ses bayrağımız "türkçe"miz [email protected] 22/09/2020
Bugün, Dildeki Bayrağımız, Ses Bayrağımız TÜRKÇEMİZ üzerine konuşacağız.
Öyle Ya! Bu vatan üzerinde, Bu Milletin siyasi bağımsızlığını nasıl ki Ay yıldızlı Al bayrağımız sembolize ediyorsa, Bu milletin ekonomik bağımsızlığını nasıl ki cebimizdeki Türk Lirası sembolize ediyorsa, Bu milletin Kültür Bağımsızlığını da dilimizdeki mübarek lisan Türkçe sembolize ediyor.
Nihat Sami BANARLI “Atalarımızın bize bıraktığı iki güzel mirasın, biri Türk Vatanı, diğeri Türkçedir.” Demiş.
Türk Ülkesi, tarihi vatan ise, Türk Dili de manevi vatandır. Bu vatanın, Türk Vatanı olduğunu gösteren iki işaretimiz vardır. Bunların Biri Türk Bayrağı, İkincisi Türk Dilidir. Bunun içindir ki M.Kemâl ATATÜRK, dilimizi korumayı, vatan ve istiklâlimizi korumakla bir tutmuştur. Bu sebeple Anayasamızın üçüncü maddesi de: “Türkiye Devleti, Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” der. Böylece Türkçemiz, bu ifade ile teminat altına alınmıştır.
Fakat bu ne ihmaldir ki, Bugün Türk Dili horlanmakta, aşağılanmakta, kendi yurdunda garip, her yerden kovulmaktadır. Üzerimizdeki giysilerin isminden tutun, dükkanımızın tabelâsına kadar, okuduğumuz derginin isminden, izlediğimiz televizyon kanalının ismine kadar, Türkçe her yeri terk etmedi mi? Ayakkabı alıyoruz, markası Adidas. Pantolon alıyoruz, markası Levis. Şapka alıyoruz, önünde Reebook yazıyor. Hayret Bir şey? Yolda yürüyen adamın bahçevan kot pantalonunun önünde Vörk Culothes yazıyor, İş Pantalonu demek. Bir çocuk tişörtünün üzerinde cafcaflı bir yazı Börd fud yazıyor, bu da Kuş yemi demek.
Türkçeyi yabancı kelimelerden kurtarıyoruz derken, uydurukçaları ile karşılaştık. Abuk-sabuk... O, gül kokulu, süt kokulu, güzel Türkçemizin olduğu ağzımızda, bir sürü çakıl taşına benzer, kelime...Yanıt, yapıt, tanık, sanık, gereksinim, konut, konuk, olanak, olasılık, ivedi, içerik, tümce, kapsam, kavram, yaşam. Derken, artık bunlara ilaveler yapıyoruz. Ve Türkçemize, bizden olmayan ve yakışmayan, her zaman iğreti, çiğ çiğ sırıtan, kelimeler... Kondisyon, adisyon, ultrason, teflon, selefon, brifing, reyting, zaping, spiker, kariyer, partner, tripleks, dubleks, kompleks, sponsor, konsensüs, konsept, o hani bizim milli yemeğimiz fasulyeli pilâv yiyeceğiz ya? Lokanta arıyoruz boş yere. Lokanta tabelâsı oldu çoktan Restorant, bir kısım esnafımızda sebebini kendileri söyleyecektir, tabelâsına ...Center, ... shop, ... Centroom, ...Showroom, yazmışlar, buna ben, sadece bu ne perhiz, bu ne lahana demekle yetineceğim.
Milli kimlik deyince, akla dil ve din gelir. Kültür, bu iki ana ayak üzerinde durur. Her türlü saldırı ve istilâ önce dilde ve kültürde başlar. Unutmayalım. Ordusunu yitiren bir millet toparlanabilir, yeni bir ordu kurar, çıkar sahneye. Fakat dilini kaybeden bir millet, millet olma vasfını ve hakkını da yitirmiş demektir. Çünkü dil demek Millet demektir. Millet demek, Devlet demektir. Dile sahip çıkmak ise devlete sahip çıkmak demektir.
Çözüm yolu, Türkçe okumak, Türkçe konuşmak, Türkçeyi doğru öğrenmek. Halk nasıl konuşuyor, onu bilmek, bununla ilgili kuralları bilmek, ona göre yazmak ve öyle konuşmaktır. Öncelikle bize temiz Türkçe lâzım. Eğitim sistemimiz ele alınırken, öncelikle Türk dili dersleri zengin, akıcı, berrak bir Türkçeyi ortaya çıkaracak derecede önemli hale getirilmeli. Evet gelişmiş ülkeler yabancı dile önem veriyorlar. Ama kendi dillerine gereken dikkati ve önemi verdikten sonra.
Bu hususta En büyük görev aydınlara, yazar çizerlere dil üzerine konuşanlara, öğretmenlere, öğrencilere, herkese düşüyor. Hergün biraz daha bozulan Türkçeyi kurtarmak, dilde muhafazakâr olmak zorundayız. Milleti uyarırsak, Milli dil şuurunu yerleştirirsek, Edebiyatımıza sahip çıkar iyi öğretebilirsek, halkımızda da dil sevgisi o zaman artacaktır. Kıyamayacaktır insanlar bir kelimeyi dilinden, atıp yerine başka bir kelime koymaya, kıyamayacaktır.
Asla unutmamak gerekir ki, bir milletin, bir kültür ve medeniyetin gücü, sözlüğünde bulunan kelime hazinesi ile ölçülür. Şu anda, İngiliz sözlüğünde 400.000 kelime varken, Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı Türkçe Sözlükte 40.000 kelime mevcuttur. Yani, İngilizcenin onda biri kadar bir Türkçe... Oysa, Şemseddin Sami’nin Kâmus-u Türkî’sinde (Türkçe Sözlük) tam 1.000.000 evet yanlış söylemiyorum. 1.000.000 adet kelime vardı. Yani, İngilizcenin tam iki buçuk katı kelime...
Bugün, Birleşmiş Milletler dili olmaya namzet olan Türkçenin içinde bulunduğu daha doğrusu bulundurulduğu hal, maalesef hiç de iç açıcı değildir. Bu Türkçe ki kendi güzelliğine ve zenginliğine İslamiyetin cihan şumul mana enginliğini de katabilmiş tek talihli dildir. Bu büyük şeref, gerçek manada, dünya dilleri içinde ona nasip olmuştur. Şu anda ise, karşısına çıkan üç yüz milyonluk Türk Dünyası ile yeni bir şans daha yakalamıştır. Bunu çok iyi değerlendirmek mecburiyetindedir.
Millet olarak varlığımızın devamı gök kubbemizde ses bayrağımız Türkçenin yankılanmasına, beyaz ay yıldızlı al bayrağımızın dalgalanmasına, bağlıdır.
“Ülkesini ve yüksek İstiklâlini korumasını bilen Türk Milleti,
Dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmasını bilecektir.” M. K. ATATÜRK
Bizde diyoruz ki, Atam izindeyiz. Türkçemiz bizimle olacak, Türkçeye sahip oldukça Türk Milleti ebediyen yaşayacak.
Türkçe ağzımızın tadıdır. Allah ağzımızın tadını bozdurtmasın.
Öyle Ya! Bu vatan üzerinde, Bu Milletin siyasi bağımsızlığını nasıl ki Ay yıldızlı Al bayrağımız sembolize ediyorsa, Bu milletin ekonomik bağımsızlığını nasıl ki cebimizdeki Türk Lirası sembolize ediyorsa, Bu milletin Kültür Bağımsızlığını da dilimizdeki mübarek lisan Türkçe sembolize ediyor.
Nihat Sami BANARLI “Atalarımızın bize bıraktığı iki güzel mirasın, biri Türk Vatanı, diğeri Türkçedir.” Demiş.
Türk Ülkesi, tarihi vatan ise, Türk Dili de manevi vatandır. Bu vatanın, Türk Vatanı olduğunu gösteren iki işaretimiz vardır. Bunların Biri Türk Bayrağı, İkincisi Türk Dilidir. Bunun içindir ki M.Kemâl ATATÜRK, dilimizi korumayı, vatan ve istiklâlimizi korumakla bir tutmuştur. Bu sebeple Anayasamızın üçüncü maddesi de: “Türkiye Devleti, Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” der. Böylece Türkçemiz, bu ifade ile teminat altına alınmıştır.
Fakat bu ne ihmaldir ki, Bugün Türk Dili horlanmakta, aşağılanmakta, kendi yurdunda garip, her yerden kovulmaktadır. Üzerimizdeki giysilerin isminden tutun, dükkanımızın tabelâsına kadar, okuduğumuz derginin isminden, izlediğimiz televizyon kanalının ismine kadar, Türkçe her yeri terk etmedi mi? Ayakkabı alıyoruz, markası Adidas. Pantolon alıyoruz, markası Levis. Şapka alıyoruz, önünde Reebook yazıyor. Hayret Bir şey? Yolda yürüyen adamın bahçevan kot pantalonunun önünde Vörk Culothes yazıyor, İş Pantalonu demek. Bir çocuk tişörtünün üzerinde cafcaflı bir yazı Börd fud yazıyor, bu da Kuş yemi demek.
Türkçeyi yabancı kelimelerden kurtarıyoruz derken, uydurukçaları ile karşılaştık. Abuk-sabuk... O, gül kokulu, süt kokulu, güzel Türkçemizin olduğu ağzımızda, bir sürü çakıl taşına benzer, kelime...Yanıt, yapıt, tanık, sanık, gereksinim, konut, konuk, olanak, olasılık, ivedi, içerik, tümce, kapsam, kavram, yaşam. Derken, artık bunlara ilaveler yapıyoruz. Ve Türkçemize, bizden olmayan ve yakışmayan, her zaman iğreti, çiğ çiğ sırıtan, kelimeler... Kondisyon, adisyon, ultrason, teflon, selefon, brifing, reyting, zaping, spiker, kariyer, partner, tripleks, dubleks, kompleks, sponsor, konsensüs, konsept, o hani bizim milli yemeğimiz fasulyeli pilâv yiyeceğiz ya? Lokanta arıyoruz boş yere. Lokanta tabelâsı oldu çoktan Restorant, bir kısım esnafımızda sebebini kendileri söyleyecektir, tabelâsına ...Center, ... shop, ... Centroom, ...Showroom, yazmışlar, buna ben, sadece bu ne perhiz, bu ne lahana demekle yetineceğim.
Milli kimlik deyince, akla dil ve din gelir. Kültür, bu iki ana ayak üzerinde durur. Her türlü saldırı ve istilâ önce dilde ve kültürde başlar. Unutmayalım. Ordusunu yitiren bir millet toparlanabilir, yeni bir ordu kurar, çıkar sahneye. Fakat dilini kaybeden bir millet, millet olma vasfını ve hakkını da yitirmiş demektir. Çünkü dil demek Millet demektir. Millet demek, Devlet demektir. Dile sahip çıkmak ise devlete sahip çıkmak demektir.
Çözüm yolu, Türkçe okumak, Türkçe konuşmak, Türkçeyi doğru öğrenmek. Halk nasıl konuşuyor, onu bilmek, bununla ilgili kuralları bilmek, ona göre yazmak ve öyle konuşmaktır. Öncelikle bize temiz Türkçe lâzım. Eğitim sistemimiz ele alınırken, öncelikle Türk dili dersleri zengin, akıcı, berrak bir Türkçeyi ortaya çıkaracak derecede önemli hale getirilmeli. Evet gelişmiş ülkeler yabancı dile önem veriyorlar. Ama kendi dillerine gereken dikkati ve önemi verdikten sonra.
Bu hususta En büyük görev aydınlara, yazar çizerlere dil üzerine konuşanlara, öğretmenlere, öğrencilere, herkese düşüyor. Hergün biraz daha bozulan Türkçeyi kurtarmak, dilde muhafazakâr olmak zorundayız. Milleti uyarırsak, Milli dil şuurunu yerleştirirsek, Edebiyatımıza sahip çıkar iyi öğretebilirsek, halkımızda da dil sevgisi o zaman artacaktır. Kıyamayacaktır insanlar bir kelimeyi dilinden, atıp yerine başka bir kelime koymaya, kıyamayacaktır.
Asla unutmamak gerekir ki, bir milletin, bir kültür ve medeniyetin gücü, sözlüğünde bulunan kelime hazinesi ile ölçülür. Şu anda, İngiliz sözlüğünde 400.000 kelime varken, Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı Türkçe Sözlükte 40.000 kelime mevcuttur. Yani, İngilizcenin onda biri kadar bir Türkçe... Oysa, Şemseddin Sami’nin Kâmus-u Türkî’sinde (Türkçe Sözlük) tam 1.000.000 evet yanlış söylemiyorum. 1.000.000 adet kelime vardı. Yani, İngilizcenin tam iki buçuk katı kelime...
Bugün, Birleşmiş Milletler dili olmaya namzet olan Türkçenin içinde bulunduğu daha doğrusu bulundurulduğu hal, maalesef hiç de iç açıcı değildir. Bu Türkçe ki kendi güzelliğine ve zenginliğine İslamiyetin cihan şumul mana enginliğini de katabilmiş tek talihli dildir. Bu büyük şeref, gerçek manada, dünya dilleri içinde ona nasip olmuştur. Şu anda ise, karşısına çıkan üç yüz milyonluk Türk Dünyası ile yeni bir şans daha yakalamıştır. Bunu çok iyi değerlendirmek mecburiyetindedir.
Millet olarak varlığımızın devamı gök kubbemizde ses bayrağımız Türkçenin yankılanmasına, beyaz ay yıldızlı al bayrağımızın dalgalanmasına, bağlıdır.
“Ülkesini ve yüksek İstiklâlini korumasını bilen Türk Milleti,
Dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmasını bilecektir.” M. K. ATATÜRK
Bizde diyoruz ki, Atam izindeyiz. Türkçemiz bizimle olacak, Türkçeye sahip oldukça Türk Milleti ebediyen yaşayacak.
Türkçe ağzımızın tadıdır. Allah ağzımızın tadını bozdurtmasın.