kadar Arapça biliyordu. Aynı zamanda Franzızcaya da hakimdi. Kuvvetli hafızasında onbin beyitten fazla şiir vardı. Millet ve İslamiyet en çok zihnini meşgul eden değerlerdi.
Bir kişiyi ve düşünceyi, kendi çağı ve sosyal şartları içinde değerlendirmek, tarih incelemelerinin en temel prensipleridir. Mehmet Akif, Türk tarihinin belki de en bunanımlı, en buhranlı, en sancılı döneminde yaşadı. Onun hayatı Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü ve Türkiye Cumhuriyetinin doğuşu devresine rastlar. Bu dönemde önce Trablusgarp harbi, Balkan Harbi, I. Dünya Harbi yıllarında koca koca ülkeleri kaybederiz. Nihayet Mondros ve düşman haremi ismetimize el uzatmış ve Anadolu’yu işgale gelmiştir.
İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif ERSOY, fikir dünyamızın da müstesna bir şahsiyetidir. Millet olma şuurunun, zaman zaman kavram kargaşalarını bertaraf edici gücünü gördükçe, Mehmet Akif’in eserlerinde ifadesini bulan heyecan ve inancı benliğimizde hissederiz. Çünkü Mehmet Akif gibi şahsiyetler, yalnız içinde yaşadıkları devir ve ortamın temsilcisi olmayıp, toplumun geçmişi ile geleceği arasındaki sağlam köprüleri oluştururlar.
Günümüz dünyasındaki hızlı siyasi gelişmeler, millet hayatında en büyük güç kaynağının, milli bağımsızlık duygusu olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır. Bu duygu, köklü bir tarihi olan Türk Milletinde zengin bir kültürle beslenir. Bu kültürün sağlam temelleri üzerinde inşa edilmiş bulunan millet hayatımız, zaman zaman yıkımlara da uğramıştır. Ancak temellerin sağlamlığı her defasında yeniden dirilişin dayanağı olmuştur.
Mehmet Akif, bir iman, fikir ve karakter adamıdır. O, düşündüğünü, inandığını ve bildiğini olduğu gibi yazmıştır. Fikrinden dönmeyi, Allah’a isyan ve millete hakaret sayan Mehmet Akif, hak yolunun, millet ve fazilet yolunun azimli bir yolcusudur.
Kendi kendini anlatırken şöyle der: “Bence iki şey mukaddestir. Din ve dil. Din, bütün kutsi duyguları, düşünceleri insana telkin eder. Bu duyguların, düşüncelerin mümkün olduğu kadar tebliğ vasıtası da dildir.
Türk şiirinde milli ve manevi çizgide yeni bir çığır açan Akif, meydanlarda mükemmel bir hatip, kürsülerde etkili bir vaiz olarak, halkın milli ve dini hislerini harekete getirip sık sık “Yoksa biz o muazzam ecdadın ahvadı değil miyiz?” kükreyişiyle zihinlerde meydana getirdiği depremle oluşan harekatın motor gücünü teşkil etmekteydi. Kurtuluş Savaşına yalnız fikir ve duygularıyla değil, vücuduyla da katılıp camilerde kürsülerde yüce duyguları aşılamıştır.
Onun muhteşem eseri Safahat memleket meselelerimiz üzerine düşünenlerin asla ihmal edemeyecekleri bir kaynaktır. Yurt ve Millet meselelerini, dertlerimizi bu kadar canlı kuvvetli ve etraflı şekilde söyleyen, anlatan; bunlar için çareler, tedbirler düşünen başka bir şairimiz yoktur. Safahat, Türkiye’nin en çok basılan ve okunan kitaplarının başında gelmektedir. Türkiye’de hakkında en fazla eser ve makale yazılan, anma toplantıları yapılan şair, akademisyen, mütercim ve fikir adamı Akif’tir.
Zaman geçtikçe ona karşı duyulan sevginin arttığı, genişlediği görülecektir. Akif ağlamışsa veya sevinmişse, muhakkak milletinin, ızdırabı sevinci ile, hareket etmiştir. Balkan Harbi facialarına gözyaşı döken kimdir? Kahraman Mehmetciğin Çanakkale harikasını destanlaştıran Akif değil midir? İstiklal Savaşında İstanbul’dan Ankara’ya giden yollarda cesaret aşılayıcı konuşmalar yapan ve Sevr Antlaşmasının geçersiz olacağını müjdeleyen Akif değil midir? Bursa’nın işgalinin üzerine duyulan matemi “bülbül” şiiriyle dile getiren o değil miydi? Hürriyet ve istiklali terennüm eden “istiklal marşı”nı Akif yazmadı mı? Bu millet kendisini sevenleri nasıl unutur?
Bugünün Türkiye’sinde öyle birini seçelim ki, onu herkes tanısın ve kendisinden bahsettiğimizde, sözlerini naklettiğimizde, şahsiyetine itiraz etmeden, ismini yadırgamadan, fikirlerini benimseyerek, sizi dinlesin. Bugün yediden yetmişe bütün Türkiye’de herkes tarafından tanınan ve kendisine sevgi duyulan, ismi etrafından tanınan ve kendisine sevgi duyulan, Mehmet Akif’ten başka kim vardır.
Mehmet Akif, 27 Aralık 1936 Pazar günü akşamı 19.45’te vefat etmiştir.
Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun. Kendisini rahmet ve şükranla anıyoruz.