okumayı sevmek [email protected] 01/04/2014
İşte yeni bir haftada yeni bir konu ile beraberiz. Kutlamak ve dikkatleri çekmek, kitap ve okumanın önemini ortaya koymak, ilgiyi ve dikkatleri kütüphanelere toplamak için her yıl 30.Mart - 05.Nisan tarihleri arası “Kütüphaneler Haftası” olarak kutlanıyor.
Kütüphane, bütün vatandaşların, bilgi edinme, kendilerini yetiştirmek ve zamanlarını değerlendirmek için kitaplardan ve diğer bilgi kaynaklarından serbestçe, ücretsiz olarak yararlanmalarını sağlayan kuruluşlardır
Kütüphaneler Haftası ile Milli Kültür mirasımız olan kütüphanelerimizi tanıtmak, insanımızın ilgisini kütüphanelere ve kitaplara çekmek ve sevdirmek amaçlanmıştır.
Kütüphane deyince, değişik güzel kokuların yayıldığı bir çiçek bahçesini hayal ederim. Nasıl ki her çiçeğin kendine has güzel kokusu varsa, kütüphanede bulunan o cilt cilt rafları süsleyen, o canım güzel kitapların da her birinin kendine özgü, kendine has güzel kokusu olsa gerek diye düşünürüm. Ve üzülürüm, o güzel kokulardan haberi olmayanlar adına.
Kütüphaneler, kitaplarla anlam kazanır. Sayfalar açıldıkça, her çevrilen sayfa ile bir karanlık oda aydınlanır, ufkunda insanın. Çünkü cehalet karanlığının yok edilmesi ancak kitapların çevrilen sayfalarında okunan satırlarla mümkün.
Ne yapılması lâzım? İğneyi dizimize batırmamız lâzım. 7’den 70’e herkes, birbirimize okumayı sevmeyi, kitabı sevmeyi, özellikle veliler ve öğretmenler, öncelikle çocuklarımıza okulu, okumayı, kitabı sevdirmeli, her evde içi kitap dolu bir kütüphane olmalı. Burada olmayan, bulunmayan ama mutlaka bilgi alınması gereken kitaplar ise Halk Kütüphanesi gibi büyük ve kamuoyunun yararlandığı kütüphanelerden bulunur ve yararlanılır. Tabii ki, buralardan yararlanmanın kuralları vardır. Hele hele boş zamanlarımızda o sessiz güzel kokulu kütüphanede, güzel kitaplarla bir arada olmalı. Eskiden bilir misiniz, kıraathane deyince kıraat olunan yer, yani okuma salonu, yani kitap okunan yer anlaşılırdı. Şimdi ise artık oralar Kahvehane oldu, Çayhane oldu, okumadan uzaklaştık.
Dün de, bugün de, yarın da medeniyet ilimle vardır. İlimle gelişir, yayılır. İlim de, okumakla, öğrenmekle elde edilir. Kültür seviyesi yüksek olan toplumlar, ileriyi görür. Yeniliklere açık olur. Bugün dünyaya baktığımızda bunu çok iyi fark ederiz. İlme önem veren, okuyan, okuma alışkanlığı kazanan milletler teknolojide zirvedir.
Meselâ, teknolojide zirve olan Japonya’da kitap, dergi ve gazeteler, günün her anında ve her yerde okunuyor. Öyle ki “ ayakta okumak ” tabiri Japonya’da çok yaygındır. Japonya’da basılan 124 gazetenin tirajı 70 milyon, biz de ise tencereli, tavalı toplam gazete tirajı 5 milyon. Ukrayna’da tek bir gazetenin tirajı bizim toplam tiraj kadar. Ukrayna neresi diye sorulursa nerede olduğunu öğrenmek için okumak lâzım .
Kültürün tek taşıyıcısı kitap açısından, toplumumuzun içinde bulunduğu durum ise, istatistiki bilgiler ışığında şöyle; Her 1000 kişiden, Almanya’da 2.700, Rusya’da 18.000, ABD’de 12.000 , Japonya’da 1.100 , Türkiye’de ise sadece 7 kitap düşmektedir.
Bir yılda basılan kitap sayısı ABD’de 73.000 çeşit, Rusya’da 58.000, Almanya’da 49.000, Japonya’da 42.000 , Fransa’da 27.000, Türkiye’de devlet yayınları dahil kitap çeşidi sadece 7000 civarındadır.
Avrupa’da kitap bir insanın ihtiyaç listesinin 18. sırasında bulunmaktadır. Türkiye’de ise 222. sıradadır. Türkiye’de 95 kişiye bir kahvehane, 65.000 kişiye bir kütüphane düşmektedir. Yalnız İstanbul’da ruhsatlı kahvehane sayısı 10.000 üzerindedir. Kütüphane sayısı ise sadece 19’dur.
Dünde bugünde yarında, medeniyet ilimle var. Okumaya ihtiyacımız var, kitaplara ihtiyacımız var. Öyleyse öncelikle fert fert, gazete okuyalım, kitap okuyalım, okutalım. Çocuklarımıza aşılayalım. Gönlümüze kütüphaneyi koyalım.
Bakın 20. Yy’ı kapattık, 21. Yy’a girdik. 21. Yy’a şimdiden, bilgi çağı, bilişim çağı dendi. Evet Bilgi çağı, 21. Yy’da, kendini yetiştirebilen, kültürü yüksek toplumlar ayakta kalacak, belki de milletler savaşları bilgisayar ortamında yapacaklar, bilgileri ile savaşacaklar.
İşte böyle bir Yy’a girerken, Türk milleti olarak ihtiyacımız, süratle 7 den 70 e kültürü yüksek toplum haline gelmek. Ekonomik kalkınma, Kültürel Kalkınma olmadan olmaz. Yani bugünkü ekonomik sıkıntıları, yenmenin reçetesi, yine ilimden, okumaktan, bilgiden geçiyor. Gelecekte Türkiye Cumhuriyeti’ni yediden yetmişe güçlü kılmak için çalışmak gerekiyor. “İlim Çin’de bile olsa alınız.” Altın prensibince çalışmamız gerekiyor. Önce okuyacağız sonra o amelle çalışacağız. Okuyana saygı göstereceğiz. Okumayı ön plâna çıkaracağız. Peygamber Efendimiz buyurdular: “ Ya ilim öğreten ol, ya ilim öğrenen, ikisi de olamıyorsan, saygılı ol ”
Dün avrupa orta çağ karanlığını yaşarken, Türk Milleti, Anadolu’da pırıl pırıl bir ortaçağ yaşamıştı. Medreselerde, rasathaneler gibi uzay inceleniyordu. Yazılan ortaya konulan kitaplar, tercüme edilip Avrupa okullarında okutuluyordu. Avrupa ilimden medeniyetten mahrum ilkel bir hayattaydı. Avrupa karanlığı, İslâm dünyasının, Türklerin dünyasının aydınlığından yararlanarak sona erdirdi.
Türk-İslâm Kültür ve Medeniyetinin hemen bütün kaynaklarının toplandığı kütüphanelerimiz, ecdadımızın bize bıraktığı en mühim miraslar arasında. Asırların birikimini kitaplara dökerek, kütüphanelerde biriktiren ecdadımız, en zor zamanlarında bile bu eserleri korumasını bilmiş ve bugünlere kalmasını sağlamış.
Bugün ise Bosna-Hersek’te, Kosova’da, Sırplar, Müslüman Boşnakları, Arnavutları katlederken o nurlu birikimi, kütüphaneleri, camileri yok ettiler. Eğer, dünden bugüne, bugünden yarına, millet olarak dünya üzerinde kalmak istiyorsak, kültürümüze sahip çıkmak zorundayız. O zamanda dün olduğu gibi yarında Millet olarak kalırız.
Kültürel kalkınmanın anahtarı OKUMAKTIR.
Kütüphane, bütün vatandaşların, bilgi edinme, kendilerini yetiştirmek ve zamanlarını değerlendirmek için kitaplardan ve diğer bilgi kaynaklarından serbestçe, ücretsiz olarak yararlanmalarını sağlayan kuruluşlardır
Kütüphaneler Haftası ile Milli Kültür mirasımız olan kütüphanelerimizi tanıtmak, insanımızın ilgisini kütüphanelere ve kitaplara çekmek ve sevdirmek amaçlanmıştır.
Kütüphane deyince, değişik güzel kokuların yayıldığı bir çiçek bahçesini hayal ederim. Nasıl ki her çiçeğin kendine has güzel kokusu varsa, kütüphanede bulunan o cilt cilt rafları süsleyen, o canım güzel kitapların da her birinin kendine özgü, kendine has güzel kokusu olsa gerek diye düşünürüm. Ve üzülürüm, o güzel kokulardan haberi olmayanlar adına.
Kütüphaneler, kitaplarla anlam kazanır. Sayfalar açıldıkça, her çevrilen sayfa ile bir karanlık oda aydınlanır, ufkunda insanın. Çünkü cehalet karanlığının yok edilmesi ancak kitapların çevrilen sayfalarında okunan satırlarla mümkün.
Ne yapılması lâzım? İğneyi dizimize batırmamız lâzım. 7’den 70’e herkes, birbirimize okumayı sevmeyi, kitabı sevmeyi, özellikle veliler ve öğretmenler, öncelikle çocuklarımıza okulu, okumayı, kitabı sevdirmeli, her evde içi kitap dolu bir kütüphane olmalı. Burada olmayan, bulunmayan ama mutlaka bilgi alınması gereken kitaplar ise Halk Kütüphanesi gibi büyük ve kamuoyunun yararlandığı kütüphanelerden bulunur ve yararlanılır. Tabii ki, buralardan yararlanmanın kuralları vardır. Hele hele boş zamanlarımızda o sessiz güzel kokulu kütüphanede, güzel kitaplarla bir arada olmalı. Eskiden bilir misiniz, kıraathane deyince kıraat olunan yer, yani okuma salonu, yani kitap okunan yer anlaşılırdı. Şimdi ise artık oralar Kahvehane oldu, Çayhane oldu, okumadan uzaklaştık.
Dün de, bugün de, yarın da medeniyet ilimle vardır. İlimle gelişir, yayılır. İlim de, okumakla, öğrenmekle elde edilir. Kültür seviyesi yüksek olan toplumlar, ileriyi görür. Yeniliklere açık olur. Bugün dünyaya baktığımızda bunu çok iyi fark ederiz. İlme önem veren, okuyan, okuma alışkanlığı kazanan milletler teknolojide zirvedir.
Meselâ, teknolojide zirve olan Japonya’da kitap, dergi ve gazeteler, günün her anında ve her yerde okunuyor. Öyle ki “ ayakta okumak ” tabiri Japonya’da çok yaygındır. Japonya’da basılan 124 gazetenin tirajı 70 milyon, biz de ise tencereli, tavalı toplam gazete tirajı 5 milyon. Ukrayna’da tek bir gazetenin tirajı bizim toplam tiraj kadar. Ukrayna neresi diye sorulursa nerede olduğunu öğrenmek için okumak lâzım .
Kültürün tek taşıyıcısı kitap açısından, toplumumuzun içinde bulunduğu durum ise, istatistiki bilgiler ışığında şöyle; Her 1000 kişiden, Almanya’da 2.700, Rusya’da 18.000, ABD’de 12.000 , Japonya’da 1.100 , Türkiye’de ise sadece 7 kitap düşmektedir.
Bir yılda basılan kitap sayısı ABD’de 73.000 çeşit, Rusya’da 58.000, Almanya’da 49.000, Japonya’da 42.000 , Fransa’da 27.000, Türkiye’de devlet yayınları dahil kitap çeşidi sadece 7000 civarındadır.
Avrupa’da kitap bir insanın ihtiyaç listesinin 18. sırasında bulunmaktadır. Türkiye’de ise 222. sıradadır. Türkiye’de 95 kişiye bir kahvehane, 65.000 kişiye bir kütüphane düşmektedir. Yalnız İstanbul’da ruhsatlı kahvehane sayısı 10.000 üzerindedir. Kütüphane sayısı ise sadece 19’dur.
Dünde bugünde yarında, medeniyet ilimle var. Okumaya ihtiyacımız var, kitaplara ihtiyacımız var. Öyleyse öncelikle fert fert, gazete okuyalım, kitap okuyalım, okutalım. Çocuklarımıza aşılayalım. Gönlümüze kütüphaneyi koyalım.
Bakın 20. Yy’ı kapattık, 21. Yy’a girdik. 21. Yy’a şimdiden, bilgi çağı, bilişim çağı dendi. Evet Bilgi çağı, 21. Yy’da, kendini yetiştirebilen, kültürü yüksek toplumlar ayakta kalacak, belki de milletler savaşları bilgisayar ortamında yapacaklar, bilgileri ile savaşacaklar.
İşte böyle bir Yy’a girerken, Türk milleti olarak ihtiyacımız, süratle 7 den 70 e kültürü yüksek toplum haline gelmek. Ekonomik kalkınma, Kültürel Kalkınma olmadan olmaz. Yani bugünkü ekonomik sıkıntıları, yenmenin reçetesi, yine ilimden, okumaktan, bilgiden geçiyor. Gelecekte Türkiye Cumhuriyeti’ni yediden yetmişe güçlü kılmak için çalışmak gerekiyor. “İlim Çin’de bile olsa alınız.” Altın prensibince çalışmamız gerekiyor. Önce okuyacağız sonra o amelle çalışacağız. Okuyana saygı göstereceğiz. Okumayı ön plâna çıkaracağız. Peygamber Efendimiz buyurdular: “ Ya ilim öğreten ol, ya ilim öğrenen, ikisi de olamıyorsan, saygılı ol ”
Dün avrupa orta çağ karanlığını yaşarken, Türk Milleti, Anadolu’da pırıl pırıl bir ortaçağ yaşamıştı. Medreselerde, rasathaneler gibi uzay inceleniyordu. Yazılan ortaya konulan kitaplar, tercüme edilip Avrupa okullarında okutuluyordu. Avrupa ilimden medeniyetten mahrum ilkel bir hayattaydı. Avrupa karanlığı, İslâm dünyasının, Türklerin dünyasının aydınlığından yararlanarak sona erdirdi.
Türk-İslâm Kültür ve Medeniyetinin hemen bütün kaynaklarının toplandığı kütüphanelerimiz, ecdadımızın bize bıraktığı en mühim miraslar arasında. Asırların birikimini kitaplara dökerek, kütüphanelerde biriktiren ecdadımız, en zor zamanlarında bile bu eserleri korumasını bilmiş ve bugünlere kalmasını sağlamış.
Bugün ise Bosna-Hersek’te, Kosova’da, Sırplar, Müslüman Boşnakları, Arnavutları katlederken o nurlu birikimi, kütüphaneleri, camileri yok ettiler. Eğer, dünden bugüne, bugünden yarına, millet olarak dünya üzerinde kalmak istiyorsak, kültürümüze sahip çıkmak zorundayız. O zamanda dün olduğu gibi yarında Millet olarak kalırız.
Kültürel kalkınmanın anahtarı OKUMAKTIR.