okumak güzeldir [email protected] 02/04/2013
Şehir içi arabadayım ve kırmızı ışıkta durdum. Kızım "Baba bakkala bak. Dükkanın kapısında oturmuş kitap okuyor. Ne güzel ya, kitap okuyan birini gördüm. Ne okursa okusun, yeter ki okusun. Artık ümidi kesmiştim. Oh be okuyan birini gördüm. Yaşasın be.." Tabi Kızım farkında olmadan bana da başlığı "okumak" konulu yazı yazma ilhamını verdi.
Her kitap keşfedilmemiş bir hazinedir ve her okuyana farklı şekilde gözükecektir. Kimine altın, kimine zümrüt, kimine elmas...
Nasıl ki insan vücudu sağlıklı kalabilmek için spora ve çeşitli jimnastik hareketlerine muhtaçsa insan zihni de sağlıklı ve zinde kalabilmek için okumaya, fikir jimnastiği yapmaya muhtaçtır.
Bilgi ve aydınlanma çağında yaşıyoruz. Okumak, bilgiye bilgi eklemek, çağı takip etmek şart. Aksi takdirde çağın gerisinden giderek ne teknolojiye erişebilir ne de uygar bir yaşama sahip olabiliriz. Milletçe en büyük sorunlarımızdan biri okumayı sevmeyişimiz. Uzun bir yazı görünce yüzünü buruşturan, kitaba verilen paranın boşa gittiğini düşünen, gazeteyi ambalaj kağıdı olarak gören bir insanın çağı yakalayabilme şansı var mıdır?
Kız çocuklarının %35’ inin okutulmadığı hatta başlık parası karşılığında evlendirildiği bir ülkede okumaya ne kadar ihtiyacımızın olduğu aşikardır.
Her kitapla yeni bir hazineye sahip olmayı kim istemez ama bize kitap denilince yorgunluk çöküyor. Okumaya ve okuyana değer verilmeyen, parası olanın işini gördüğü bir ülkede, okuyan bireyler de üstelik okumaya ayırdığı vakti boşa geçirmiş kişiler olarak görülüyor. Haksız da sayılmazlar, marifet iltifata tabî değil mi dir ?
Kolay para kazanmak dururken okumak kimsenin işine gelmiyor, halbuki ikisi de bir arada yürütülebilir. Çocuklar kendilerine sorulan “büyüyünce ne olacaksın ?” sorusuna eskisi gibi “doktor” cevabını vermiyor çünkü onlar ya topçu ya popçu olmak istiyorlar, çok para ve iyi statü ancak bu mesleklerde var. Toplumun değer yargıları değiştikçe popüler mesleklerde değişiyor.
Klasik bir örnek verilir hep, Avrupa’da insanların 15 dakikalık otobüs yolculuklarında bile kitap okudukları anlatılır. Biz bırakın otobüste okumayı, evlerimizde, boş vakitlerimizde bile okumuyoruz. Kuran’ı Kerim’in ilk ayetindeki oku emrini bile anlamaktan aciziz. Ancak okuyan insanın söyleyecek sözü olur, ancak okuyan insan sevmenin ve sevilmenin gerçek manasını kavrayabilir. Hayatın gerçek manasını da kavramak okumaktan geçer. Bir düşünürün ömrü boyunca elde ettiği tecrübesiyle yazdığı bir kitabı iki günde okuyarak, bir ömürlük bilgiye sahip olmak kadar güzel bir şey olmasa gerek.
Okuma alışkanlığı kazanmak ve kazandırmak, çocuklarımıza hiç olmazsa ayda bir kitap hediye etmek, okumayı sevmek, boynumuzun borcu olmalı. Unutmayalım! İnsan, dünyayı, yaratıcıyı, dilini, tarihini, milletini ancak okuyarak anlayabilir.
Okuyarak zenginleştireceğiniz bir ömür yaşamanız dileklerimle...
Her kitap keşfedilmemiş bir hazinedir ve her okuyana farklı şekilde gözükecektir. Kimine altın, kimine zümrüt, kimine elmas...
Nasıl ki insan vücudu sağlıklı kalabilmek için spora ve çeşitli jimnastik hareketlerine muhtaçsa insan zihni de sağlıklı ve zinde kalabilmek için okumaya, fikir jimnastiği yapmaya muhtaçtır.
Bilgi ve aydınlanma çağında yaşıyoruz. Okumak, bilgiye bilgi eklemek, çağı takip etmek şart. Aksi takdirde çağın gerisinden giderek ne teknolojiye erişebilir ne de uygar bir yaşama sahip olabiliriz. Milletçe en büyük sorunlarımızdan biri okumayı sevmeyişimiz. Uzun bir yazı görünce yüzünü buruşturan, kitaba verilen paranın boşa gittiğini düşünen, gazeteyi ambalaj kağıdı olarak gören bir insanın çağı yakalayabilme şansı var mıdır?
Kız çocuklarının %35’ inin okutulmadığı hatta başlık parası karşılığında evlendirildiği bir ülkede okumaya ne kadar ihtiyacımızın olduğu aşikardır.
Her kitapla yeni bir hazineye sahip olmayı kim istemez ama bize kitap denilince yorgunluk çöküyor. Okumaya ve okuyana değer verilmeyen, parası olanın işini gördüğü bir ülkede, okuyan bireyler de üstelik okumaya ayırdığı vakti boşa geçirmiş kişiler olarak görülüyor. Haksız da sayılmazlar, marifet iltifata tabî değil mi dir ?
Kolay para kazanmak dururken okumak kimsenin işine gelmiyor, halbuki ikisi de bir arada yürütülebilir. Çocuklar kendilerine sorulan “büyüyünce ne olacaksın ?” sorusuna eskisi gibi “doktor” cevabını vermiyor çünkü onlar ya topçu ya popçu olmak istiyorlar, çok para ve iyi statü ancak bu mesleklerde var. Toplumun değer yargıları değiştikçe popüler mesleklerde değişiyor.
Klasik bir örnek verilir hep, Avrupa’da insanların 15 dakikalık otobüs yolculuklarında bile kitap okudukları anlatılır. Biz bırakın otobüste okumayı, evlerimizde, boş vakitlerimizde bile okumuyoruz. Kuran’ı Kerim’in ilk ayetindeki oku emrini bile anlamaktan aciziz. Ancak okuyan insanın söyleyecek sözü olur, ancak okuyan insan sevmenin ve sevilmenin gerçek manasını kavrayabilir. Hayatın gerçek manasını da kavramak okumaktan geçer. Bir düşünürün ömrü boyunca elde ettiği tecrübesiyle yazdığı bir kitabı iki günde okuyarak, bir ömürlük bilgiye sahip olmak kadar güzel bir şey olmasa gerek.
Okuma alışkanlığı kazanmak ve kazandırmak, çocuklarımıza hiç olmazsa ayda bir kitap hediye etmek, okumayı sevmek, boynumuzun borcu olmalı. Unutmayalım! İnsan, dünyayı, yaratıcıyı, dilini, tarihini, milletini ancak okuyarak anlayabilir.
Okuyarak zenginleştireceğiniz bir ömür yaşamanız dileklerimle...