yeni bir eğitim yılına başlarken [email protected] 29/09/2015
Eylül ayı ile beraber hazırlıklar sona erdi ve çocuklarımız yeni bir eğitim-öğretim yılına yeniden başladılar. Hepsine ve hepimize kutlu olsun, hayırlı olsun, zihinleri açık olsun. Tüm yavrularımızı, tüm öğretmenlerimizi ve tüm velilerimizi kutluyorum.
Uzun tatil sona erdi ve işte zil çaldı. Okullarımız, öğrencilerine ve öğretmenlerine kavuştu. Milletimizin geleceği, öğretmenlerin solmayan çiçekleri, anne babaların ümitleri çocuklarımız, gençlerimiz, uzun bir dinlenmeden sonra yeni bir öğretim yılına enerji dolu olarak başladılar.
Bir öğretim yılına başlarken sokaklar, caddeler, okul bahçeleri, cıvıl cıvıl, okulların sessizliği sona erdi. Adeta onlara da renk geldi, can geldi. Hele hele okula yeni başlayan çocuklarımız için eylül, onların dimağlarında yerleşerek ömür boyu silinmeyecektir. Bilhassa ilkokula başlayan yavrularımıza ilgi gösterilmeli, ilk anda onların çok iyi bir psikolojik ortam içersinde okula başlayabilmelerinin zemini hazırlanmalıdır. Ama daha da önemlisi hangi güçlük ve sıkıntılar içersinde olursak olalım, mutlaka çocuklarımızı okutmalıyız. Sonra sokakların, köprü altlarının yaramaz, haylaz, kötü alışkanlıklara düçar olmuş, zavallı yavrularla dolmalarından dolayı şikayetçi olmaya hakkımız olmayacaktır. Sağlam toplumlar, iyi eğitilen insanlarla sağlanabiliyor. Onun için eğitim ve öğretim çok önemlidir. Eğitim ve öğretime yapılan yatırımlar ise, hiçbir zaman boşa gitmez.
Genel anlamıyla Eğitim, çocukları, gençleri, kısaca insanı geliştirerek yetiştirme ve onu sosyal hayata kazandırma faaliyetidir. Aile, Okul ve çevre üçlüsünün ortaklaşa yürüttüğü bir faaliyette hedef, toplumun sahip olduğu ve maziden intikal eden kültürel zenginliklerin ve ortak değerlerin korunması geliştirilmesi, nesilden nesile, aktarılmak suretiyle, sürekliliğinin sağlanması, böylece sağlıklı ve geleceğe ümitle bakan, yaşadığı toplumla bütünleşen bir nesil yetişmektedir.
Toplumların sosyal dengesinde eğitim-öğretimin önemli bir yer işgal ettiği aşikârdır. Şüphesiz bu konudaki faaliyetlerde başarılı olabilmenin en önemli şartlarından birisi de uygulamayı yürütecek ve yönlendirecek elemanların çağın şartlarına göre yetişmiş olması ve bireylerin iyi bir eğitime tabi tutulması zaruretidir. Nitekim eğitim ve öğretimde birinci temel unsur öğretmen, ikincisi de öğrenci, üçüncüsü de velidir. İyi bir aile, iyi bir okul-öğretmen arzulanan çocuğun eğitimini sağlayacaktır.
Şüphesiz bireysel, fikir ve düşünceleri kolektif fikir halinde eritebilen, neticede kendi toplumuna ve tüm insanlığa yararlı olabilen, yetişmiş elemanlara ülkemizin çok büyük ihtiyacı vardır. Geleceği gören, geçmişini değerlendiren ve kültürel zenginliklerine sahip çıkan, realist bir öz değişime kendisini adayan, evrensel ölçüler doğrultusunda yeni bir uygarlık ülküsünü benimseyen nesiller yetiştirmekle realize edilebilir.
Ülkemizin sosyo-ekonomik yönden ve buna paralel olarak eğitim-öğretim seviyesi açısından istenilen düzeyde olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Bu açıdan millet olarak çağdaş dünyadaki layık olduğumuz yeri alabilmemiz için eğitim-öğretim metot ve teknikleri konusunda bütün imkânlar seferber edilmeli, millet olarak topyekun bir şekilde yardımlaşmak suretiyle vakit geçirilmeden gerekli atılımlar gerçekleştirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki! Çağımız, bilgi ve teknoloji çağıdır. İlimde, fende, teknolojide ilerleme kaydeden toplumlar, dünya gündeminde söz sahibi olan milletlerdir. Öyle ise bize düşen bilgi çağını yakalamak ve çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için her türlü gayreti göstermek olacaktır. İnanıyorum ki, bunu başardığımız takdirde ülke ve millet olarak dünya milletleri arasındaki saygın yerimizi alacak ve geleceğe ümitle bakmamız mümkün olacaktır.
Türk milletinin dünden bugüne çektiği acılar, Milli Mücadele sonunda kazanılan ebedi zafer 30 Ağustos, 9 Eylül ile düşmanın denize dökülüşü, kolay elde edilen bir sonuç değil, şüphesiz. Ancak Büyük kurtarıcı M.Kemal ise “Savaşın küçüğünden çıktık, şimdi savaşın büyüğüne giriyoruz. Batıdan doğuya yüzümüzü çevireceğiz. Bir daha kimse sataşamayacak, varlığımıza göz koyamayacak, güce ve kudrete ulaşma savaşı mutlaka kazanılacak.” “Ülkemizi, milletimizi, Çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak, layık olduğumuz mertebeye ulaşmak idealimiz olacak.” demişti.
İşte an be an bunun kavgasını veriyoruz. Ama mutlaka kazanacağız. Kazanmak zorundayız. Çalışmak, ilerleme düşüncesini daima taşımak zorundayız. Çünkü dünya durmuyor. Yerimizde saymak bile geride kalmaktır.
M.K.Atatürk’ün komutasındaki büyük zafer mazlum milletlere örnek olmuştur. Türk Gençliğinin de bilim ve teknolojideki zaferleri dünyayı şaşırtacak boyutlarda olacaktır.
Sevgili öğrencilerimiz, Unutmayalım ki! Bir daha üzerimize kimsenin çullanmasını istemiyor, hatta düşüncesini bile taşımalarını istemiyorsak, ibadet derecesinde çalışmak, fert fert yaptığımız, üstlendiğimiz işlerin, görevlerin, en iyisini, en mükemmelini gerçekleştiriniz.
Alparslan Gazi’nin 26 Ağustostaki Malazgirt’inden, Gazi Mustafa Kemal’in 30 Ağustos’taki Büyük Zafer’ine, 9 Eylül’e kadar olup bitenleri, sebeplerini, sonuçlarını, araştırdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinizde kuvvet bulacaksınız.
Okumayı sevin, çok yazın. Okulunuzu sevin, çok çalışın.
Uzun tatil sona erdi ve işte zil çaldı. Okullarımız, öğrencilerine ve öğretmenlerine kavuştu. Milletimizin geleceği, öğretmenlerin solmayan çiçekleri, anne babaların ümitleri çocuklarımız, gençlerimiz, uzun bir dinlenmeden sonra yeni bir öğretim yılına enerji dolu olarak başladılar.
Bir öğretim yılına başlarken sokaklar, caddeler, okul bahçeleri, cıvıl cıvıl, okulların sessizliği sona erdi. Adeta onlara da renk geldi, can geldi. Hele hele okula yeni başlayan çocuklarımız için eylül, onların dimağlarında yerleşerek ömür boyu silinmeyecektir. Bilhassa ilkokula başlayan yavrularımıza ilgi gösterilmeli, ilk anda onların çok iyi bir psikolojik ortam içersinde okula başlayabilmelerinin zemini hazırlanmalıdır. Ama daha da önemlisi hangi güçlük ve sıkıntılar içersinde olursak olalım, mutlaka çocuklarımızı okutmalıyız. Sonra sokakların, köprü altlarının yaramaz, haylaz, kötü alışkanlıklara düçar olmuş, zavallı yavrularla dolmalarından dolayı şikayetçi olmaya hakkımız olmayacaktır. Sağlam toplumlar, iyi eğitilen insanlarla sağlanabiliyor. Onun için eğitim ve öğretim çok önemlidir. Eğitim ve öğretime yapılan yatırımlar ise, hiçbir zaman boşa gitmez.
Genel anlamıyla Eğitim, çocukları, gençleri, kısaca insanı geliştirerek yetiştirme ve onu sosyal hayata kazandırma faaliyetidir. Aile, Okul ve çevre üçlüsünün ortaklaşa yürüttüğü bir faaliyette hedef, toplumun sahip olduğu ve maziden intikal eden kültürel zenginliklerin ve ortak değerlerin korunması geliştirilmesi, nesilden nesile, aktarılmak suretiyle, sürekliliğinin sağlanması, böylece sağlıklı ve geleceğe ümitle bakan, yaşadığı toplumla bütünleşen bir nesil yetişmektedir.
Toplumların sosyal dengesinde eğitim-öğretimin önemli bir yer işgal ettiği aşikârdır. Şüphesiz bu konudaki faaliyetlerde başarılı olabilmenin en önemli şartlarından birisi de uygulamayı yürütecek ve yönlendirecek elemanların çağın şartlarına göre yetişmiş olması ve bireylerin iyi bir eğitime tabi tutulması zaruretidir. Nitekim eğitim ve öğretimde birinci temel unsur öğretmen, ikincisi de öğrenci, üçüncüsü de velidir. İyi bir aile, iyi bir okul-öğretmen arzulanan çocuğun eğitimini sağlayacaktır.
Şüphesiz bireysel, fikir ve düşünceleri kolektif fikir halinde eritebilen, neticede kendi toplumuna ve tüm insanlığa yararlı olabilen, yetişmiş elemanlara ülkemizin çok büyük ihtiyacı vardır. Geleceği gören, geçmişini değerlendiren ve kültürel zenginliklerine sahip çıkan, realist bir öz değişime kendisini adayan, evrensel ölçüler doğrultusunda yeni bir uygarlık ülküsünü benimseyen nesiller yetiştirmekle realize edilebilir.
Ülkemizin sosyo-ekonomik yönden ve buna paralel olarak eğitim-öğretim seviyesi açısından istenilen düzeyde olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Bu açıdan millet olarak çağdaş dünyadaki layık olduğumuz yeri alabilmemiz için eğitim-öğretim metot ve teknikleri konusunda bütün imkânlar seferber edilmeli, millet olarak topyekun bir şekilde yardımlaşmak suretiyle vakit geçirilmeden gerekli atılımlar gerçekleştirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki! Çağımız, bilgi ve teknoloji çağıdır. İlimde, fende, teknolojide ilerleme kaydeden toplumlar, dünya gündeminde söz sahibi olan milletlerdir. Öyle ise bize düşen bilgi çağını yakalamak ve çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için her türlü gayreti göstermek olacaktır. İnanıyorum ki, bunu başardığımız takdirde ülke ve millet olarak dünya milletleri arasındaki saygın yerimizi alacak ve geleceğe ümitle bakmamız mümkün olacaktır.
Türk milletinin dünden bugüne çektiği acılar, Milli Mücadele sonunda kazanılan ebedi zafer 30 Ağustos, 9 Eylül ile düşmanın denize dökülüşü, kolay elde edilen bir sonuç değil, şüphesiz. Ancak Büyük kurtarıcı M.Kemal ise “Savaşın küçüğünden çıktık, şimdi savaşın büyüğüne giriyoruz. Batıdan doğuya yüzümüzü çevireceğiz. Bir daha kimse sataşamayacak, varlığımıza göz koyamayacak, güce ve kudrete ulaşma savaşı mutlaka kazanılacak.” “Ülkemizi, milletimizi, Çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak, layık olduğumuz mertebeye ulaşmak idealimiz olacak.” demişti.
İşte an be an bunun kavgasını veriyoruz. Ama mutlaka kazanacağız. Kazanmak zorundayız. Çalışmak, ilerleme düşüncesini daima taşımak zorundayız. Çünkü dünya durmuyor. Yerimizde saymak bile geride kalmaktır.
M.K.Atatürk’ün komutasındaki büyük zafer mazlum milletlere örnek olmuştur. Türk Gençliğinin de bilim ve teknolojideki zaferleri dünyayı şaşırtacak boyutlarda olacaktır.
Sevgili öğrencilerimiz, Unutmayalım ki! Bir daha üzerimize kimsenin çullanmasını istemiyor, hatta düşüncesini bile taşımalarını istemiyorsak, ibadet derecesinde çalışmak, fert fert yaptığımız, üstlendiğimiz işlerin, görevlerin, en iyisini, en mükemmelini gerçekleştiriniz.
Alparslan Gazi’nin 26 Ağustostaki Malazgirt’inden, Gazi Mustafa Kemal’in 30 Ağustos’taki Büyük Zafer’ine, 9 Eylül’e kadar olup bitenleri, sebeplerini, sonuçlarını, araştırdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinizde kuvvet bulacaksınız.
Okumayı sevin, çok yazın. Okulunuzu sevin, çok çalışın.